de kifayetsizdi. Anina rolü de Hik- met Sesar'dan başka kime verilirse verilsin çok 1sabetlı bir iş yapılmış lurdu Matodorlar korosu ile danseden çift gerek stıl, gerek ritm bakımın- . Bu çiftin biraz rit- sözleri seyretmeleri stil bakımından istifade etmelerini teinin edebilir. Arturo Basile idaresindeki orkest- ra, bir hafta in or- kestrası kadar iyi değildi. Yer yer kazalara rağmen orkestra gene de operayı sonuna kadar iyi idare etti. Gelen misafir müzisyenler içinde en kuvvetlisi şef Arturo Basile... Kon- serde olduğu gibi, operada da gayet rahat stili ile nazarı dikkati celbet- ti Koro her zamanki gibi vazifesini yaptı. Traviata bu defa Vedat Gür- tenin rejisiyle eski temsillere naza- ran daha başarılı bir şekilde sahne- ye konmuştu. Yalnız renkler iyi de- ğildi. Meselâ Violettanın güzel — el- bisesinin turuncu - kırmızı rengi ile eflâtun dekorların — arasında hi henk yoktu. Bu yalnız Violettanın elbisesi için değil, bütün kostümler için varitti. Işıklar, son sahne hariç, tepeden ve lüzumundan fazla veril- mişti. Şaheser — Baskılı — Kitaplar Şairler Yaprağı YAYINLARI ÇIKTI, 1 — FESTİVAL - NEDRET GÜKCAN'ın Elli şiiri bir arada 100 Kuruş Resimleyen 3 GÜNGÖR KABAKÇIOĞLU 2 — ÇAĞDAŞ AMERİKAN ŞİİRLERİ — Antologie — Hazırlayıp, Türkçeleştirenler : ÖZDEMİR NUTKU TARIK DURSUN K. Ankara Üniversitesi Erlebiyatı — Profesörü ROBERT H. BALL'ın önsözü ile BÜTÜN KİTAPÇILARDA BULUNUR Dağıtm.a ve Amerikan! isteme merkezi : YAPRAĞI YAYINLARI DİNAR 32 ASKERLİK Subaylar vazife başında Her külfette bir nimet gerek Tayın Bedelleri Bekleyen dervişler Mart günü, diğer bütün memur- lar gibi iki maaş alan subaylar a ralarında şakalaşıyorlardı Ufak rüt- beli bir s “Eh bu ay isimiz iş, iyordu. Ay ortasında da gelsin zam- lı tayın bedelleri..". Mutemet "Yooo, dedi. Bu ay da tayın bedellerini es- kisi gibi alacaksınız". Bu sözler bir duş tesiri yaptı. Herkes mutemetin şaka ettiğini sandı. Nasıl olurdu? Askeri Şüranın son toplantısında As keri Terfi Kanununun yanı başında tayın bedellerinin de arttırılması lü- zumu ileri sürülmemiş miydi? — As- keri Terfi Kanununun bir ka ü lük bir çalışmayla çıkarılamıyacağı biliniyordu. Bu mevzuda uzun tetkik- ere, uzun çalışmalara ihtiyaç var- dı. Ama tayın bedelleri.. Bütçe mü- zakereleri sırasında — Bakan Vekili Şem'i Ergin, ordudan istifa eden su- bayların gün geçtikçe arttığına işa- retle, bazı tedbırlerın alınması lüzu- munu ileri sürmüştü» Tayın bedelle- rinin arttırılması ile bu istifaların durdurulamıyacağı bilinmekle — bera- ber, kısmen azaltılması maksadı gü- dülüyorı nun tasarısı hazırdı. Tayın bedellerının kaçar liraya çıka- rılacağı da biliniyordu. Kara subay- ları ayda 110 lira, deniz subayları ise 185 lira alacaklardı. Haber geniş bir kütleyi alâkadar ediyordu. Bu se- beple tayın bedellerinin arttırılacağı- na dair haberler basında büyük baş- lıklarla gösteriliyordu: Geçim sıkın- tısını kuvvetle hisseden subay ailele- ri durumu alâka ile takip ediyorlar- dı. Kanun tasarısı - komisyonlardan geçmiş ve umumi heyete sevki an meselesi olmuştu. Mecliste subayla- rıin hayat seviyesinin yükseltilmesini arzu etmiyecek, bunun aleyhinde bu- lunacak muhalif - muvafık bir tek milletvekili bulunamazdı. Fakat, Hü- kümetin istediği zaman seri halinde Çıkardığı kanunlar arasına tayın be- dellerinin arttırılmasını temin ede- cek tasarıyı da ilâve edebilecek bir milletvekili de çıkamazdı şte bu sebeblerle Bütçe müzake- relerini tamamlayan Meclis, hu tasa- rıyı kanunlaştırmadan 25 günlük ta- tile girdi. Bu zam en bin- lerce aile de boylelıkle derın bir ha- yal sukutuna bürünerek, ümitlerini biraz daha ileriye itmek zorunda kaldılar Hayal sukutu Milli Savunma Bakanlığı Temsil Bürosunun tebliği, tayın bedel- lerinin — arttırılmamasından — doğan kırgınlığı hafifletecek, yenı umıtlerın doğmasına yardım r hava taşıyordu. Tayın bedellerı hakkında— ki kanun çıkmamıştı ama, Meclisin ilk toplantısında bu mevzu ele alı- nacaktı. Tebliğ yüreklere serinlik verici mahiyetteydi ama uğranılan hayal sukutunu önleyemedi. Başbakan Türk ordusunun silâh ve teçhizat bakımından 1950 dekine nazaran mukayese edilemiyecek bir seviyeye — çıkarıldığını iftiharla be- yan ederken, personelin durumunun da bu seviyeye muvazi olarak yük- selip yükselmediğinden bahse lüzum görmemişti. Ama harbi silâh ve va- sıtadan ziyade insanın — kazandığını bilenler, milli savunmamız için eğiti- min kıymetini takdir edenler subay- ların durumu üzerinde düşünmeden edemiyorlardı. Sılah ve vasıtalar tek aşına bir şey edemezlerdi. Onları kullanacak Ve tesirli hale ge tirecek insanlar lâzımdı. Bu insanla- rı yetiştirecek, sevki idare edecek o- lanlar subaylardı. Halbuki hayat şartlan onları istifaya zorluyordu. AKİS, 10 MART 1956