KADIN Cemiyet Bizim şefkat ekibimiz duyardık, meselâ İngilte- rede birçok ev hanımları boş za- manlarında, hastahanelere gidip o0- rada ziyaretçisi olmayan, manevi desteğe ihtiyacı bulunan hastaları ziyaret eder, onların ufak tefek iş- lerini rerek tesellıde bulunara yardım ederl. . Bu ziyaretleri ya pan hanımlar arası nda da, hayatta çok ıstırap çekmiş, yalnız kalmış 0- lanlar varmış: — Başkalarının çeşitli ıstırabını gormek onlara kendi dert- lerini unuttururmuş. Bazıları ise ne- şeli, tasasız zengın genç kızlarmış. Hayatı biraz anlamak, görme mek ve yardım etmek için giderler- Miş. urası muhakkaktır ki, hayatta insana en çok zevk veren şey almak değil, vermektir. Başkasından birşey almak insanı o an için sevindirebilir. Fakat, hiçbir zaman insana, verme- nin o derin hazzını duyuramaz. He- le verilen şey manevi birşeyse bu- nun zevki ölçülemez. Çünkü manevi şeyler satın alınamaz. Açılmıyan kapılar Hasta en çok manevi desteğe muh- açtır. Bugünkü ü tıp, mane eviyat- larını duzeltemedıklen için bir türlü iyileşemiyen hastaların yanında, sırf maneviyatları yüzünden kurtulanla- rı da kayde tmıştır Birçok hastalık- larda ruh tedavisi organı tedavi kadar muh mdir. —Maneviyatları bo- zuk ola ok İnsa! nlar ufacı ra- hatsızlıklarla yatağa serilirler. Ba- zan da hastalık neticesi bütün ma- neviyatları bozulan bir türlü ayağa kalkamıyan insanlar vardır. Doktor, hatta ruh doktoru bile olsa, her has- tasının ayrı ayrı ruhi durumunu her saniye kontrol altında tutamaz. Hastahanelerdeki hemşırelerın, has- tabakıcıların adedı ise, maalesef, bu- memektedir. Bırçok hastalar tedavılerı, iğneleri yapıldık- tan, maddi ihtiyaçları karşılandıktan sonra kendi kendilerine terkedilirler. Ziyaretçisi olan ziyaretçisini bekler, evini düşünür. Kimsesi olmıyanlann gözü hep açılmayan kapılardadır. Gülen yüzler Ankara Tıp Fakültesinde böyle a- çılmayan birçok kapılar, son gün lerde sık sık açılıyordu. Kımsesı ol- mayan, ziyaretçisi bulunmayan, zaklardan gelen birçok hastalar bu kapılardan, gülerek kendilerine dog- ru yürüyen müşfik hanımları bekli- yorlardı. Kimi gözlerinden ameliyat olmuştu, gazetesini - okuyamıyordu. Kımının elı kolu bağlı idi. Mektubu- u yazami Kimi kara kara duşuncede ıdı takvıye istiyordu. Ki- mi yemeğini yerken yardıma muh- taçtı veya memlekete taburcu oldu- ğunu bildiren müjdeli bir telgraf çekmek arzusunda idi. Hele ortopedide yapılacak ne çok iş vardı! Çocuklar heyecanlı bir ma- sal kitabını ne kadar zevkle dinli- yorlardı. Ne kadar da uslu idiler!. Kimi bebeğine entari dikmek ıstıyor yoktu. Kimi dıkemıyordıı Kimi uzaktaki bir kar- deşin hasretim duyuyor, onun resim- lerini göstermek, ondan bahsetmek arzusu ile yanıyordu. Kimi, okuma yazma öğrenmeden memlekete dön- memeğe azmetmişti. Açılmıyan kapıları açan bu ha nımların elinde bazan birkaç tane al- Hasta çocuk Biraz şefkat!. 22 fabe vardı, bazan bir paket porta- kal, eşten dosttan toplanmış oyun- caklar, fakat hastalar onların elleri- ne değil daima yüzlerine bakıyorlar- dı. Yüzleri ise hep gülüyordu. İsimsiz yardım Önce beş kişi idiler, sonra yedi ol- Bunlar Ankara Tıp Fakül- tesinin "şefkat ekibi"ni kuran hanım lardı. Haftada bir, iki, üç gün ken- dilerini hastahaneye hasretmışlerdı Aralarında "gönüllü — hastabakıcı" kurslarım bitirenler vardı Fakat hu- radaki vazifeleri yalnı “manevi bakımdan hastayı takvıye idi. yapan, hastanın ateşini alan ilâcını veren he mşireler zaten mevcutt Hanımlardan herbın kendi, seçtıklerı klmıge muntazam., deva: ardı. az onlukler vardı ların yanında oturuyor, onlarla ko- nuşuyor, dertleşıyorlardı Çok çok mektup yazıyorlar, kitap okuyor- lardı. Bırçok çocuğa alfebe öğreti- yor, el işi gösteriyor, onlara resimli kitaplar götürüyorlardı. Bazan kim- sesi olmıyan bir hastanın bir eksiği- ni temin etmek için ahbaplarından para topluyorlardı En çok istedikle- ri şey çoğalmaktı. Haftada birkaç saatlerini hast lara hasredebılecek arkadaşlara ihtiyaçları vardı. Mev cut derneklerin alakasını, yardımını da beklıyorlardı Bu işi kolaylaştır- mak, rağbeti mak için hiçbir formalıte yapmamış, talipleri ıste- dikleri zaman gelip yardım etmek ü- zere, tamamiyle serbest bırakmışlar di. Ne reisleri vardı, ne de dernekle- ri... Toplantı günleri de yoktu, isim- siz çalışıyorlardı. Onlara iltihak etmek istiyen ha- nımlar Ankara Tıp Fakültesine mü- racaat edebilirlerdi, Çocuklara veri- lecek oyuncaklar, kitaplar her tür- lü yardım da kabul ediliyordu. Moda Erkek Mankenler Paris modacıları İlkbahar ve yaz modellerinde kadınları daha zarif gösterecek çizgileri ararken İtalya, moda dunyasına büyük bir yenilik ge tirerek "erkek mankenler" çığrını a- çıyordu. Erkeklerinin şıklığı ile tanınan bu memlekette "erkek manken" bulmak için açılan müsabaka büyük T görmüştür. Ama netice ha oldu. Kadın mankenlerde aranan va- sıflar vücut zelliği, zarafet ve ki- barlıktan ıbarettı Halbuki, erkekler için kültür ve karakter de şart ko- şulmuştu. Çüt hakiki bir centil- men tipini yaratabılmek için bütün bunlara ihtiyaç vardı. sebeple mü sabakaya katılan seksen yakışıklı a- mdan a esi - Chino Bert adında bir moda ressamı - mat- luba uygun bulundu. Taliplerin ara- sında mali vaziyetlerini ıslah etmek isteyen bir çok üniversite talebesiyle, şöhret kazanmak isteyen bir milyo- ner oğlu da vardı. AKİS, 31 MART 1956