1 numaralı aleyhtarı Dr. Mükerrem Sarolla beraber çıktığı seyahatte is- pat hakkını hakiki — mahiyetinden bambaşka şekilde tasvire — çalışmış, teklifin şiddetle aleyhinde vaziyet al- mıştı. Bu bakımdan komisyonda da mücadele etmesi muhtemeldi. Buna rağmen 11 ler tekliflerini Adalet Ko- misyonundan müsait şekilde geçirebi- leceklerine inanıyorlar, komisyonu teşkil eden şahısların ekserıyetı ken- dilerine bunu ümid ettiriyordu. Fakat asıl meydan muharebesi D. P. gurubunda olacaktı. Demokrasi Toplanma hürriyeti, elveda! Bu — haftanın başında Pazar günü, İstanbulda, otomobilleriyle Ana- dolu sahilinde bir yere gitmek üzere sabahleyin araba Vapurundan Üskü- dara çıkanlar iskelenin sağ tarafında alışılmamış bir manzaraya rastladı- lar. Ortada çok sayıda polis ve jan- darma vardı. Hemen hepsi sılahlıydı Oradan oraya koşuşan bazı sivillerin de emniyet müdürlüğüne mensup ol- duklarında zerrece şüphe yoktu. Pa- Zzar sefasına çıkanlar - üstelik fifçe yağmur da çiseliyordu - evvelâ ne olup bittiğini anlamadılar. Bir kıs- mı İrak Kralı İkinci Faysalın bura- lardan geçeceğini iddia etti, bazıları ise bir devlet adamımızın karşılanma töreninin hazırlandığını ileri sürdü. Fakat polis ve jandarma kuvvetleri iskeleye bakan küçük meydandaki sa- rı bir binayı kuşatmış vaziyetteydiler. Binanın üzerinde büyük bir kırmızı levha vardı; Jevhada — Cumhuriyet Halk Partisi Üsküdar İlçe Başkanlıgı yazıyordu. Hemen hemen aynı saatlerde Pa- zar gününü Anadolu yakasında değil de Boğaziçinin Rumeli kıyısında ge- çirmeye hazırlananlar da Emirgânda aynı manzaraya rastladılar. Boğazi- çinin bu sakin köşesinde de alşılma- mış bir faaliyet vardı. Oraya da çok sayıda polis ve jandarma kuvveti sev- Onlar da silâhlıydı. Sar- altı oklu bir bayrak sallanıyordu. Bu- rası Cumhuriyet Halk Partisinin E- mirgân ocağıydı. Ne oluyordu ? Mem- leketin 1 numaralı muhalefet parti- sinin merkezleri niçin bu şekilde kor- don altına alınmıştı ? İhtilâl mi vardı, isyan mı çıkmıştı, ayaklanma tehli- kesi mi mevcuttu? Hayır! Sadece hükümet muhalefet partilerinin top- lanmasını istemiyordu. Kanaatince muhalefet hatipleri halkı ifsat edi- yorlardı! Biten hafta son derece alâka uyan- dırıcı hadiselere sahne olmuştu. Is- parta hadisesini Konya hadisesi ta- kip etmiş, Konya hadisesinden sonra Istanbuldak C.H.P. merkezleri ihti- yat kaydıyla abluka altına alınmıştı. Bütün bu hadiseler bir tek netice vermişti: Toplantı hürriyeti zedelen- mişti. Yoksa yapılanların Demokrat Partiye bir fayda sağlamadığı öyle- AKİS, 30 TEMMUZ 1955 sine aşikârdı ki münakaşası bile caiz değildi. Ispartada tertip 0 yağmurlu Pazarın ertesi günü sa- bahleyin saat yedide Ankaradan kalkan bir uçağa orta boylu, gözlük- lü, ince burunlu bir yolcu biniyordu. Kolunun altında bir çanta vardı. U- çak sekizi çeyrek geçe Yeşilköye var- dı, Kasım indi, etrafına ba- kındı. Pek kimse yoktu. Bu sırada C.H.P. Genel Başkanı İsmet İnönü Genel Sekreterini karşılamak üzere yoldaydı ama uçagın meydana sekiz buçukta ineceği kendisine bildirilmiş olduğundan gecikmişti, iki politikacı öğleye doğru Taşlıkta buluştular. Ge- nel Sekreter Genel Başkana bütün ba- şına gelenleri uzun uzun anlattı. Aynı şeyleri kısa bir müddet sonra partı— sinin İstanbul il merkezinde yapacağı basın toplantısında gazetecilere nak- ledecekti. Boylece 'İsparta hadisesi" nın ıç yuzu C.H.P. bakımından aydın- Hikâye bir kelimeyle hü- lâsa edilebilirdi: tertip! İl kongresi- nin sabote edilmesi için hazırlık ya- pılmış, dinleyiciler Aarasına — hususi maksatlı bazı kimseler konmuştu. unlar Kasım Gulek konuşurken gü- rültü patırdı çıkaracaklar, toplantıya polis müdahale edecekti. Fakat kon- gre açıldıktan sonra gündem ani o- larak değiştirildiği ve son konuşa- cak Genel Sekreter ilk önce söz al- dığından tertip aksamış, fiyaskoyla neticelenmişti. Polis, hadise çıkma- dan müdahaler etmıştı Ertesi gün D. YURTTA OLUP BİTENLER P çevrelerinin hadıseyı izah tarzları daha da garip düşmüştü. Zafer gazetesı aynen şoyle diyordu: "Kong- rede vılayet idare heyetinin hüküme- te karşı ağır tecavüz ve hakareti ih- tiva eden raporu okunmuş, bunun ü- zerine dinleyenler arasında bir çok tasvıp etmeyenler bulunmuş ve kong- renin havasına heyecan ve infial ha- kim olmaya başlamıştır. Esasen u- zun zamandan beri bir gün şurada, bir gün burada yapagelmekte olduk- ları türlü tahriklerin, hakaret, teca- vüz ve iftiraların asap gergınlıgı ya- ratmış olduğu, heyecan ve hassasi- yet doğurduğu malümdur... Arkadan Kasım Gülek kürsüye gelıyor Fakat bu sırada heyecan son haddini bul- muştur. Gürültüler, patırtılar.. Ve artık kongre zabıtalık hale gelmiş bulunuyor. Polis yok mu feryatları a- rasında asayiş ve inzibatın bozuldu- ğunu gören hükümet komiseri kanun hükümlerini yerine getirmek ve asa- yişi iade etmek mecburiyeti karşısın- da kalmıştır." Elbette ki biraz muhayyele bu i- zah tarzından daha iyisini bulmaya kifayet ederdi. Zafer gazetesinin ©o kadarcık muhayyile gayreti bile sar- fetmek istemediği anlaşılıyordu. Fa- kat bir gün sonra Konya Valisi Ce- mal Göktanın bir beyanatı garabet rekorunu resmi organın elinden al- maya muvaffak oldu. İhkakı hak hakkı Isparta hadisesinin akisleri kay- bolmamıştı ki Konya hadisesi pat- Kasım Gülek ve heybesi Silâhı lâftan ibaret ama...