YURTTA OLUP BİTENLER Muhlis Sırmalı Ocağını açtırmıyorlar lak verdi. Geçen haftanın sonunda C. H.P. Konyada il kongresini yapacak - tı.Bu münasebetle bir de açık hava mıtıngı tertiplenmiş, müsaadesi alın- mıştı. Kongreye Kasım Gülek de ka- tılıyordu. Fakat o gün tıpkı bir kaç sene evvel Balıkesirde olduğu gibi yakalarında D. P. rozeti taşıyan bir kalabalıgın mıtıng meydanını doldur- duğu g . Bunlar sokaklarda nü- mayışler yap yor, "Tasasın Demok- rat Parti" diye bağırıyorlardı. Önle- rinde milletvekilleri vardı. Bir ara yürüyüşe geçtiler ve gidip Atatürk âbidesine çelenk a Halbuki bir başka vali bir başka ilde C.H.P. kongresine katılanların âbideye çe- lenk koymalarına müsaade mişti. Kanunlar aynı, hükümet ay- nıydı; halbuki iki vali başka başka hareket ediyorlardı. Eğer C.H.P. liler açık hava mi- tinginde ısrar etselerdi bir ardebenin çıkması muhakkaktı. Meydan karışa- cak ve halk bırbırıne gırecektı Gaze- er - Kasım Gülekle beraber An- karadan kalabalık bir gazetecı kafi- lesi de Konyaya gelmişti - vali Cemal Göktanı buldular ve kendisinden iza- hat istediler. Cemal Gök tanın söyle- diklerini duyup da donmamaya im- k gnkkanlılıkla mitingi da; ş arın dınlıyebıleceklerını, parti hakkında ağır sözler sar- fedılırse sarfedenlerin "her hangı bir reaksiyona rıza göstermeleri" gerek- tiğini bildirdi. Bu, bazı vatandaşlara "reaksiyon göstermek hakkı" nı res- men tanımak demekti. Eğer Cemal Göktanın fikri benimsenirse muha- Iiflerin de meselâ radyo binasının ö- nünde toplanıp nümayiş yapmalarına cevaz vermek gerekecekti. Böyle bir durumun kanun devleti mefhumuyla alâkası olmadığı gün gibi aşikardı. Fakat valinin beyanatı bir hakikati ortaya koydu: reaksiyon gösterecek demokratlar sempati ile karşılana- caktı. O zaman Halk Partililer açık hava mitinginden vaz geçtiklerini bil- dirdiler. Bu, hazırlananlar için fena bir sürpriz oldu. Köylerden, kasaba- lardan bir çok demokrat toplanıp ge- tirilmişti. Hepsi sokakta, işsiz güç- süz kaldılar. Halk Partisi ikinci de- fadır ki tatsız bir şaka yapıyordu. Isparta kongresinde gündem değiş- Miş, yada mitingten birden bire Vazgeçılmış Doğrusu ayıp ediliyordu. İstanbulda tedbirler Üsküdar ve Emirgândaki manzara- lar, işte bu iki hadisenin devamıy- dı. Zaten bunları ancak o şekilde ma- nalandırmak icap ediyordu. C.H.P. Uskudarda, her sene olduğu gibi bu ne de Lozan andlaşmasının yıldö- ümünü kutlamak için bir toplantı tertıplemek istemiş ve kaymakamlık- tan müsaade talep etmişti. Kayma- kamlık reddetmişti. Sebep olarak bildirdiğine göre iç politika havası gergindi, bu sırada millete malolmuş bir zaferin yıldönümünün — bir partı tarafından kutlanması mahzurlu o0- lurdu. Cevabı — evvela şifahen alan C.H.P. şaştı. Bu ne demekti? Top- lantı her yıl yapılırdı, şimdiye kadar hiç bir hadise etmemişti. Hem kaymakamlıklar artık "hadiseli geçebilir" diye mi toplantıları men e- deceklerdi? Bunun üzerine kayma- kam hakkında selâhiyetini suistimal ettiği yolunda savcılığa bir ihbar ya- pıldı. Ya Emirgândaki toplantı? Onun gayesi ocak açmaktan ibaretti. Fa- kat Sarıyer Kaymakamı da o top- lantıya müsaade etmedi. Anlaşılıyor- du ki hükümet makamları muhalefet partilerinin toplantı yapmalarından hoşlanmıyor ve türlü güçlükler çıka- rıyordu. Halbuki toplanma hakkını tarif eden bir kanun vardı, kanun ha- len yürürlükteydi. C.H.P. Sarıyer kaymakamını da savc ılığa verdi. Ay- nı zamanda İstanbul valisine, içişleri Bakanına, Başbakana acıklı telgraf- lar çekildi. Halbuki her şey gösteri- yordu ki toplantılara imkân nisbetin- de müsaade etmemek bizzat hüküme- tin kararıydı. İktidar bu toplantılar- da halkın ifsat edildiği kanaatindey- di. mediyordu ki dertler ortaya dokulmeyınce şikâyetler azalacak, hattâ kaybolacaktır. Bunun ise bır yanlış zehaptan ibaret bulunduğu or- tadaydı. Bir takdim-tehir hatası var- dı; muhalefet toplantıları rağbet gör- düğü için sıkıntı başgostermıyor, sı- kıntı bulunduğu için muhalefet top- lantıları ragbet görüyordu. Gayeye yapılacak şey derdi or- tadan kaldırmaktı, onun terennümü- ne mani olmak değ Ankarada yapılan — toplantılarda ise Demokrat Partinin Genel İdare Kurulu muhalefetin "vatan sathın- da giriştiği kampanyayı önlemek i- çin bazı tedbirler üzerinde mutabık kalmıştı. Ispartada ve Konyada par- tice yapılan hazırlıklar aynı orkestra şefi tarafından idare ediliyordu. Halk Partililer nerede toplanırlarsa demok- ratla a toplanacaklardı. nı gün ve aynı saatte. Ger; ı bunun hadıselere yol açacağı muhakkak- tı. Eğer şimdiye kadar bir şey olmamışsa bu, u lerin basiret ve soğukkanlılık gös- termeleri neticesiydi. — İktidardaki sinirlilik, halkın — sevgilisi olarak işbaşına gelen Demokrat Partinin eş sene içinde aşırı derecede yıpran- dıgını gösteriyor ve iktidarda kalmak için sert tedbirlere başvurma Savarona! Şu Memleketimizde şu anda hiç ühpesiz yüzlerce turist var. Bunların bir kısmı yazı geçirmek üzere yakın memleketlerden gel- mışler, Boğaziçinde veya Suadiye- de, yahut Adalarda yalılar, köşk- ler tutmuşlar, yerleşmişlerdir. Ba- zdan bir kaç günlük ziyaret yap- maktadırlar, buradan Yunanistana Lübnana gıdeceklerdır, otel- lerde kalmaktadırlar. İş adamları mevcuttur, delegeler vardır, mis: fireten bulunanlar eksi degıldır, oto-stop'culara rastlanılmaktadır. Halen turist sıfatım taşıyanların bır tanesi de - hiç îuphesız en mümtazı - İrak Kralı kinci Fay- saldır. Irak Kralı Bebek koyunda demirlemiş yatında ikamet etmek- te, tatil yapmakta, balık tutmak- ta, gezmekte, eğlenmekte, oraya veyahut buraya gitmektedir. Fakat resmi bakımdan öteki turistlerden zerrece farklı değildir. "Devlet zi- yareti" sona ermiştir, hükümeti- mizle bir alâkası kalmamıştır. İs- tanbuldaki ikameti tamamiyle hu- susi mahiyettedir. Böyle olduğu halde Bursaya yaptığı seyahatte emrine "Savarona mektep gemisi" tahsis edilmiştir. Bunun karşısında hayrete düşmemenin imkânı yok- tur. Celâl Bayar hükümeti tarafın- dan Atatürk'e alınan bu yat 1950 ye kadar Cumhurbaşkanlığının em- rinde kalmış, Cumhurbaşkanlığı bütçesine konulan tahsisatla bakı- mı devam ettirilmiş ve itiraf etme- li ki pek az knllanılmış, satılması imkânı olmadığı için asgari m rafla muhafazasına çalışılmıştır. İ- kinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü- nün bu lüks yatla yaptığı seyahat- lerin adedi bir elin parmaklarının adedini geçmemiş, Atatürk ise o0- nun içinde sadece zalim bir hasta- lığa şifa aramıştır. Buna rağmen Demokrat Parti, kurulduğu günden beri bu gemiyi bir propaganda AKİS, 30 TEMMUZ 1955