MUSİKİ Vedat Gürten Dışarıda da itibar le tekrar temsil edilmesini arzu et- meyen müziksever ibi... Don Pasguale ile son bir başarı ornegı ve- ren Vedat Gürten'den, bu konuda ü- mitlenenler de her halde yanılmıya- caklar. Ayrıca, Avrupa sahnelerinde "Callas'dan bile iyi" olduğu söylene- cek ve yazılacak kadar başarı elde eden Leylâ Gencer'i bu rolde dinle- mek için sabırsızlananlar pek fazla... Konser Floransa orkestrası Salı akşamı Büyük Tiyatro'da bir İtalyan Orkestrasının - Floransa, Palazzo Pitti Orkestrasının . konse- rini dinledik.Üye sayısı seksene yak- laşan bu topluluk, İstanbul Filarmo- ni Derneği'nin onuncu kuruluş yıldö- nümü dolayısiyle memleketimize da- vet edilmişti. İstanbul da 4, Ankarada 2 konser verecekti; İki şef idaresin- deydı Francesco Mander ve Ottavio iino... Ayrıca, İstanbul konserlerin- de orkestrayı Cemal Reşit Rey de i- dare edecekti. ramlar, oldukça hafif eserler ihtiva ettıgı ha lde müzikseverler, hiç değilse teknik müşkülleri tamamen halletmiş bir durumda olacağı tah- min edilen bu Avrupa orkestrası ta- rafından verilecek musiki ziyafetini sabırsızlıkla bekliyorları Gerçi, Italyan orkestralarının musiki Aaleminde büyük şöhretleri olduğu söylenemezdi. Nitekim, senfo- nik müzik sahasında bunun tok istis- nası Santa Cecilia Orkestrası idi. An- cak, Avrupa'nın çeşitli memleketle- rinde - bilhassa Almanya ve Ingılte- rede - bununla hemayar orkestralar da pek boldu.. Bir de opera müziği mevzuunda Roma ve La Scaia Opera orkestraları hatıra gelebilirdi ki bun- 28 lar nisbeten küçük, fakat iyi şefle- rin ellerinde daima temiz icralar çı- kartabilen topluluklardı. Bu arada, İtalya şüphesiz ki pak büyük orkest- ra şefleri yetiştirmişti. Fakat bunlar başarılarım daha ziyade başka mem- leketlerde elde etmişlerdi. Toscanini gibi.. Cantelli veya Barbirolli gibi... Diğer taraftan, umumiyetle Italyan orkestralarının sanat dünyasındaki tesirleri hakkında fikir edinmek için sadece, Herbert Von Karajan'ın To- rino Radyo Orkestrasını idare ettiği zamanlar pek fazla tenkid olunduğu- nu, hatta eski şöhretinin bu sıralara münhasır kalmak uzere gölgelendiği- ni hatırlamak kâi Gene de, memleketimizde dört ba- şı mamur orkestra icraları dinlemek mümkün olamadığı ve muhtelif se- bepler dolayısiyle — Riyaseticumhur Orkestrasının üstün taraflarını belli edemediği nazara alınınca, bu kon- serlerin büyük bir alâka uyandırma- sı tabii addedılebılırdı Hattâ Floran" sa orkestrasının ve idare eden şefle- rin isimleri bizde pek duyulmamış olsa bile... Buna mukabıl ancak vasat bir or- kestra ve vasatın altında program- larla karşılaşıldı. Fazla popüler eser- lerin seçilmiş olması dikkati çekiyor- . Bu iki sebepten ileri gelebilirdi: Bizdeki dinleyicinin ağır eserlere ta- hammül edemiyeceği düşünülmüştü ki, bu takdirde Filarmoni Derneğinin, hattâ konserlerinde modern eserlere yer vermeğe gayret eden Cemal Re- şit Rey'in orkestrayı ikaz etmeleri ve programlara daha cazip eserlerin ithal edilmesi tavsiyesinde bulunma- ları gerekirdi. Diğer bir ihtimal ise, Palazzo Pitti orkestrasınla gerek re- pertuar, gerekse imkânları bakımın- dan daha ağır eserlere müsait olma- ması idi. Nitekim, ilk konserdeki icra- ları dinledikten sonra bu ikinci şık- ul etmemek imkânsızdı. Ümitler boşa çıktı .. Salı gecesi orkestrayı Francesco Mander idare ediyordu. Konser boyunca, sık sık saçım düzeltmesi ve bir bale sanatkârım hatırlatan hare- ketleri ile ister istemez, ölçülere ve orkestraya dikkat etmekten ziyade dinleyicileri tesir altında tutmaya gayret eden bir müzisyen olduğu in- tibamı uyandı gram şu sır yı takip etmek- teydi: Wagner'in "Meistersinger" u- vertürü.. u dev bestecinin üstüne klâsik, ancak hiç de renkli olmayan bir eser... Cherubini'nin pek az tanı- nan Re Majör Senfonisi... Konserin i- kinci yarısı ise bir senfonik poemle başlıyordu: Moussorgsky'den “"Çıp- lak Dağda Bir Gece". : Nihayet bunu da Beethoven'in Do Mınor 5 inci Sen- fonisi takip edecekti. Meistersinger, programın en iyi çalınan parçası olmakla beraber ta- mamiyle donuk bir şekilde icra edil- di. Wagner'in asil, azametli ve olduk- ça sert hatları teşhis edilemiyecek kadar yumuşayıvermiş, silinmiş; ken- dine has ihtişamı uzaktan olsun his- settirilememişti. Orkestra, eseri he- nüz deşıfre ediyor gibiydi. En ufak bir renk, ifade unsuru katılmamıştı. Topluluğun, —enerjiden — mahrum bir orkestra olduğu diğer eserlerde de müşahede edildi. Gerçi üyeler, ol- dukça temiz çalıyorlardı. Saz gurup- ları arasında değil, gurup üyeleri a- rasında yer yer husule gelen intibak- sızlık mühimsenmese bile, gene de nefesli sazların tereddüd ve bazı bariz falsoları kulağı hayli rahatsız edi- rdu. Cherubini'nin Senfonisi pek mü- tevazı bir tarzda icra edildi. Bu ara- da yer yer, partisyonu hecelemek is- tercesine duraklamalar, — gecikmeler oldu. Moussorgsky'nin ise, program- daki en kararsız icra olduğu söylene- bilirdi. Şef, aynı pasajları çok degışık mânalarda anlamıştı. Bazan ağır hantal, bazan gürültülü ve suratlı Hele sürat ve asabiyette çok mübalâ- -aya kaçıldıgı oluyordu. Eserin so- nuna doğ ütün ardarda üç falso- su ışıtılmeseydı de icra hakkında da- ha iyi bir fikre sahip olmak gene mümkün olmiıyacaktı. Beethoven'in 5 inci Senfonısınde ise, ne ilk muvmanın asabi, müca leci karakteri, ne de finalin eneı]ık muzaffer atmosferi hissedilebildi. Ne- fesliler bizim orkestralara nazaran daha temiz çalmakla beraber, trom- petler kulakları iyice tırmaladılar. Hele bir tanesi, caz orkestrasında ve- a mukavemet müsabakasında çalı- yor gibiydi. Tiz, keskin sesini bütün konser boyunca İsrarla dinletti. Bere- ket ki doğru ses verebiliyordu. Trom- bonlar ise, ondan ürkercesine senfo- ninin son kısmında yer yer gecikti- ler ve zorla seslerini duyurabildiler. Orkestrada hiç değilse iyi bir be- raberliğin — olduğunu — söyliyebilmek gene de mümkün olmadı. Hasılı, konser beklendiği kadar tat- minkar değildi. Bizim orkestraları- mızı göz önüne alarak her çeşit Av- rupa orkestrasını hasretle arayanlar için pek de ümit kırıcı bir örnek sa- lırdı. Ankara orkestrası - bazı ne- fesliler hariç - çok daha üstün icra- lar dınletmıştı Buna rağmen, misafirsever Anka- ralı dınleyıcıler gerek orkestrayı, ge- rekse şefini bol bol alkışladılar ve hattâ bir de "bis”" istediler. Bu arzu- ya gene haiîf ve populer bir parça ile, De Falla'nın "Ateş Dansı" ile mukabele edildi. Bunu dinlerken de iki büyük "hafif müzik" orkestrası- nın - Andre Kostelanetz ve Boston Promenade orkestralarının - hiç senfonik olmak iddiası taşımıyan ic- ralarını aramamak imkânsızdı. AKİS'E Abone Olunuz P. K. 582 ANKARA AKİS, 21 OCAK 1956