DÜNYADA OLUP BİTENLER Kıbrıs Piskopostan temsilci Geçen hafta içinde gelen haberler, Kıbrıs'ta, İngiliz Genel Valisi Ge- neral Sir John Harding ile Yunan papazı Makarios arasında görüşme- ler cereyan ettiğini gösteriyordu. Söylenildiğine göre Genel Vali, Ma- karios'a, İngiltere'nin Kıbrıs hakkın- daki görüşlerini açıklamış, Kıbrıs'a kendi mukadderatını kendisinin ta- yin etme hakkının tanınmış olduğunu hatırlatmış ve bazı yeni tekliflerde bulunmuştu. Bu teklifler, gene söyle- nildiğine göre, Kasım ayında ileri sü- ruleıı İngiliz teklıflerınden daha da bu söylentiler doğru ise, Kıbrıs'ın, er veya geç, plebisit yolu ile Yunanistan'a katılmasına rıza göste- recek deme Ancak, geçen hafta söylediğimiz gıbı, İngiltere bu katılmanın tarihini tesbit hususunda acele etmemektedir. Sir John Harding, evvelki haftalar içinde, Orta Doğu güvenliğinin İngi- liz hakimiyeti ada üzerinden kalktık- tan sonra da saglanacagına kanaat getirmeden İngiltere'nin — Kıbrıs'tan çekilemeyeceğini belirtmiş bulunuyor- du. Gerçekten, İngıltere, Kıbrıs'a Orta Doğu'daki İngilizmenfaat ve üs- tünlüğünü korumak için dört elle sa- rılmıştır. Orta Doğu'daki nüfuzunu Paktının ta- perçinleyecek Bagdat mamlandığım görm adadan çe- kilmek niyetinde de degıldır Sir John Harding, bu hususları herhalde Baş- papaza hatırlatmış olmalıdır. Nite- kim, bu görüşmenin hemen ertesinde İngiliz Hükümeti, Orta Doğu'daki ka- rışık durumu bahane ederek, Kıbrıs'a yenı paraşütçü kuvvetleri gönderece- ğini açıklamıştır. İngiltere, Kıbrıs'a yenı âaraşutçu kuvvetleri gönderir- dün'deki urumu öne sür- mektedır Ingılızlere göre, Ürdün'de günaşırı cereyan eden. karışıklıklar, Bağdat Paktı dışında kalan Ara devletleriyle komünistlerin , kışkırtıp destekledıgı bir güruhun Kral Hü- seyııı in rejimine yönelttikleri bir se- ri hücumdan başka birşey değildir. İngiltere, genç Kral Hüseyin ile Ür- dün'deki İngiliz vatandaşlarının hak- larını koruyabıl mek ve gerektiği an- da Ürdün'deki rejime yöneltilecek bir darbeııın önüne geçebilmek için Kıb- rıs'a yeni kuvvetler getirmekten baş- ka çare görememiştir. Yapılan açıklamalar ve dolaşan söylentiler ne olursa olsun, geçen haf- ta içinde cereyan eden Harding-Ma- karios görüşmelerinin ana konusunu Kıbrıs'a gelecek bu yeni İngiliz kuv- vetlerinin teşkil ettiğini — söylemek yanlış olmayacaktır. Gene muhteme- len, Kıbrıs Genel Valisi, Başpapaz- dan, Kıbrıs'taki tedhiş hareketlerine bir son verilmesini istemiş olsa gerek- tir. Yoksa General Hardıng Yunan Hükümetine İngiliz görüşünü açıkla- yacak olsaydı, kendine muhatap ola- rak, tedhişçilerin reisi yerine, Kıbrıs'- ta bulunan iki Yunan konsolosundan birini seçerdi. Eğer bizim tahminle- rimiz hilâfına bu görüşmelerde' iki Hükümetin karşılıklı görüşleri bahis konusu olmuş ve Sir John Harding kendisine bu konııda muhatap ola- Kıbrıs'ta barikatlar Ama gene insanlar ölüyor AKİS, 21 OCAK 1956 Makarios Çıbanbaşı rak bir papazı seçmişse, Genel Va- linin bu hareketini diplomatik teamül- leri hiçe saymış olmaktan başka bir şekilde vasıflandırmaya imkân yok- tur. Türkiye'nin görüşü Geçen hafta içinde, Türk Hüküme- inin Kıbrıs adası üzerindeki gö- rüşünü değiştirdiğine dair bir işaret de görülmüyordu. Tam tersine, bazı yetkililerin soyledıgıne göre, Türkiye eski görüşün israr ediyordu. Bu, Türkiye ile Yunanıstan arasındaki münasebetlerin gerginliğini muhafaza etmeleri, demekti. Doğrusunu söylemek — gerekirse, Türk hükümetinin son Londra konfe- ransından sonra tutumunu değiştir- mesi oldukça zordu. Türkiye, bu kon- feransta, adanın el değiştirmesi ha- linde Türkiye'ye iadesinden başka hal tarzına yanaşmayacağını soyle- mekle kendini bağlamış oluyordu. Na- sıl ki, Yunanlılar da aynı şekilde ken- dilerini bağlamışlar, hareket serbest- liklerine kendi elleriyle son vermiş- lerdi. Eğer İngilizler Londra konfe- ransıma — başarısızlığını — Yunanlılar veya Türklerin sırtına yükleyebilmiş- lerse, bu, Türk ve Yunan siyasetinin Ingılız siyasetinin sahip olduğu sup» lesten mahrum bulunduğu içindi. â aynı sertlik ve uyuşmazlık havası içinde gelişen Türk ve Yunan siyasetinin bağdaşması, bugün için gerçekten imkânsız görünmektedir. Her iki Hükümetten biri diğeri le- hinde bir fedakarlıkta bulunmadıkça bu davanın nasıl halledilebileceğine biz akıl erdiremiyoruz. Eğer Türk Hükümeti bu konuda bir görüşe sa- hipse bu görüşü açıklaması gerek- 15