MUS Opera Don Giovanmni II Geçen Pazar akşamı Opera sahne- sini süsleyen nefis dekorların or— tasında, güzel kostümlü han beyler 'Mozart'a bir suikasd tertıple— mişe benziyorlardı. Üstadın ünlü o- on Giovanni'de, eserin bır— önce yapılan ilk temsilin- de rol alanlara nisbetle tamamen de- ğişik bir şarkıcı ekibi, bir müzikal felâket doğururken, salondaki seyir- cilerin çoğu uykuyu tercih ettiler. Fakat meselenin aslım araştırmak, isin içinde ne olduğunu öğrenmek is teyenler yok değildi. Don Giovanni' nin, herbiri büyük mesuliyet gerektiren 'rollerini üstle- rine alan sanatkârların hepsi aynı seviyede sayılmazdı. Aralarında üs- tün kabiliyetler ile orta hallilerin ya nında istidat fıkaraları da vardı. tü bir icra çıkmaması gerekırdı tün akşam süresince, "müzikal ha- ta"lar birbirini takıp etti. Hemen hiçbir arya, hiçbir birleşim hatasız ortaya çıkmadı. Zaten sahnede dra- matik hareket diye birşey yoktu. Re- jisör Heinz Arnold bunu tanzim e- dememişti. Don Giovanni ancak, sa- natkârların müzikal icrasıyla yaşa- yabilecekti. Olam O akşam, halkı bılhassa operaya karakterinden — ziyade Denizci Sin- bad rolündeki Douglas Fairbanks'a benziyor idi, fakat bu, değişik anla- yışla temsil ettiği Leporelloyu ina- nılır bir tip haline getirdi' Baran'ın, sesinin heybeti yanında, musıkışınas bir genç olduğu da malümdur. İKİ nunla beraber, perde açıldığı andan itibaren geç girmeler, tempo kaçır- maları ve umumiyetle — belkemiksiz bir icra, bugün dünyada belki emsa- li bulunmayan bu büyük basso sesin tesirini hiçe indirdi. Katalog aryası bir dereceye kadar hezimetten kur- tuldu. Fakat Ayhan Baran'dan bek- lenen, küçük dereceler değildi. Tem- silin en güvenilir diğer sanatkarı A- tifet Usmanbaş - Zerlina - ağzını açtığı andan belki bir saniye sonra, orkestranın ve koronun arkadan gel mesini tercih etti. Ikı aryası daha az bedbahttı. Fakat Don Juan ile düetinin (La ci darem) Allegro'sun- a ne iki solist birbirinden, ne so- listler — orkestradan haberdardı. O- peraya ismini veren rolü omuzlarına yüklenmiş olan , Don Juan- ın acaba niçin bu derece müthiş bir çapkın olarak tanındığını düşündü- ,, ren, sessiz sedasız, kendi halinde bir gençtı Öylesine — sessiz sedasız ki büyük aryasında — (Fin ch'han dal vino) orkestra ses partisini çiftleme şeydi bu oynak melodi hiç sezilmeye- ce Dıgerlerını birbir ele almaya lü- zum yoktur. Hepsi hatalıydı; hepsi aksadı; hepsi Don — Giovanni'yi ta- hammül edilmez bir opera haline ge tirmek için ne mümkünse yaptılar. Fakat bu suikasdın asıl failleri on- lar mıdır? Acaba şef Helmut Scha- efer'in kelle götürürcesine hızlı tem- poları mı aksaklıklara sebep olmuş- tur? Yoksa herkes sadece perde ar- kasına gizlenmiş bir sogukkanlıma suç ortağı durumunda mıdır Provasız temsil Nitekim, bu “ikinci grup'un başa- rısızlığında — sanatkârlara kaba- hat bulmak haksızlık olurdu. Çün- ü, Pazar akşamı temsile iştirak AKİS, 31 MART 1956 Atifet Usmanbaş «Şerefe, Zerlina!..» eden sanatkârlar, tek bir defa bile sahne ve orkestra provası yapma- dan halkın huzuruna çıkmak zorun- da bırakılmışlardı. Kendilerine — bir d efa bıle kostumlu ve orkestralı pro a imkân sağlanmamıştı. Bu şartlar dahılınde sahneye çıkma- 1 kabul etmiş olmalarından başka, ne kabahatleri olabilirdi? Suç doğ- yan zenginlikteki dekor ve kostüm- ler arasında, bir sanat skandali cere- yan edıyordu Opera gibi çok pahalı bir sanat için gereken para bu mü- esseseden esirgenmezken, sırf bozuk düzen bir teşkilât, disiplinsizlik ve - bırakınız opera idaresi gelenekleri- ni - en basit sağduyuyu bile isyan ettiren sebepler yüzünden ortaya bir maskaralık çıkıyordu. Hem sanat- kârların itibarı ve şerefi zedeleniyor, hem halk hiçe sayılıyor ve hem da doğrudan doğruya musiki sanatına ihanet ediliyordu. Bugün operayı, "Muhsin Ertuğ- rul'un sağ kolu, yahut sel eli" oldu- ğu iddialarıyla, burunları kafdağın- da, izan ve idrakları ise daha öteler- de bulunan küçük kişiler idare et- mektedir. Opera denen bu güç sanat dalının idari mesuliyetlerini yüklene bilecek bilgi, tecrübe, sağduyu — ve anlayışı haiz bir teşkilât Devlet, Ti- yatrosu'nda kurulana kadar, kendi- lerini idareci durumunda gören şa- hısların, hiç olmazsa tevehhümleri- nin 1caplarını yerine getirmeleri icab li Konserler Sanat gene sahnede Helikon'un musikide gözettiği se- viye, bu derneğin yaylı saz orkest 31