KİTAPLAR ÇİLLİ (Fakir Baykurt'un hikayeleri, Re- simleyen: İhsan İncesu, Yeditepe Ya- yınları: 54, 195 sayfa, 100 Kuruş ) Fakir Baykurt bir köy çocuğu. Ma- kal gibi, Başaran gıbı Talip A- aki u da, öğ- retmen olaral ğıtım ordusuna, sanatçı olarak Türk Edebiyatına ka- zandıran Köy Enstitüleridir. Bu ens- tıtuler olmasaydı, umuz, değerlerden mahrum kalacaktık. On- lar dünyayı, biz onları bilemeyecek" “Çilli" de Fakir Baykurt'un onbir hıkayesı var. Köyde doğup köyde bü- yümesi, okuyup tekrar köye dönmesi, sanatçının bu konuyu ne kadar ya- kından bildiğini, yaşadığını gösterme- ye yeter. Bunun için, köyün her yö- nünü büyük bir rahatlıkla işliyebili- yor. Anlattıkları yaşadığı çevre olun- ca, sana başlıyor. yaşadığı çinde çevrenin uyanmasını, kınmasını, aydınlığa kavuşmasını, İ- yi bir yaşama düzenine ermesini dile- yen bir yuregın çarptığını, her hikâ- yede duyuyorsunuz. Gerilikle, bilgi- sizlikle, taassupla savaşmanın ne ka- dar gerekli olduğunu, bu hikâyeler bize bir kere daha bütün açıklığı ile anlat! Fakır Baykurt un iyi bir dili, man zaman şiirli, zevkli bir anlatısı var. Okurken sıkılmıyoı'sunu macığa kaçmamış. Her pa!t rçada, erı— şılmesı gereken düzeni kavramış, u- yanık aydın bir kışının duyduğu cı bellı oluyor. a bu hıkayelerde, öyle karamsar bır eda Oğ zaman, sanatçı, İişin alayına bile ka- çıyor. Zorluklar, güçlükler önünde yılgın değil. Din konusu bir çok kâyelerin — ağırlık noktası lm! ş öyde dini inanış, çeşitli çizgilerle belirtilmiş. Kitabın bütünü, okuya- na Anadolu gerçeklerini öğretiyor. Bütün bunlar, kitabın ve yazarı- nın butun olarak — davranışındaki sağlamlığı göstermesi — bakımından elbette önemlidir. Yalnız, kitaptaki onbir parça gerçekten bırer “hikâye" midir? Yam, bu parçalar, bugunku manasiyle "hik aye çeşıdı içine gire- bilir mi? "Hikâye n kuruluşu, ya- pısı, tutumu bakımından kıtaptakı parçalara — "hikâye" iyebilir. mi yiz? "Hikaye" de aranan ozellıklerı k bir: - lacak. Kıtaptakı parçalar bırer hikâ- ye olmaktan çok, hıkaye biçimine sokulmak istenen köy notları. Ama şu u da belirtmek yerinde olur ki, her parça, ayrı ayrı ve başarılı şekıl- de "hıkaye olabılme imkanlarını bol bol taşıyor. Ne v. unları gerçekten birer, hıkaye haline soka- mamış. Dağınık bırakmış. Bu işin, biraz da edebiyat çeşıdı olarak tek- nik tarafı. Yalnız dayanan bu kadar bol malzemeyı ıyı kullan- 32 Fakir Baykurt Kalemi zengin değil mak, bunlardan başarılı sonuçlar al- mak mümkündür r Baykurt'un, bu kitabiyle gorunen şartları, onun gerçekte iyi bir hıkayecı olabileceğini belli ediyor. "Hıkaye iızerınde biraz daha düşünmek, daha titiz davran- akla, sanatının çok şeyler kazana- cağı muhakkaktır. Köyün, yani bınbır çeşit mesele- nin, içinde yetişen bir sanatçının, daha eksıksız eser verecegıne güve- nimiz . Bu , genç sanatçı- nın başka eserlerını beklıyecegız ÇUKUROVA YANA YANA (Yaşar Kemal'in röportajları, Ye- ditepe Yayınları : 52, 75 sayfa, 100 kuruş) Bundan bir kaç yıl önce, bir mesle- ki teşekkülün tüzüğünü hazırla- makla vazifelendirilen tanınmış hi- kayecilerimizden bırı, tuzugun mad- deleri arasına şoyle r şey de sıkış- tırmıştı : "Gazı roportajcılıgının e- debi mesleklerden olmadıgını savun- k." Gerçi, şimdiye kadar kimse “gazete roportajcılıgının edebi m leklerden oldugunu ileri sürmemiş- tir. Ama, o tanınmış hıkayecımız ne- dense bunu gereklı bulm şt Yaşar Kemal'in yeni da- ha önce Cumhuriyet Gazetesınde ya- yınlanan röportajların bir nı bır araya getır İş. Her par a ko- e fikir birliği bakımından, birbi- rı ıle ilgili. Hepsı bir bütün oluyor. Yaşar Kemal'in bu röportajlarını ye- niden okurken, o /| tanınmış hikayeci- mizin, ileri sürdüğü ve hararetle sa- vundugu fikri hatıı'lamamak müm- kün olmadı. kitabı, Yaşar Kemâl, sanki bu fikirden- haberdarmış gibi, sanki "gazete rö- po!: a_ıcılığı" nın "edebi bi çalışmış ve yazmış. Elimız e tabı okuduktan sonra, "röport: gerçekten "edebi bir meslek" old ğunu k bul etmemek imkânsız hâle geli, K a ondört parça var. Bun- lardan ılk yedisi, Çukurova'yı anla- tıyor. İkinci yedi parça "Dunyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün" a- dındaki İstanbul Gazeteciler Cemiye- ti'nin 1955 yılı mükafatını kazanan röportajdır. Yasar Kemâl, kısa zamanda ge- niş olçude tanınan ve sevilen bır ya- istemiyoruz. , bu kitabiyle de, bize bir kere daha, gerçekten güçlü bir sanatçı oldugunu ispat ettiğini söylemek gerekir. Çukurova'nın geçmıştekı halıyle, bugünkü durumunu mu öğrenmek is- tıyorsunuz" Makıneleşen ziraatimizin ön e çıkardığı yeni mesele ve da- vaların neler olduğunu mu bilmek is- tiyorsunuz? Çukurovayı gormeden tanımak arzusunda mısınız? Bütün bunları, sıkıcı bır takım ıktısadı, ta- rihi veya coğrafi ifadelerden, yani gince lâ uş olara aksine, alabildiğine renkli, hareketli, şiirl u ıstiyorsu— Güneydoğu Anadol! kaderi bir Devlet Çıftlıgındekı çalışmaları bilginin, ilmin kinenin verimini, aynı şartlar altında okumak, yurdu biraz daha iyi mak, tanıyarak sevmek ıstıyorsanız, gene bu kitabı okuyacaksınız. Yaşar Kemal en ciddi memleket meselelerini, o derece rahatlıkla ve- o derece açıklık ve berraklıkla gözler önüne seriyor işde gösterdiği başarı, şaşılacak dereceded Son derece guzel bı kapak kom- pozısyonu ile süslü "Çukurova Ya- Yan tlaka okunacak, dokun- d l ler üzerinde uzun boylu duşunulecek degerde bir kitapta*. DEMOKRASİ BUHRANLARI (Yazan: Ahmet Hamdi Başar, Ba- sıldığı yer: Türkiye Basımevi - İs- tanbul, 1956. 120 sayfa, 200 kuruş) 1953 yılında Demokrat Partiden is- tifa eden İstanbul Milletvekili A. Hamdi Başar bu eserınde ıçınd e bu- lunduğumuz iktisadi ve siyasi olay- kendi görü ö ap "Memleketimizde dem krasi niçin kurulamıyor" sualini ittihaz ederek, muhtelif yonlerden in- celemelerde blnyor e çok partili rejim için neler yapmak lâzım gel- diğini izaha çalışıyor. Yakın siyasi tarihimize ait bir çok hâdiselere temas eden kitabın a- laka uyandıracağını sanıyoruz. AKİS, 21 OCAK 1956