belerin yattıkları yurdları bir hale yola koymak için hiç bir hareket bu- güne kadar görülmemiştir. Bundan bir sene evvel AKİS yurdlar davası- nın perişan halini yazmış, ılgılılerden biraz olsun dikkat istemişti. Sank yurdlar ferah feza, sanki yurdların bütün konforu temin edilmiş, sanki yurdlarda verilen yemekler en lüks lokantanın yemeği imişcesine hiç bir hareket görülmedi. Bu hâdiselerin ü- zerinden bir sene gibi muazzam bir zaman geçti. Simdi, bir bakan, mese- lâ Milli Eğitim Bakanı sadece.Anka- ra'da bulunan yurdları bir gece veya sabah an! olarak teftiş etse, görece- ği hakikatlerden Koridorlara kadar yatak konulmuş bir yurdun içinde salim bir kafa ile kalkıp derse gitmesini istediğimiz talebelerin feci yaşama şartlarına muhakkak ki çok hayret edecektir. Havalandırılmamış, — temizlenmemiş, silinmemiş, bir nizama konulmamış yurdların bugünkü hali talebeye o- kuma şevki yerine, okumamak idea- lini yerleştirecek kadar berbat ve fe- cidir. Bununla kalınmaz ve bu tale- beden bir de yatak ücreti talep edi- lir. Bursun azlığı bir yandan, yatak- hanelerin felâketi diğer yandan tale- benin sırtına çullanır. Tabiidir ki, o talebenin istedikleri, istiyecekleri as- la tükenmiyecektir. Bir talebe teşek- külüne senede bir defa bile olsa ya- yınladığı bir beyannamenin altına "Bu şartlar altında talebenin en bü- yük yardımcısı sefalettir" dedirtme- mek lâzımdır. Bunu soyletmedıkten sonra onlardan istediğinizi alabil onlara istediğinizi yaptırabıhrsınız Ya kitaplar Üniversitelinin dertlerini bir tane kabul etmek, her aklı başında in- sak için mumkun görülebilecek bir iş değildir. Üniversiteli bu işlerin ya- nında, isterse kendi parası ile okusun, bir de kitap derdi ile uğraşmak zo- runda bırakılmıştır. Kendi parası ile okuyan bir talebenin rahatlığım, bu- nun yanında alacağı burs ile geçin- mek, kitap almak imkânsızlıkları ile bâşbaşa bırakılan bir talebenin du- rumunu hatırlayınız. Ondan çok mik- tarda malümat, ondan çok iyi notlar, ondan çok geniş bir kültür seviyesi beklemek biraz değil, enine boyuna insafsızlık olacaktır. Çünkü, bizde' aha utuphanecılık bile henüz e- mekliyen bir müessese halindedir, bir talebenin kütüphaneden istediği fey- zi alabilmek imkânlarım temin ede- memiş durumdayız. Ve bundan sonra o talebeden çok genişlik isteyen iddi- alar peşinde koşuyoruz. — Koşuyoruz ve yoruluyoruz. Suçlu talebe oluyor.. Halbuki, kabahatları ilk önce onlara veremediğimiz esasları temin ve tes- bit ettikten sonra bulmalı, aramalı- yız. Yoksa, geriye söylenecek her söz talebenin dudaklarında bir hafif te- bessüm husule getirmekten ileriye gidemiyecektir. Yeni Milli Eğitim Bakanı, başını aşan birçok iş arasında; burs, ki- tap ve yurdlar meselelerindeki tu- tumu ile, üniversiteliler nezdinde de çetin bir imtihan geçirecektir. AKİS, 21 OCAK 1956 sonra şaşıracaktır. MUSİKİ Opera Paris'e davet edildik Ankara Devlet Operasının, Mayıs a- yı içinde Pariste yapılacak olan Opera festivaline davet edilmesi ope- ra sevenleri memnun ettiği nisbette düşündürdü... Temsillerin Champs- Elysee tiyatrosunda verileceği bildi- riliyordu. Takriben 30 kişilik bir ko- ro ve solistlerin bulunacağı — Devlet Operası sanatkârlarına gene Türkiye- den giden şefler tarafından idare o- lunan Paris Orkestrası refakat ede- cekti. Umum Müdür Muhsin Ertuğrul'- un her türlü fedakârlık ve gayreti göstereceği yeni bir konu ortaya çık- mıştı. Festivale mutlaka iştirak edil- Leyla Gencer Paris'te bir Türk mesi ve son yıllar zarfında oldukça ilerleyen Operamızın Batı âlemine toplu olarak tanıtılması temenniye şayandı. İşte, bu arada bazı sualler hatıra geliyordu Bizden iki eser istenmişti. Ancak bunlar öylesine dikkatle se- çilmeli idi ki, Ankara Operasının hâ- la, aksayan tarafları ortaya çıkmasın ve mümkün olduğu kadar noksansız ve başarılı temsiller verilebilsin. Bu operalardan birisinin Vedat Gürten, diğerinin ise Gün ta- rafından sahneye konan eserler ara- sından seçileceği tahmin olunabilirdi. Nitekim Umum Müdürlüğün tasav- vurları da bu merkezde idi. Keza Muhsin Ertuğrul bu eserlerden birin- de Ferhan Onat'ın, diğerinde Leylâ Gencer'in baş rolü oynamalarını ar- zu ediyordu. Bu görüşte şüphesiz ki çok fazla isabet vardı. Lâkin gene de hangi operaların seçileceği hakkında» ki tereddütler ortadan tamamiyle kalkmış olmuyordu. Eleman Her — şeyden önce, temsil edilecek e- serler seçilirken, esas partilerde- ki seslere uyan elemanların mevcut olup olmadığı dikkatle nazara alın- malı idi. Festivale iştirak edecek din- leyici bas partısınde bir baritonu ve- ya kontralto yerine bir dramatik sop- ranoyu dinlemeğe elbette ki taham mül edemezdi. Bütün sellerin tabıı karşılıkları bulunmalı idi. Eleman yokluğu mazeret teşkil edemezdi. Gerçi tenor bahsi gene bir problem teşkil edecekti.. Fakat, bu konuda te- reddüdü bir kenara bırakıp Özcan Sevgen üzerinde durmak lâzımdı. E- serler dikkatle seçıldıgı takdirde di- ğer sesler bakı bir mahzurun ortaya çıkmıyacağı düşü- nülebilirdi. Bu arada da, Leyla Gencer ve Fer- han Onat'ın bütün ses imkânlarım ve kudretlerini belirtecek olan iki Verdi Operası, "Rigoletto" ve "La Travia- ta" ister istemez hatıra geliyordu. Diğer taraftan, eserlerin Türkçe ola- rak temsil edilecekleri söyleniyordu. Bu, dilimiz bakımından her halde zi- yadesıyle memnuniyet verici bir du- rumdu. Ancak, sanatkârlarımızın o- rıjmal - bilhassa İtalyanca - metin- lerde kendilerini daha fazla göstere- bileceklerinden de şüphe edilemezdi. Zira, operayı müzikal bakımdan de- gerlendırmek üzere dinleyenlerin ori- jinal metinleri başka dillere de, ken- di dillerine de tercih ettikleri, pek iyi bilinen bir hakikatti. Nihayet, eserleri idare edecek o- lan orkestra şefinin Türk olması, bil- hassa en önemli temenniyi teşkil e- diyordu. Avrupa sanat çevrelerinde de tanınan Ferit A n bu konuda tam bir başarıya ulaşması beklenebı— lirdi. kifayetsizliği Yeni temsiller Gian Carlo Menotti'nin iki kısa o- perası Telefon ile Medium'un tem- silleri bir haftadır devam ediyor. Diğer taraftan, Mozart'ın "Don Gio- vanni" operasının hazırlıkları yapıl- makta. Bu arada 3 Şubattan iti- baren temsıllerıne başlanacak olan Cavalleria Rusticana ve Palyaço o- peralarnıın bazı yeni seslerle sahneye konacağım öğreniyoruz. Buna göre, Cavalleria için Alfio rolüne, opera korosundan Altan Günbay çalışmak— tadır. Ayrıca iki yıl kadar evvel Dev- let Operası kadrosuna giren Bayan Anahid'in Santuzza'yı söyliyeceğin- den bahsedilmektedir Mart ayı içinde de Vedat Gürten- in La Traviata'yı sahneye koymasını hayırlı bir haber telâkki etmek yerin- de olur. Zira, iki mevsim önce Schro- eder tarafından kötü reji ve mizan- sene örnek olacak şekilde hazırlan- mış olan Traviata'nın jyi bir rejisör- 27