ADNAN MENDERES MESELESİ Büyük Mecliste çok hararetli saf- halar geçirerek on uzun süren Bütçe müzakerelerinin so- nunda bir açık hakikati görmeme- ye artık imkân kalmamıştır: mem- leket bir "Adnan Menderes mese- ' ile karsı karşıya bulunuyoı' "Adnan Menderes meselesi" nden bahsederken bu ismi taşıyan insa- nın şahsi dostlarının sevgisini, şah- si düşmanlarının kinini göz önünde tutmamak gerekir. Yurt içinde mil- yonlarla vatandaş vardır ki Başba- kanın yüzünü dahi görmemişlerdir, başka milyonlar onunla iki kelime olsun konuşmamışlardır, sayılan daha mahdut kimse ise onu tanı- makla beraber şahsı ile zerrece a- lakadar değildir. Bu muazzam küt- le için "Adnan Menderes meselesi" acilen hal çaresi bulumnak lâzım gelen bir memleket meselesi, bir zihniyet davası, rejimin var olması veya yok olmasıyla alakalı bir vakı- adır. Mevzuu ortaya o şekilde koy- mak icap eder Bütçe müzakerelerinin öyle an- ları olmuştur ki Büyük Meclisi tari- fi gayrı kabil bir gergin hava kap- lamış, bulutlar yığılmış, dişler gı- cırdatılmış ve yumruklar sıkılmış- tır. Partiler birbirlerine düşman ta- raflar halini almış, arada köprü ta- biü bunlarla beraber son derece ya- kışıksız kelimeler - yüreklerden ve- ya ağızlardan dökülmüştür. Dikkat edenler görmüşlerdir ki bu anlarda kürsüyü işgal eden - küçük adı Ad- nan da olsa, Samed de, Celâl de, E- min de - aslında "Menderes zihni- yeti" Halbuki başka anlar tatlı ve karşılıklı bir müsamaha havası es- miş, kimse kimseyi incitmemeye dikkat göstermiş, kelimeler itinay- la seçilmiş, hükümete mensup ha- tipler muhalefet tarafından hem de cevaplandırılmamış mıdır? Elbette ki yapılmış, elbette ki cevaplandı- rılmıştır. Ama konuşmalarda* hat- tâ hücumlarda bir muayyen ölçü- nün dışına çıkılmamış, soğukkanlı- hk muhafaza edilmiş, kısaca sinir- lere hâkim kalınmıştır. Bir taraf devlet adamlığının gerektirdiği a- ğır başlılığı ve müsamahayı göster- miş, diğer taraf da bunlara aynıyla mukabele etmemenin umumi efkâr nazarında Muhalefeti nasıl küçük düşüreceğini İdrak etmiştir. Üç mu- halif partili milletvekilerinin "ho- cam" diye Adalet Bakara Prof. Hü- seyin Avni Göktürkün bir eline sa- rılmadıkları kalmıştır. Ekonomi ve Ticaret Bakam Fahrettin Ulaş Mec- İisin solu kadar sağından da alkı toplamıştır. Son derece derli toplu bir lisandan şaşmayan vs nazik an- AKİS,3 MART 1956 larda elinden geldiği kadar itidal unsuru olarak şahsiyetini ortaya koymaya çalışan Prof. Fuad Köprü- lü muhalefet sıralarında "But e mü- zakerelerinin tatlı sürprizi" — diye vasıilandıı'ılmıştır Maliye Bakam Nedim Ökmenin şifahi izahları da- ima tatmın edici mahiyet taşımış- tır. Bayındırlık Bakam Muammer Çavuşoğlu kürsüde kibar davran- mamak için bir kaide bulunmadığı- nı isbat etmiştir. Bunlar ilk anda akla gelen isimlerdir. Möemleketi 1958 e kadar idare hakkım seçme- nin serbest reyıyle elınde tutan kud- etli bi k bakan veya mılletvekılı ,bütçe muzakerelerı sı- rasında "iyi münasebet" havasım estırmege muvaffak olmuşlardır. ynı havanın bütün yurtta da estirilebileceğinin en güzel delilidir. eşhur tâbirle "vatan sathı" nde hu- zurun yolunun neden ibaret bulun- duğu böylece ortaya çıkmıştır. Bu yol nedir? Bu yol demokratik Tür- kiyede demokrasi usullerinin tatbi- ki; oyunun, kaidelerine riayet e- dilerek oynanmasından ibarettir. Ne var ki bunları yapabilmek ıçın demokrasinin faziletine inanmal muvaffakiyeti o rejimin çerçevesı içinde aramak lâzımdır. Yoksa Ser- best Fırka devrinin İsmet Paşasını taklidde değil. Serbest Fırka devri- nin İsmet Paşası artık bugün bir anakronizmdir. ..ı * Bu yılki bütçe müzakerelerinin belki de en alâka uyandırıcı ta- rafı Adnan Menderesin uzun za- mandan beri içinde taşıdığına şüp- he bulunmayan, fakat politika tak- tiği icabı şimdiye kadar açıklamak- tan çekindiği Serbest Fırka devri smet Paşasına olan hayranlıgım İ- fade etmek fırsatım — bulması Serbest Fırka devri Ismet Paşasının şimendifer siyasetini tatbikteki me- todu, Adnan Menderesin bugünkü kalkınma siyasetinin metodunun modeli olduğu bu vesileyle anlaşıl- mıştır. Başbakanın unuttuğu, bu- gün Serbest Fırka devrinde değil demokrasi devrinde bulunduğum uz- dur. Bırakınız ki o devrin İsmet Paşası bütün otoriter hareket tar- zına rağmen maliyemizi kırk para- hk yabancı parasına muhtaç hale getirmemiştir, bırakınız ki o devrin İsmet Paşasının şimendiferleri bu- günün fabrikaları gibi hesapsız ki- tapsız ve bilhassa plânsız program- sız yapılmamıştır, bırakınız ki Ata- türk rejiminin kendine mahsus bir Cumhuriyet olmak için bin tane se- bebi vardı; ama bütün bunlar bu- lunmasa bile Adnan Menderese Ser- best Fırka devri İsmet Paşası gibi hareket selahiyetini kim ve ne ver- miştir, lütfen söyler misiniz? Eğer bu millet 1950 yılında Ser- best Fırka devri İsmet Paşasının hasreti içinde olsaydı eğer milyon- larca vatandaş 1930 metodlarının yeniden tatbikiyle iktisadi sahada kalkınmak arzusuyla yansaydı e- min olıınuz ki reyini İD. P. ye ver- . Halbuki o tarihten bu yana geçen beş buçuk senenin sonunda Adnan Menderesi bir ikinci Serbest Fırka İsmet Paşası vaziyetinde ve o rolü pek benimsemiş halde goru— yoruz. Işte, dertlerimizin asıl kay nağı budur. "Adnan Menderes zıh- niyeti" ne başka bir ısım verme gerekirse kullanılacak tabir şudur: "Serbest Fırka İsmet Paşası zihni- yeti". Bu zihniyetin ise, demo siyle bir alâkası yoktur. O zihniye- ti taşıyan insanın mutlaka ve mut- laka değiştirilmesine lüzum vardır. Adnan Menderes modelini İsmet Paşadan alacaksa, "1947 İnönüsü" olmaya heves etmelidir. Memleketin menfaati iş başındakilerin "Serbest Fırka İsmet Paşası" değil, "1947 İnönüsü" olmalarında, hatta onu geçmelerindedir. Zıra her devrin kendine göre bir rejimi ve o rejimin kendine göre usullerı vardır. Serbest Fırka dev- rinde rejim otoriterdi, usuller ona uygun oluyordu. O devir İsmet Pa- şasının şahsım ve eserlerini tenkid edenlere karşı hiddet duyduğunu, hattâ şiddet gosterdıgını tahmin et- ğildir. Bugün ise rejim demokratik r. 1950 den sonraki Türki- yeyi Büyük Frederik, Deli Petro, Lenin, Mussolini, Hıtler veya Ser- best Fırka İsmet Paşası metodla- rıyla kalkındırmaya imkân yoktur. O şahsiyetler tarihe karışmıştır, onları rahat bırakmak lâzı Hal- buki Adnan Menderes tek partının bir küçük milletvekiliyken — içinde biriktirdiği arzuları demokratik re- jimle iş başına geçmiş olmasını fır- sat bilerek tatbike çalışmaktadır. "Adnan Menderes meselesi" işte bu- dur. Memleketi hakikaten kalkın- dırmak gayesini nasıl en amansız muhalifleri dahi inkâr edemezlerse, en hararetli destekleyıcılerı l)ıle D. Genel Başkanının tarihe " leketı kalkındıran adam" olarak geçmek ve Atatürklerin, İnönülerin yanında yer almak ihtirasıyle yan- B cek, ancak bir ikinci Primo de vera olarak kalacaktır. Zira usulle- rini yanlış seçmiştir. Halbuki tarihi şahsiyetler galerisinde "demokrasi- yerleştiren adam" çerçevesi bir portre bekl yordu. Fırsatı kaçır- mıştır. "demokrasiyi yer- leştiren partı olabilse... Memlekete huzur demokrasinin metodlarıyle kalkınmayı gerçekleştırecek mode ini Stresman Roosevelt'- rden, Adenauer lerden alacak bir ekibin iş başına gelmesiyle avdet e- decektir. Bütçe müzakereleri bunun kabil olduğunu isbat etmiştir.