14 DOSTLARI AZALAN BİR MEMLEKET: TÜRKİYE Paris - Mart... Dış politika konusu bizde, neden- se, ötedenberi bir "tabu" olagel- miştir. Gerek Meclisimizde, gerek basınımızda bu konuda ıhtıyatlı bir cek bir vasıf değildir. müesseselerimizin derece kıfayetsız olması, umumi ef- karın ve "aydın" larımızın dış po- litikaya, dış haberlere "mücrim ka- yıtsızlığı", bu ihtiyatlı sükütu, bil- hassa son senelerde, bilgisizlikten mütevellit bir sükut haline getir- miştir. Aydınlarla basının müşterek umursamamalar ış haberlerde ve politikada bazı hakikatleri gizle- mek isteyen, bazı bilgileri kasten yanlış veya eksik vermeyi tercih edenlerin "icraatım" da kolaylaş- tırmıştır. 5 Dış politikamızın bilançosu, istik- balimiz bakımından bizi endişe- ye düşürecek kadar karanlık hale gelme yolundadır. Bunun tahkiki i- çin de artık uzun boylu tahlillere, incelemelere lüzum yoktur. En sit, fakat en pratik şey, harıtayı a- çıp bakmaktır. Denizlerimizi ve ka- ralarımızı çevreleyen komşu dev- letlere bir göz atınız. Bunlardan hangisi bize dost, hangisi güveni- lebilir bir müttefiktir? Hangisiyle bağlarımız samimi ve dostanedir? Hangisi Türkiyeye ve Türk Hükü- metine sevgi beslemektedir? Sevgi- yi bırakınız, hangisinde Türkiye a- leyhtarı numayışler olmamaktadır? Hangisiyle karşılıklı güven, tesis e- de bilmeğe muvaffak olmuşuzdur? Hangisiyle emeğimizi bırleştırebıl— mekteyiz? — Hangisi karanlık g lerde bize — destek olabılecektır" Hangisi,bu yakın komşularımızdan hangisi, kaderini bizimkine bağla- maya razı olmaktadır Olaylara biraz vukufu olan bir Türk, bu sorulardan hiçbirine müs- bet bir cevap veremiyecektir. Eğer mantığı sağlamsa ve olayların ge- lişmelerini biraz olsun, takip ede- bilmişse varacağı hüküm tektir: Türkiye büyük bir bölgede yapa- yalnız kalmıştır... Düne kadar zi- yaretler yaptıgımız ittifaklar im- zaladığımız memleketlerin bazıları hasmane tavırlar almışlar, bazıları bu ittifakları yüzümüze savurmuş- lardır. Komşularımız bize sırtlarını dönmüşlerdir. Müşterek tarihimiz, bir çok bağlarımız olan memleket- lerde bile aleyhimize nümayişler ol- maktadır. Düne kadar önderlikleri- ni, hocalığını yaptığımız milletler, tezatlarla dolu politikamız ve acemi teşebbüslerimizle kaybedilmiştir. Bunların tarafsızlığı dahi kazanı- lamamıştır. Bir eyaletinden iki devlet çıkan Türkiye bugün komşu- larına sevgi ve hürmet telkin ede- memektedir. Son yıllarımızda poli- tikamıza ve devlet idaremize arız olan olgunluktan ve ağır başlılıktan uzaklaşan zihniyet, bu memleketle- ri bize teker teker kaybettirmiştir. Siyasi bir geleneğimiz olduğuna i- nanan büyük müttefiklerimiz dahi son yıllardaki prensipsiz, amatörce politikamızı yadırgamaktadırlar. Bunlardan biri devlet adamlarımı- zın ekolsüzlüğünü maharetle istis- mar etmekte, menfaatlerinin temini yolunda da şımşeklerı bizim üstü- müze tevcihe muvaffak olmaktadır. Diğeri ise, aylardır ısrarla açılan avuçlarımıza rağmı bakışlarını başka ıstıkametlere çevırmektedır vet beş senelık dış politikamızın fiyasko ile neticelenmediğini id- dia etmek çok güçtür. Bilanço bi- zim hesabımıza oldukça kayıplıdır Dünya konjonktürünün en müsait zamanında, bizim hakikaten onemlı roller oynayacağımız bir devrede kıymetli vakit, kıymetli fırsatlar heba edilmiştir. Yakın ve Orta Do- ğuda kuvvetli devlet adamlarının elinde oynayacağımız liderlik rolü başkalarına hediye edilmiştir. Hiç olmazsa kazanabileceğimiz hakem- lik durumu, bir buçuk senedir ga- yet müsait fırsatlar çıkmasına rağ- men, bilhassa Orta Doğuda şartla- rın yenıd degışmesı uzerıne ya- kalıyabileceğimiz "arbitre" rolü, yi- ne kaybolup gitmiştir. Lübnan, İs- rail, Ürdün, Mısır ve Suriyeye kar— şı takıp ettiğimiz son beş yıllık po- litika' bir gaflar serisidir. Aynı lar, hatta aynı haftalar içerisinde o kadar tezatla dolu kararsız ve a- cemice bir siyasete uyulmuştur ki zamanın gazetelerine bir göz atmak garabetımız hakkında bir fikir ver- meğe yetmektedir. Yunanistan ve bilhassa Yugoslavya ile münasebet- lerimiz ise- ibretle düşünülmeğe lâ- yık neticeler vermiştir. Amatö zihniyetimiz aynı ittifaklarla bize bağlı diğer devletleri de müşkül du- ruma sokmuştur. Bu durum vaktiy- le bizi aynı ittifaklar manzumesine almak için tereddüt eden başka devletlerı - karşı tezi tutanlar nez- dinde - haklı çıkarmıştır. Son Lond- ra konferansında, bizim tezimizi tutmaya hazırlanan İngiltere dahi, tavırlarımızın tenakuzu, temsilcile- rimizin rijid olçusuzlugu yüzünden, cephemizi çabuk bırakmıştır. O za- manki "Economist" e bir göz at- mak kafidir. Neticede, Ingiltere ih- tilâfın içinde olmasına rağmen, di- ğer iki millet arasında hakem ro- lünde kalmak elçabuklugunu gös- termiştir. göre göre, gitmek üzeredir.. ekinmeden tekrar edelim: Tür- kiye gittikçe yalnız kalmakta- dır. Bunu Paristen görmek daha ko- lay olmaktadır. Dış politikamız iyi idare edilmemektedir. Beş yıllık macera siyaseti bize yeni dostlar değil, yeni düşmanlar kazandırmış- Koskoca Kıbrıs da, göz, Aydemir BALKA tır. Eski dostlarımız ise ya muğber, ya lakayt, en kötüs e hasım ol- muşlardır. Kuzey komşularımızı bı- rakalım, doğudan, batıdan, güney- den bizimle işbirliğinde, dostlukta,' samimi münasebetler kurmakta te- reddüt eden, kara günlerde hiç de min plmıyacagımız komşularla çevriliyiz. Yoksa, ne askeri, ne de iktisadi bir güç ola amıyan hattâ ba- ğımsızlığı dahı şartlara bağlı bulu- an, İIrak'a mı güveniyoruz? Tan- tanalı gıdış geliş merasimlerine, böl vaidlere rağmen, komşu memleket- ere resmi ziyaretler müsbet neti- ce vermemiştir. Bunlarla millet u- zun müddet oyalanmış, iç politika- da ve günlük hayattaki güçlükler ve istikrarsızlık unutturulmaya ça- lışılmıştır. Fakat neticeler meydan- dadır. 100 milyonluk petrol borcu ne oldu? Tito, Balkan paktım çok geçmeden yüzümüze savurmuş, as- keri ve iktisadi hiçbir temeli olma- yan Bağdat paktı ise her yönden sallanmaya başlamıştır. Üstelik ye- ni hasımlar kazanılmıştır. İngilte- renin dahi revizyona tabi tuttuğu Orta Doğu siyaseti, bizi hazırlıksız yakalamış, olayların gidişine hakim olmak şöyle dursun, yeni şartlara da uyamamışızdır. Bız - parlam toyu unutarak - Urdunhududundan İsraile tehdıt nutukları verirken, ve diğer Arap memle- ketlerinde aleyhimizde nümayişler olmaktaydı. Bu — memleketlerdeki kıymetli ismimiz, sayılı hatıramız, itibarlı mazimiz, zedelenmiştir. 5 Kaybımız sadece bu iki yönden de değildir. Beynelmilel teşkilât- larda, Avrupa parlamentosunda ne ıtıbarımız ne de prestijimiz, bütün propagandaların aksine, hiç de ar- zu edilen şekilde degıldır Dünya Bankası, Avrupa iktisadi İşbirliği gibi teşkilâtlarda iştirakimiz son üç yıldır sembolik olmuştur. Pek aranan partönerlerden olduğumu- zu iddia etmek ise safdillik olur. Yabancı temsilcilerin veya bu or- ganizmaların unsurlarının memle- ketimizi . ziyaretlerinde hiç de lehi- mize olmayan bir sürü hadise ce- reyan etmiştir. Avrupa Konseyin- deki durumumuz ise ancak - son ayların tartışmasında - umumi ef- kâr tarafından öğrenilmiştir. Fa- kat daha bilinmesi icap eden, açık- lanması mecburiyeti olan bir sürü hadise vardır. Dış politika durumumuzun par- lak olduğunu iddia edenler ya teh- likeli bir iyimserlik içerisindedirler, veya ileriyi görmemenin ve haber- sizliğin verdiği pervasızlıkla hare- ket etmektedirler. FFakat her iki şıkta da memlekete karşı vazifele- rini yapmamaktadırlar. Dış politi- kamızı bu zihniyetten devir alacak ekip yakın tarihimizin en çetin ve en ağır sorumluluğu ile karşı kar- şıya gelecektir. AKİS, 10 MART 1956