Cemiyet Ziyaretler Bir memur şehri olan Ankarada her şey bir intizama bağlan ir nizama girmek temayülündedir. Bu yüzden çalışmayan kadınların bile hayatları bir plan içinde geçer. Sa- bahları tabii ev işi, sonra çarşı-pa- zar, vakit kalırsa komşuda sabah kahvesi.. Güzel havalarda çocuk bah çesi ve yuruyuş Öğle yemeği hen- gâmesini atlatınca hanımların neşe- si büsbütün artar ve giyinmeye baş— larlar. Saat ikiden itibaren Ankar. sokakları muhtelif istikametlere te- laşlı telâşlı yürüyen süslü hanımlar- la dolar. Gerçi Ankarada vapur ka- çırm trene, otobüse geç kalmak tehlıkesı yoktur, ama insan kendisi- ni "ziyaret" patırtısına bir kaptırdı mı, telâşa düşmemesi imkânsızdır. Toplantılar ekseriya erken başlar, çay faslı erken halledilmeye çalışılır. Çünkü hanımların çoğu, erkeklerin- den önce evde bulunmak, onları rinde ikram edilen nefis pastalardan, bisküilerden vazgeçmektense, akşam yemeklerını feda etmeyi tercih eder- ler E kekler, kadınların bu günlük zıyaret programlarım pek ciddiye al- örünürler ama, akşam bu toplantılarda edinilen havadisleri merakla dinlerler. Karılarını neşeli, mnun, ıyı giyinmiş görmek onları da sevindir Tabii, toplantılarda biraz dediko- du yapılır. Dedikodusuz toplantı, tuz suz, bibersiz yemeğe benzer. Bu ara- da bir yemek tarifi, ucuz bir terzi ad resi, ev işlerinde kolaylıklar, güzellik tavsıyelerı gibi faydalı bilgiler de e- dinmek kabil olur. Her bun kendine göre husu- siyetleri vardır. Bu toplantıların bazı )rülür. yeler ön plânı işgal eder. Bazılarında da hayat pahalılığı davasının halline uğraşılır, hatta siyaset yapılır. Hediyeli O gün Selanik caddesınde, bahçe içinde şirin bir evin — önünde sık sık taksiler duruyor ve neşeli, süslü hanımları bu eve bır akıyordu. Ev sa hibesi sabahtanberi evi duzeltıyor, vazolara çiçekler, yerleştırıyor ve mi- safirleri ıçın mükellef bir büfe hazır- hyordu. ahibesi; ev kadınlıgının taya erken toplantılar bütün hunerlermı orta bir taraftan da arkadaşlarmın ken- disine getirecekleri hediyeyi düşünü- yordu. Bu hedıyelı toplantılar son zamanların bir icadı idi. Bir gruba dahil olan hanımlar araların- da muayyen bir para toplayarak da- veti yapan ev sahıbıne bır hediye gö- türüyorlardı. — Hediyenin bir sürpriz olmasına çok dıkkat edılıyordu ama 24 KA DI N Genç Bir misafirlikte bir araya gelen hanımlar hararetlı bir münaka- şaya girişmişlerdi. Araların dan bi- ri şiddetli tenkıtl ere maruz kalı- yordu. Zira bu hanım, her ne pa- hasına olursa olsun, liseyi bitiren genç kızını yüksek tahsil yapma- ya mecbur etmek — istiyordu. B anneye göre, her kadın hayatını bizzat kazanmak imkânlarına sa- hip olmalıydı. Kendisi yuksek tah- sil yapmamıştı da iyi mi etmişti? Bu yuzden hayatta bir çok şeylere boyun eğmek mecburiyetinde kal- mamış mıydı?. Fakat diğer hanımlar bunları dinlemiyorlardı — bile... Evlen namzet bir gen tulmasına ne lüzum vardı? Çocuk boşu boşuna üzülüyor, yoruluyor- du. Zaten yüksek tahsil evlenen kızların ne işine yarıyordu. İşte içlerinde yüksek tahsil yapanlar ; hiç biri evlenince çalış- mamışlardı. Her iki tarafa da hak verme- mek imkânsızdı. Evet, bir genç kı- zı liseyi' bitirir bitirmez eve al- mak kapıyı çalıp onu isteyecek o0- lan erkeği beklemeye teşvik etmek zamanımızın şartlarına cidden uy- n değildi. Kapıyı çalacak olan talıbı beklemek... Bu ne kadar güç, ne kadar hatalı bir şeydi. talip biraz gecikirse, genç kızın bazı aşagılık duygularına kapıl- vardı? Ni- hayet talıp ç kageldıgı zaman da genç kızın sırf "evde almış bir kız" damgasını yememek İçin ha- yatının en mühim kararını alela- cele ab vermesi tehlikesi yok muy- du? Daha fena bir ihtimal de u- nutulmamalıydı: Ta talip biç gel- mezse, ne olurdu? eyden evvel, genç kız be- aber yuva kuracağı çoluk çocuk sahibi olacağı erkeği seçm kânlarına sahip olmalıydı. Bunun hür ve müstakil bir insan - üşen cemiyet için pasif ve parazit bir mahluk olmaktan kurtulması şart- tır. Hayatı ı kazanma" VZu da, tıpkı erkek çocuklarımız ıçın zamana uymasını bilen hanımlar is- rafı önlemek maksadıyla ev sahibesi- nin neye ıhtıyacı oldugunu keşfe ça- lışarak fayd alı ev eşyası götür- ret edıy orla: rdı Selani cadd d ki sahibes o gün bir krıstal çan. ak getırılmıştı Top- lantı neşe içinde devam ediyo! fik ralar anlatılıyor, latifeler yapılıyoı'- du. Zira bu davetlere getirilmesi mec buri olan bir hediye daha vardı: neşe Kızlar Jale CANDAN olduğu gibi, genç kızlarımız için de hemen hatıra üniversitenin gel mesi hata idi. Üniversiteden sonra genç kızlar bir de sanat okulları- nın kapısını çalıyorlardı. Bunda da muvaffak olamayan gene kıs içın son çare, çekilip — evde otur- maktı. Halbuki, mevzu bambaşka bir şekilde ele alınabilirdi Bir genç kızın tahsil sırasında istidat ve temayyüllerini belli etmemesi- ne imkân yoktu. Bu temayüller- den istifade ederek okuyamıyan ir iş gelir hale getirmek i- cab ederdi. Varsın o üniversiteyi bıtırıp, ailenin gururunu okşaya alim olmasın da iyi lisan öğre- nıp bir tercüman olsun, daktılolu- ğu, bir hastahane hızmetıne meyi, hatta evinde oturup toprak- tan vazo, bez parçalarından bebek yapıp buııları satmayı tercih etsin. Mühim olan genç kısın da erke çocuk gıbı bir istikbal kaygusu ile hareket edip hayatım kazan- makiçin gayret sarfetmesıd r. A- enç kızın nı kazanması şarttır. ve babaların, ne kadar zengin o- lurlarsa olsunlar, temin cekleri bir şey vat bahtı... meslek sahibi olması lâzımdır. A- a genç kız evlenınce mesleğini terkedermış, işi bırakırmış bunu yeni kurulan ailenin içinde bi duğu şartlar tayin — eder. Çocuk yetıştırecek bır kadına tahsilin lü- zumu olmadığı iddia edilemiyeceği gibi, terkedılmış bir iş de ıc abında para getirerek hem k n hem ailenin imdadına yetışebılır Nor- mal ücretlerle bir ailenin geçınme- sinin ne kadar güç olduğunu bi- lenler, ailede kadının da çalışması zaruretını nasıl inkar ederle e düsen vazife, genç kızla- rımızı ıstıkbalı kahve falına baka- rak değil, kendilerine güvenerek karşılayacak şekilde yetiştirmek ira onları hayat mücadele- sıne silahsız olarak atmak çok bü- yük bir haksızlık olacaktır. ve kahkaha... Bir. hayır işi Ciddi mevzulara dalmak yasaktı. Ama payı anı çalar çalmaz ciddiyet derhal avdet — ediyordu. toplantıların — güzel bir adeti vardı. Gelecek toplantının hediye paraları toplanırken, bir "hayır işlemek" de unutul muyordu. O gün, bir fakir ço— cuğun tedavisi ıçın para toplandı AKİS, 10 MART 1956