Sosyal Hayat Lisan meselesi Dünyaca kullanılacak müşterek li- san esperanto suya düştü. Fakat bir zamanlar Almanca, bir zamanlar Fransızca, şimdi de İngilizce, bu müşterek lisanın yerini tuttu diyebi- liriz. Ankarada, bir çok esnaflar, ma- navlar, kasaplar dükkâncılar çat, pat İngılızce konuşuyorlar. Hattâ son zamanlarda, İngilizce konuşan ilân- lar, reklâmlar da aldı yürüdü.. Bu şe- raitte, lisan ogrenmek kolaylaşıyor Meselâ, boş bir evin camında "to let" kelimelerini okursanız, bu kaloriferli demektir, sıcak suyu, dolabı, te- lefoutt parkesi, "living-room" u var demektir. Pahalı demektir, güzel de- mektir, cebi delikler biat rahatsız et- mesin deme!l Maamafih bu moda bize has bir moda zannedilmesin.. Bütün dünyada herkes kolayca İngilizce öğrenmek metodlarını araştırıyor.. İşte son i- cat: İngilizceyi anlamak, konuşmak için 2980 muhtelif kelıme bilmek kâ- fi imiş. Bu 2980 kelimeyi, seneye bö- lecek olursak, demek ki günde, aşağı yukarı 10 tane İngilizce kelime öğre- nen, sene sonunda, bülbül gibi İngi- lizce konuşabilecek.. Fakat hayır, son icat, insanlara kelime ezberle- mek, hoca tutmak gibi külfetler yük- lemıyor Bu 2980 kelime üç ciltli, fev- kalâde sürükleyici bir macera roma- nının içinde kullanılmıştır. İngilizce öğrenmek istiyen bu romanları alıp, kendi kendine işe başlıyormuş.. Ta- bu lügate bakmak külfeti tasavvur edilemiyeceği i ıçın, her sahifede geçen kelimelerin manası, aynı sahifenin altında yazılı imiş, Roman bitince, tekrar, tekrar geçen kelimeleri, oku- yucu, hiç yorulmadan ezberlemiş olu- Fransada, bu metodu tatbik eden talebeler, eski metodun iflâs ettiğini ilân etmişler.. Bu eski metod canlı lügat metodudur ki, esası yabancı talebelerin yalnız ogrenmek istedikle- ri lisanı konuşan kus arkadaşlar edin- melerine dayanır.. Moda Terziler eğleniyor Sonbahar modelleri hazırlana dur- sun biraz eğlenmek terzilerin de kı değil mit Hele kumaşların üzerin- de oynamak, hoş ve acayip icatlarda bulunarak vakit geçirmek, Parisli bü Kar a meş- galesidir. Klasiğe çok yakın, ciddi ve kibar modeller hazırlamaktan yorul- dukları için, biraz fantezi üzerinde çalışmak onları dinlendirir. Bu e eğlen- celi modelleri hazırlarken onlar, ko- lay giyilebilmesini, ince göstermesini artık düşünmezler. Mevsim arın da, tâbi oldukları bütün kaidelere bos verirler!.. Bazen, plajda gördük- leri tüy gibi bir kızı, şöyle kat kat AKİS, 30 TEMMUZ 1955 KADIN Bayram çocuğu. Bayram deyince, aklıma çocuklu— ğum gelir. Annem beni, bay- ramdan bir kaç gün evvel Beyog- lunda, şimdi mevcut olmayan bir mağazaya götürürdü. Üst kata çı- kardık. Satıcı kız, camekânlı u- zun bir dolabın kapısını iter, renk renk elbıselen, sopasının ucuna ta- imüzün önüne sererdi.. Elbiselerin hışırtısı hâlâ kulakla- rımdadır. ç firfirli, bir. kır- mızı tafta entari vardı onu sev- miştim. İncecik mavi beyaz çizgi- liyi de unutamam! Kirazlı beyaz şapkam bir bayram gecesi karyo- lamın baş ucunda beklemişti. Ko- kusu hâlâ burnumda tüten, made- ni tokalı, siyah ı'ugan iskarpinle- rim de koynumda. ayram abahları erkenden u- yanırdım. Vakıa kurban ayram- larında- bahçedeki koyunun sesini duym ak içimi ezerdi ama, daima yağan yağmur, bana, çok geçme- den, dini bir tevekkül veriri Yeni elbisemi, parlak ıskarpın- lerimi giyip, birazdan evi doldura- cak olan misafirleri beklerken, cid- den mesuttum Bayramda, hürriyetimin de art- tığım hissederdim. Misafirin yanı - na istediğim gibi girer çıkar, öğle uykusu uyumaz ve istediğim ka- dar şeker, çukulata yerdıın m günü, büfenin kilitli gözü de açılır ve bayram örtüleri, bayram takımları ortaya çıkardı.. Ailenin butun çocukları, aynı ma- sanın etrafında birle şırdık Çatal kaşık sesleri saadetimizin bir sem- bolü idi, hele bağrışmalar, gülüş- meler.. Akşam, gözlerim kapanırdı da gene misafir odasından çıkıp, yat- maya gönlüm razı olmazdı. O za- man babam beni kucaklardı ve merdivenleri çıkarken, uyuyakalır- dım Ertesi gün, yeni elbisemin le- kesini annemden gızlemek hazım boz enmek için sarfet- tiğim gayretlere rağmen gene de zevkli bir gündü. Bostancıdaki ih- tiyar halamı, hakiki halam olmasa bile, ne çok severdim.. Bahçesinde ir kuyu vardı, eğilir, suda kendi- © fistolu' bir eteklik mayo ile tasavvur etmışlerdır Hemen oracıkta, kumun üzerine parmakları ıle şöyle bir mo- del çiziverirler. Yürürken eteği uçan bir kadın da onlara ,etek boyları ta- mamiyle gayrı müsavi ceketler ilham etmış olabilir. Bazen de, bu ilham, es- ki bir hatıradan doğabilir. İşte da: Jacgues Fath belki de, annesi- ni düşündüğü bir anda, vücuda tama- Jale CANDAN Bakırköydeki e- kt bacı da bizi, içten gelen kahkahalarla karşılardı ama, mem neden, gözlerinde hep yaş vardı. Seneler geçti.. Bayramlar ya- vaş yavaş bir külfet olmaya baş- ladı. Evvelâ, çocuklara elbiselerini hazırlamak lâzım, sonra, ekseri sı- caklarda, kapı kapı dolaşmak.. Ba- zen bayramlarda, başımızı alıp, tenha bir otele kaçmayı duşunuruz Biz, sofrada bu ' ı bayram** munakaşalarına haşlayınca, çocuk- ların biraz hayret, biraz da hayal sukutu ile, bizi seyrettiklerini gö- rür, susarım.. Onlar, gene erkenden uyanır- lar, gene yeni elbiselerini giyinir, istedikleri kadar şeker yerler ama bakarım, birkaç saat sonra, kendi kendilerine, soyunuvermişler, a- yaklarında sandal, sırtlarında bir rahat gömlek ve "blucin" bahçede oynuyorlar.. Bostancıdaki ihtiyar hala, öz halaları da olsa onlara vız geliyor.. - Bir bayramları var, si- nemaya gidecekler! - Hele Bal oydekı emektar bacıyı, tanımaz— b zülürüm ama kabahat mi seyrederdim.. Sıcak da olsa, vesait kıt da ol- sa, yorulsak da, bayram günleri güzel günlerdir. Aslında, biz onla- rı severiz.. Bütün sene çalmadığı- mız kapıları o gün çalar, o gün gi- yinir, o gün süslenir, o gün her- kesle iyi olmaya gayret ederiz. Va- gün, sokaklarda bir bayram koşusu vardır ve buna ister iste- mez katılırız ama ziyaretine gide- ceğimiz ahbaba, kendi sokak kapı- mızda rastlayınca, neş 'elenir, güle- riz. Bazen aksilik olur, biz onlara gideriz, onlar bize gelırler Ancak kartvizitlerimizi görürüz! Şeker- lik bize uzanırken, naz etsek de, lokumu, badem şekerini severiz!.. Hiç olmazsa, bayramı arkasın- dan çekiştirmesek ve çocuklarımız bayram saadetinden mahrum olma- Hem de canım, bayram kalkı- yor dense, içimizden kaçımız buna razı oluruz miyle yapışık küçük takma kollu, yuvarlak dekolteli, uzunca paçalı ma- vi-beyaz çizgili mayolar yaratmıştır. Christian Dior'a gelince, o İlhamını eski albümlerden ziyade, yeni dün- yadan almışa benziyor. Siyah-beyaz kareli basma pantalonu, aynı kumaş- tan martingal'li uzun kollu ceketi ve kloş şapkası Holivutta muhakkak sükse yapacaktır. M. de Rauch püs-