tına girmeyi henüz düşünmediğini a- çıklamış ve Orta Doğuda istikrar te- min edilmeden girmek istiyeceğini zannetmediğini de soylemeyı unutma- mıştır. Oysa ki, Bağdat Paktı Orta Doğuda ıstıkrarı temın etmek için yaratılmıştı. Ameri kendı icat et- tiği bu kar helvasını kendı de beğen- memiş olmalı ki, istikrar unsuru olsun diye kurmak istediği bir pakta katıl- mayı istikrarın temini şartına bağ- lamıştır. Bu acaip bir perhiz ve aca- ip bir lahana turşusudur. Orta Doğuda istikrarı temin et- mek gore ini boyle kendiliğinden yukl miş ma düşen İngiltere- nın yarattıgı tepkı, dıger ,yandan A- derde girmiş bulunuyor. Ürdün umu- mi efkarı bir yandan Ingılız baskısı- nın yarattığı tepki, diğer yandan A- rap ve Rus propagandalarının tesiri altında Bağdat paktına katılmamak hususunda ayak diretmektedir. Bu küçük devletın Israrı, Ingıltereye, Or- ta Doğu'da u gelmiyecek bir ceraya gırışmış oldugu ıntıbaım ver- mekte ve Eden, bu konuda da geniş tenkıdlere hedef olmaktadır Eden, kabinesinin gevşek değil, fakat ka- rarlı bir siyaset takip etmekte oldu- gunu isbat etmek istercesine, Kıbrısa yeni paraşütçü kuvvetler gondermek lüzumunu hissetmiştir. İngiliz Baş- bakanı, bu Jestiyle, bir yandan Kıb- rısı hala İngilterenin Orta Doğudaki menfaatlerini ko um ak için kullanı- lacak bir askı s olarak kabul et- tıgını gosterırken, dıger taraftan Or- oğu paktını tamamlamak çın, gerekırse bur dan Ürdün üzerine baskı yapmak niyetinde olduğunu da anlatmak istemektedir. Tito'ya ne oluyor ? Eden hükümetinin dış politikası, geçen hafta içinde, sadece İngil- tere'de değil, Brıtanya adaları dışında da tenkide maruz kalmış bulunuyor. Habeşistan ve — Mısıra bir seyahat yapmakta olan Tito, seyahatinin so- nunda Kahire'de yaptığı bir konuş- mada Bağdat Paktına şiddetle hü- cum etmiş ve Belgrad'a dönüşünde tertiplenen bir toplantıda da aynı hü- cumları bir kere daha tekrarlamış- tır. Tito'ya göre madem ki Orta Doğu devletleri bu gibi tertipleri arzu et- iniyorlar, o halde bu devletlerin mut- laka bir pakta girmeleri hususunda ısrar etmeye lüzum yoktur. Kaldı ki bu gibi paktların, sulhe faydadan zi- yade zararı dokunmaktadır. Orta Do- ğu devletini pakt degıl yardım iste- mektedirler. — Tito'ya göre, bu yardım mutlaka yapılmalıdır Titonun bu sözlerini anlamak ger- çekten güçtür. Tito Bağdat Paktına yükleneceğine, paktı idare edenlerin becerıksızlığıne ışaret etse daha doğ- ir iş ya olurdu. Bağdat pak- tı Orta Doğ uda huzursuzluk yarat- mış, Arap devletlerının büyük bir kısmının husumetini üzerine çekmiş olabilir. Bu, bu gıbı paktların luzum- suzluğunu değil, sadece Bağdat P: tının kuruluşunda ve yurutuluşundekı hataları gösterir. Eğer Bağdat Paktı AKİS, 21 OCAK 1956 Tito Mareşal Müttefiki cephe !.. başlangıçta düşünüldüğü gibi Ame- rıkanın ıştırakıyle kurulsa ve kurul- dukta a da pakta iştirak eden devletlerın temkınlı ve sabırlı davra- nışlarıyle yurutulseydı, pekâlâ Orta Doğu sulhuna t eden bir teşki- lât olabilirdi. NATO nun Avrupa ba- rış ve güvenliğine yaptığı — hizmet kimse tarafından ınkar edilemez. Ni- tekim, bir zamanlar, bizzat Tito bile NATO'nun garantisini elde edebil- mek için uzun çalışmalar yapmıştı. METO'nun da Orta Doğu barış ve güvenliğine aynı hizmette bulunama- ması paktın değil, onu idare edenle- rin ve pakta önayak olup da gereği- ni yapmaktan kaçınanların kabahati- dir. Orta Doğu devletlerine yapılması - gereken yardıma gelince, hiç bir ve- cibe yüklenmeden her türlü yardım- dan istifade etmek ilk defa Tito'nun aklına gelmış değildir. Tarih, vazife- lerini yan çizip sadece nimetlerden istifade etmek isteyen devletlerle do- ludur. Bu devletlerin sonu ise hiçbir zaman parlak olmamıştır. Dünyanın karışık ve Orta Doğu'nun nazik du- rumundan faydalanarak her iki blok- tan da ayrı tavizler koparmak siya- seti dürüst bir siyaset olmasa ge- rektir. Bir pakta girmek istemeseler de, Orta Doğu Devletleri, durumlan- nı açıkça tesbit etmeli ve Makyavı list bir davranış tutacaklarına, taraf— sız fakat dürüst bir siyaset takip et- melidirler. Aksi takdirde, bugün ken- dilerine kur yapan her devlet, yarın Orta Doğu devletlerini guvenılmez birer şantajcı olarak kabul edecek ve ilerde de öyle anacaktır. Urdün Arap saçı Geçen haftanın başlarında bir ge- Amman Tradyosunu açanlar, DÜNYADA OLUP BİTENLER radyoda şöyle bir konuşma yapıldığı- nı işittiler: "Hangisi olursa olsun bir pakta girmek bizim politikamız için- de olamaz Biz diğer Arap devletleri sas mevcut bulunan dostluk baglarını daha da sıklaştır- mak ve ışbırlıgımızı kuvvetlendırmek emelı deyi Bu sözleri Ürdün'ü n bir ay ıç nde ıktıdara gelen Ba ş bakanlarının üçüncüsü ve şimdilik so- nuncusu soyluy d Şu bir kaç ay içinde, Ürdün'ün kayna şma halinde bulunduğu okuyu cularımızın meçhulü değıldır Geçen sayılarımızdan birinde de açıkladı- ğımız gibi, son aylarda, Ürdün'ü ida- re ede ler ile, Ürdün amme efkârı a- rasında bir çekışme cereyan etmek- teydi. Türkiye Cumhurbaşkanının Ur- düne yaptığı son seyahatten Bağdat Paktına katılması bır gun meselesi haline gelen Ürdün'ün üze- rine yapılan İngiliz baskısı durumu birden — değiştirmişti Bulganin ve Kruçef yoldaşların Hindistanı ziya- ret etmekte olduğu günlerde Asyanın güneyinden Bağdat Paktına karşı yükselen seslere fiili bir c mek ısteyen Orta Doğu lıderı, Genel may Başkanını Ürdüne yollamış ve bu devletin bir an önce METO'ya katılmasını temıne çalışmıştı. Ancak İngiliz Kraliyet Kuvvetleri Kurmay Başkanı General Templer'in Ürdünü idare edenler üzerinde yaptığı baskı halk efkârında iyi karşılanmamıştı. Halk efkârı ve Ürdün ordusunun su- bayları böyle bir katılma ıçın hazır- Iıklı bulunmuyorlard Ürdün'ün Bağ- dat Paktına iltihakı için âmme ef- karını hazıl mak her şeyden önce ama selesiydi. İngiltere, Ürdün ıdarecılerını zorlamak ve acele et- mekle kendi bindiği dalı kesıyordu Nıtekım Ürdünlüler arasında başgös teren hoşnutsuzluk idareciler arası- na da yayılmakta gecikmemiş ve ik- tidarda bulunan Seyit Said kabinesi- nin dört bakam, İngiliz Kraliyet Kuvvetleri Kurmay Başkanı ene- ral Templer'in hükümetin dış politi- kası üzerine tesir yaptıgını ileri sü- rerek, çekilmişlerdi. Bu çekilmeyi kabinenin istifası takip etmişti. Seyit Said hükümetinin istifası ü- zerine kabineyi kurmak görevinin El Mecali'ye verildiği okuyucularımızın hatırlarındadır. Meclis Başkan yar- dımcılıgını yapmakta olan El Meca- oyu bir Bağdat Paktı taraftarıy- dı. Kralın El Mecali'yi seçmesi halk efkârını galeyana getirmiş ve en şid- detli neticeleri Türk Konsolosluğu ü- zerinde tecelli eden umulmadık bir tepki yaratmıştır. Galeyana gelen halk efkârını teskin etmek için El Mecalıyı feda etmekten başka çare göremiyen Kral Hüseyin, kabineyi ku rmak gorevını, bu d f İbrahim Haşim'e halk ef- karının şıddetlı İsrarları karşısında, Meclisi feshetmek zorunda da kal- ıştı. Meclisin feshi ve hükümet baş- kanlığının nisbeten tarafsız olarak tanınmış bir kimseye verilmesi Ür- dünlüleri teskin etmişe ebenziyordu. İ7