cemiyetleri kapılarını onlara acmış- tır, onları beklemektedır Fakat ge-- olan erkek, gerek adetten kesilen kadın, derhal bir ih- tiyarlık korkusuna düşer, — bocalar Bu kritik çağı atlatıp, yenıden haya— ta donen, genç T! inamik ihtiyar- lar ise, cemiyete gençler kadar, ba- zen geçirdikleri tecrübeler bakımın- dan, onlardan fazla, faydalıdır. Sıya- si hayatta, "yeşil ıhtıyarlığa" erişen yaşlıların misali zulen mevcut- tur. Edebiyatta da, ilimde de.. Halbu- ki, bu kritik çağı atlatamıyan, onu tesırınde kalan bırçok insanlar ken- dilerini ümitsiz, işsiz güçsüz, karan- lk bir ihtiyarlığa terketmekteydiler. Tekaüt oluncaya kadar mükemmelen kafası işleyen bir insan bakıyordu- uz, bu hâdiseden sonra, birdenbire vücutça çöküveriyordu. N ? Çün- kü o kendini bedbınlıge kaptırmıştı ve manevi çöküntü , maddi çöküntüye de yardım etmişti. Edebiyatta, sanatta, ilimde ve si- yasette altmış yaşından sonra, eser vermiş insanlar nasıl mevcut ıdıyse altmış yaşında henüz kadınlığın, gü- zelliğini zerafetini muhafaza etmiş kadın artistler de mevcuttu. Oysa ki, mesela kadın için, yalnızca bir cinsi cazibe meselesi, değildi. Acaba etrafa yaptığı ıyılıklerle, başardığı ışlerle, verdiği eserlerle alaka cezbede dın, güzelliği ile alâka cezbeden ka— ından daha mı az mesuttu İhtiyar gençler Demek ki, kadın veya erkek, insan- lar yaşları ilerledikçe değıl yaşa- ma ve mücadele enerjilerini kaybet- tikçe, mesleki alakalarının zayıfladı- ğını hıssettıkçe İhtiyarlıyorlardı. İhtiyarlık ancak vazifelerin bit- miş olduğunu telakki etmekle başlı- yordu. Ve bu ıhtıyarlık karanlık, sim- sıyah bedbin ve ümitsiz bir bekleme devri idi. Ama yaş ister otuz olsun, ister altmış!. Evet, bugün cemiyette mühim vazifeler başaran hattâ onla- rı idare eden genç ihtiyarların mikta- rı bir hayli idi ama, bunların aksine olarak, genç yaşlarında ümitlerini ve yaşama zevklerini kaybeden ihtiyar gençler de mebzulen mevcuttu. Bun- lar da tıpkı yaşlılar gibi, enemmiyet- le kendilerini tedavi etmeliydiler. Sağlam vücut İlim ıhtıyarlıgı önliyecek olan hari- ka inı aşılarını arayadursun. Biz bugün elimizdeki imkanlarla, ye- rinde alman tedbırlerle, medeni bir düşünce ile, ömrümüzü uzatmak ça- relerine başvurabilirdik. İyi düşünmek, her yaşta verimli olmak, genç kalmak için sağlam bir kafa kadar sağlam bir vücuda da ihtiyaç vardı. Çok yaşıyan birçok insanlara, sır- ları sorulduğu zaman, hepsi çok de- ğişik cevaplar vermışlerdı Kimi et yememişti. Kimi yalnız sütle, kimi yalnız sebze ile beslenmişti. Kimi bol bol şarap içmişti. Şu halde ucun yaşamanın sırrını, bir formüle sığ- dırmak güçtü. Bu her vücudun ken- AKİS, 21 OCAK 1956 di sıhhi durumu ve hususiyetleri ile ilgili bir mesele Genç kalmak ısteyen her insan, sık sık sihhi kontrolden geçmeli idi. Meselâ genç yafta karaciğer bozuk- lukları hisseden insan, kendisini ne- den, mukadderatına terk edecekti? Karaciğerle — mücadele etmek onu yenmek pekâlâ mümkündü bu- gün elımızde, birçok hastalıklara kar- şı kuvvetli ilaçlar vardı. Damar sert- liğine, kalp yorgunluklarına, — asabi heyecanlara, zamanımızın derdi olan sürmenaj entellektuele karşı birçok eyler yapabiliri Mutfak kontrolu Bu —hususta kadınlara düşen mühim bir vazife vardı: mutfak kontrolü. Çünkü mide kontrolü, mutfakta baş- lardı.. Gençliğin bir numaralı düşmanı, ise muhakkak ki kabızlık idi.. Sabah- leyin bir bardak suda alınacak olan Karlsbad tuzu muhakkak ki, insanla- ra şifa idi. Zaten vazıfelerını normal olarak yapan vücut, daha geç İ htıyarlardı Bagırsakları ıyı ışleyen, İyi uyku u- yuyan cinsi hayat yaşı- yan ınsanlar uzun bır ömre hazırla- nan ınsanlardı Evet cinsi hayatın da, bu mevzuda mühim rolü vardı. Yapı- lan tecrübeler göstermişti ki, mun- tazam ve normal şekilde çıftleşen fa- reler, cinsi hayatı olmıyan farelere nispeten, daha çok yaşıyorlardı. Harika formül alışmak, gezmek spor yapmak, iç- mek ve i hayat, hepsi olçulu şekilde tatbık edılmelıydı Gençliğin ve uzun ömrün bir tek harika formülü varsa, o da hiçbir şeyde ölçüyü ka- çırmamaktı. Konferans bitmişti. Din- leyiciler birçok yani kararlarla; sa- lonu — terkediyorlardı. Bir kısmının sık sık başı ağrıyordu, kiminin diş- leri çürüktü, kiminin böbrekleri iyi işlemiyordu. Vücuttaki düşmanı ta- nımak ve çok yaşamak için onunla mücadele etmek şarttı. Bu Noropsıkıyatrı Cemiyetinin ter- tip ettiği, onbeş günde bir, muntaza- man Dil-Tarih Fakultesınde verile- cek olan konferansların ilkiydi. Bir defasında Prof. İhsan Doğramacı, ço- cukların ruh sağlığı hakkında konu- şacaktı. Bir başka defasında, ruh dok- toru Doçent Nevzat Akabay dunyayı saran psıkanalız mevzuunu izah e- decekti. Bu arada "sinir yorgunluk- ları" "saralı çocuklar'" "erken buna- malar" ve birçok ruhi ve ıçtımaı mev- zular ele alınacaktı. Bizde konferansların alâka cezbet- mediği iddiası görülüyordu ki. bir iftira idi. Halk diliyle, anlaşılır şekıl- de yapılan konferanslar muhakkal ki alaka topluyord Kafe şantan'ları, eğlence yerleri ile meşhur olan Par s konfe- ransları ile da meşhurdu orada gençler, sakallı bir ıhtıyarı dınlemek için kapıda kuyruk olup beklıyorlardı Bazen paralı konferanslar için bile, bıletler kapışılıyordu. a bizde de yarım saat önceden bir konferans KADIN salonu dolabiliyor ve usulsüz de olsa, bazı gençler erkenden gelip, arkadaş- larına yer ayırıyorlardı. yüzden hanımlarla, bu gençler ara- sında yer kavgası bile çıkmıştı. Konferansın olsa olsa bir kusuru vardı. Dil-Tarih Fakültesinin büyük salonu cidden soğuktu. Halbuki, in- san kendini dinlemeğe vermişken, a- yaklarını düşünmek istemiyordu. Moda Kar mektebi Eskiden çok az insanı alâkadar e- den dağ sporları kıyafeti bugün, bir çok memleketlerde revaç bulmak- tadır. Çünkü bütün doktorlar ve pe- dagoglar, usun araştırmalar ve tec- rübeler neticesinde şu karara varmış- lardır: Büyükler için de, çocuklar i- çin de kar, en güzel mekteptir. Bir ay devam eden bir dağ tati- linden sonra çocukların daha muva- zeneli bir fizik ve entellektüel geliş- me gösterdikleri tesbit — edilmiştir. yüksek irtifa, açık hava, ozon ve güneş bir araya gelince çocuklar üze- rinde faydalı bir kırbaç tesiri yapı- yor ve onların öğrenme kabiliyetini iki misline çıkarıyordu. Kadınlar da daha neşeli oluyor, cildleri güzelleşi- yor, maneviyatları düzeliyordu. Dağ sporları yaparak dönen bir kadın, kendisini eskisine nazaran daha çok genç hissediyordu. Spor yapamıyan- lar bile hiç olmazsa senede onbeş yir- mi gün dağa çıkıp bir otelde istirahat ediyorlar, yürüyorlar, bol bol temiz hava alıyorlardı. Kıyafet Dağ — kıyafetlerinde yaş mevzuuba- his değildi. 40 yaşındaki bir kadın, 20 yaşında bir genç kızın giyindiği Pantalon ve lame sveter Kadın icadı 23