ÜNİVERSİTE Burslu yüksek tahsil talebeleri Karşılığı : Burslar Yılan hikâyesi Bütçe görüşmeleri bütün hızı ile devam ediyordu. Başbakan Ad- nan Menderesin, kabine arkadaşları- nın "memleketin bütün dertleri ile meşbu" olarak müzakerelerde her mesele üzerinde uzun uzun konuştuk- ları görülüyordu. Fakat, bütçenin son günlerinde Meclis'e geliveren bir kaç küçük madde üzerinde ne Baş- bakanın ne kabine — arkadaşlarının mutad hararetli konuşmalarından bi- rini yapmak için söz istemedikleri görüldü, Zira bu meseleler memleke ti büyük bataktan kurtaracak iktisa- di hamlelerimizi ihtiva eden envestis- manlar ile, bü: sulama tesisleri, gübre ihtiyacımız ve azot fabrikala- rı ile pek ilgili değildi. Ancak, bütün dünyanın üzerinde hassasiyetle — du- rup, kalkınma hamlelerini yapabil- mek için mevcudiyetine ıhtıyaç duyu- lan bir zümrenin taallük ediyordu. Üniversite ve yuksek okul talebelerinin hayat şartları müzake- re ediliyordu. Üniversite ve yüksek mektep talebelerinin durumları. Azottan da, barajdan da, sulama tesislerinden de evvel ele alınıp üzerinde a- sı lâzım gelen bir konu idi. Nihayet taşların, toprakların bir yere yığıl- 1 ile bir memlekette büyük bir hareket görülebilir, ttâ bunların yapılmasından — bazı kimseler kendi adlarına büyük hisseler çıkarabilir- lerdi. Ancak, şu da ortada — duran bir hakikat idi ki, taşların toprakla- rın bir hizaya gelebilmesi için her AKİS, 10 MART 1956 Mecburi hizmet zaman ihmal ettiğimiz, hiçe saydığı- mız bir unsura ihtiyaç vardı. İnsan zekası, ve bilgisi. u unsuru yetiştirecek ve güve- nilecek elemanlar verecek müessese üniversite ve yüksek okullardan baş- ka ne olabilirdi?. Üniversite hocala- rının başlarından geçenleri tekrarla- maya lüzum yoktur, talebelerin son bütçe günü başına geleni anlatmak bu memleketin münevver yetiştirmek gayretine indirilen darbeyi bütün a- çıklığı ile ortaya koymaya kâfidir. Hakikaten Büyük Millet Meclisi- nin kürsüsünden söylenen sözleri din leyıp veya okuyup ta hayret etme- şaşm, mak mümkün değildi. Meclıse buyuk bir heyecan havası içinde üniversite talebelerinin burs- larının "bugünkü hayat şartlarının zorluğu kargısında" arttırılması için bir teklif getirilmişti. Devlet radyosu bütçe müzakere- lerinin başlamasından — çok once, bursların arttırılması için Büt misyonuna bir te getırıleceğıııı bildirmişti, hukumet vaad ediyordu, talebelerin müsterih olmamasına im- kân ve ihtimal yoktu. Bütün gazete- ler bu muvafık hareketi sutunlarma geçirmişler, talebelerin mnuniye- tini yazmışlardı. Mesele, gayet kolay laşmış ti, esasen Meclis'te talebelerin lehine bır hava olduğunu herkes ka- bul edıyordu Hükümet de istedikten avanın halledilmemesi müm- kun degıldı Nıhayet talebelerın burs lan 125 lira gibi gayet cüz'i bir tardan, gene gayet cüz'i bir mıktar olan 160 liraya yükseltilecekti. Mec- lis'in bunu kabul etmemesi için or- tada bir sebep yokt Fakat, muzakereler ilerledi, ge- İirler faslına gelindi. Bu sırada, Mec lis kürsüsünden genç sayılabilecek yaşta, bir milletvekili, Mazhar Şener konuşuyordu, mevzu talebe bursla- rının arttırılması idi. Mazhar Şener Bütçe komisyonu sözcüsü sıfatıyla konuşuyordu. Hatip meseleyi enine oyuna ele aldığını ima eder bır eda ile aşağı yukarı şöyle diyo “— Talebelerin burs mıktarlarını arttırmanın lüzumsuzluğu küçük bir hesap ile ortadadır. Bugün bir aile- nin yüz lira ile geçındıgını söylemek, hem u bir ailenin yüz lira ile geçındıgını bilmek, bir talebenin alacağı parayı arttııınama ya kâfi gelebilecek kuvvette bir se- bebtir. Bunun için arkadaşlar, burs- ların 125 liradan, 160 lıraya çıkarıl- ması teklifinin aleyhindeyi Neticede, burs meselesı gene su- ya düşüyordu, burslar hakkındaki teklif hiç bir arttırmaya tâbi olma- dan - şükür ki indirme yapılmadı - redde uğruyordu. Şenerin bu sözlerine Meclis'te gereken ceva- bi verecek ne muhalif, ne muvafık bir milletvekili çıkmadı. kümet olarak bursların arttırılması- nı teklif' etmiş olan Milli Eğitim Ba- kam bile kürsüde görünmemişti, hat tâ talebelerin daha rahat bir yaşama zeminine götürülmesi için her Üniver- siteyi ziyaretinde konuşmalar ya- pan Başbakan Adnan Menderes bile söz almamıştı. Denilebilir ki, muva- fik taraf meseleyi bütçe mülâhazala- rı ve hiç bir konuda dermeyan edil- meyen tasarruf zihniyeti bakımından ele almış ve son dakikalarda bu ha- rekete girişmişti. İlerde arzu edilen yerde ve işte, muayyen bir ücretle mecburi hizmet görme taahhüdü karşısında Devlet- ten burs alan talebeler şimdi büyük. bir hayal kırgınlığı içindedirler. Ba- kanların ağzından bi İ dinlemişlerdi, adleri tekrarlamıştı. komisyonu sözcüsünün hazırladıgı u- fak bir red gerekçesı her şeyi tekrar eski haline getirmiş "selvi gibi ümit- leri iğdeye döndürmüştü". Talebeler ir çok ailenin kendi ellerine geçen da kaldığım biliyorlardı. ikl sıkıntıdan dolayı, — bu vatandaşların ıstıraplarını ayda 2860 lira geliri o- lanlardan daha kuvvetle hissettikle— rini zannedıyorlardı Ama "vatan sathını ir zümrenin geçim Şart- arının, dıgerlerıne emsal teşkil et- mesi halinde ölçiinün 160 liralık ta- lebe bursu yerine 2300 liralık millet- vekıllıgı tahsısatına neden vurulma- makta cidden zorluk çe- kıyorlardı Hatta burslarının arttırıl- maması cidden bütçede tasarruf zıh niyetinin bir ifadesi ise, memn maya bile hazırdılar. Ca nları fazla söz söylemek te ıstemıyordu ama şu- nu söylemekten de kendilerini ala- mıyorlardı: "Milli Eğitim Bakanı, bir profesör, eski bir rektör olduğu- na göre, Üniversitenin ve Üniversite lilerin dertlerini yakından bilmesi icab eden bir zattır." 21