YURTTA OLUP BİTENLER İspat hakkı taraftarları Hak yolunda.. fından hararetle tutuluyordu. Üste- lik hakiki bir hürriyet taraftarı oldu- ğunda, şahsi rejimlerin aleyhtarı bu- lunduğunda ve devlet adamlığı ile dâhiliği bırbırınden ayırdığında her- kes müttefikti. "İktisadi İstiklâl Sa- vası" hikâye ve teranelerini ciddiye almıyordu. Elbette ki kalkınmaya ta- raftardı, elbette ki ihmal edilmiş memleketin buna muhtaç olduğunda herkesle müttefikti. Ama gerçek kalkınma ancak ve an ncak "hürriyet ve mürakabeli sistem" içinde gerçek- leştirilebilirdi. Buna mukabil Fevzi Lütfi Kara- osmanoğlunun beş sene içindeki bir kaç hatası Demokrat Partinin mü- nevver muhitlerinde kötü hatıralar bırakmıştı. Başbakanla anlaşmazlık yuzunden ayrıldıgı Menderes kabine- sine tekrar girmeyi kabul etmesi si- yasi bir gaftı. Kendisine olan emni- yeti azaltmış, şahsı hakkında iyi bir not olmamıştı. Bu bakımdan bir çok kimsenin tereddüdü vardı. Adnan Menderesle onu kıyas ettiklerinde bü- tün kusurlarına rağmen Menderesi tercih ediyorlardı. Fevzi Lütfi Kara- osmanoğlunun arkasından gidilemi- yeceğini söylüyorlardı. Güvenemiyor- lardı. Bunda ilk bakışta hakları da yok değildi. Bizzat Fevzi Lütfi Kara- osmanoğlu, Adnan Menderesin ken- disinden bir kaç gömlek üstün oldu- ğunu söylememiş miydi ? Ama öyle düşünenler bir noktada yanılıyorlardı: — Fevzi Lütfi Karaos- manoğlu Adnan Menderes tarzında, nevinde bir lider olmıyacaktı. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlunun Demokrat Partinin başına seçilmesi mürakabe sisteminin parti içinde işlemesi mâ- nasına gelecekti. Hattâ Karaosman- oglunun Menderesten bir kaç gömlek aşağı olması rejimin faydasınaydı, za- rarına değil.. Karaosmanoğlu hiç bir zaman “"normal hükümet." mefhu- mundan ayrılmıyacak; Vatan gazete— si başyazarının terennüm ettiği "in- san takati üstünde" işler peşinde koş- mıyacak, iktisadi meseleler iktisad mütehassıslarına, dış politika mese- leleri dış polıtıka mütehassıslarına, maliye meseleleri maliye mutehassıs— larına havale edilecek, hükümet ola- rak bir koordinasyon temin edilecek- ti. Evet, mürakabesiz bir sistemde bel- ki Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ideal bir lider olmıyacaktı; ama onun ik- tidar partisinin başına seçilmesi ide- al sistem olan mürakabeli sistemi ni- hayet bu memlekete getirecekti. İsmi bilinen, idealist, vatansever ve namuslu bir lider.. İşte Fevzi Lüt- fi Karaosmanoğlu buydu. Bunun için onun etrafında toplanılması, daha doğrusu onun toplanma yolunda olaı'ı bir mürakabe gurubunun başına mesi lüzumu sık sık belırtılıyordu Refik Şevket İncenin vefatından ve Ekrem Hayri Ustündağın fiili politi- kadan ayrılmasından sonra parti için- de bu vazifeyi başaracak tek şahsiyet olarak o ortada kalmıştı. Bayrak rolü- nü o oynayabilir, itidali temsil ede- bilirdi.. Murakabe gurubu ve Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu muvaffak ol- mak için mutlaka bir araya gelme- liydiler. Kuvvetleri ancak birlikten doğabilirdi. Bunun ilk adımı ise Sa- lihli çiftliği sakininin çekildiği inzi- Vadan çıkıp kendisini bekleyen vazi- omuzlarına almaya hazır oldu- ğunu ifade etmesiydi. Kemeraltı konuşması Demokrat Parti içinde işte en çok bu yüzden çok geniş akisler yarattı. Hikâyenin bir devamı olacağına şüphe yoktu. Illerin ilk zaferi Bu sırada Ankarada ispat hakkı ta- raftarı 11 müilletvekili bir zafer kazanıyordu: Genel İdare Kurulu bunların aleyhinde vaziyet almaktan vaz geçmişti. Teşebbüsün uyandırdı— ğı menfi tesir, cereyanı önlemişti. As- lina bakılırsa ispat hakkı teklifi de nihayet bütün diğer kanun teklifleri gibi bir teklifti. Tasarı evvelâ De- mokrat Partinin Meclis Gurubunda müzakere edilir ve orada redde uğra- yınca Mecliste kanunlaşmazdı. Ama endişe edilen husus bu değildi ve a- sıl korku bazı kimselerin ağzından ifade edilmişti. İspat hakkı tasarısı arıları çeken çiçek rolünü oynıyabi- lirdi. Demokrat Parti içinde mevcut gayrimemnun zümre gün geçtikçe kalabalıklaşıyordu. Meclis açıldığında seçmenleriyle temas fırsatını bulan milletvekillerinin yeni bazı — dertleri ortaya atacağından şüphe yoktu. Gü- zel sözler, parlak nutuklar, bir gayrı muayyen istikbale ait vaadler iyiydi ama ortada bir de hal ve o halin rea- liteleri vardı. Bu realiteler Demokrat Partinin memleket içindeki kuvvetini çoktan sarsmıştı, şimdi zaman iktida- rın aleyhinde isliyor, muhalefet her tarafta kabarıyordu. Bunun Meclis gurubunda akisler yapmaması im- kânsızdı. 11 ler bu cereyanı bir ka- nala sokabilirlerdi. Bundan başka bir takım kimseler kendi haklarında ağır şikâyetlerin guruba getirilmesine ha- zırlanıldığından haberdardılar. Fakat Genel İdare Kurulunda 11 leri tutanlar seslerini kuvvetle duyur- maya muvaffak oldular. Prof. Çelik- baş zaten teklifi yapanların arasın- daydı, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu kalben onlarla beraberdi, 1950 yılın- da basın hürriyetinin şampiyonluğunu yapmış ve "gazeteciler bizi yatak o- damıza kadar takip edebilirler” demiş olan Sıtkı Yırcalının aleyhte vaziyet almasına imkân yoktu, Rıfkı Salim Burçağın ise bu hakkı desteklediği akla uygundu. Rivayet Prof. Fuad Köprülü ile Samed Ağaoğlunun da yıldırma taraftarlarına katılmadık- ları merkezindedir. Vaziyet böyle o- lunca 11 ler kurtuluyorlardı. Fakat Haysiyet Divanına verilmemelerinin sebebinin imkânsızlık — olduğunu u- nutmamaları gerekirdi. Yoksa bu ka- rar gönül rızasiyle alınmış değildi. Genel İdare Kurulunda ve kulislerde cereyan eden şiddetli münakaşaları hepsi mükemmelen biliyorlardı. 11 ler Genel İdare Kurulu toplan- tılarının sonunda geniş bir nefes al- dılar. Kasım ayma kadar rahat rahat hazırlanmak imkânına kavuşmuşlar- dı. Zafer şimdilik onlarda kalmıştı. Teklifleri komisyonlara ve sonra D P. Meclis gurubuna geldiğinde hayli taraftar toplıyacaklarından zerrece şüpheleri yoktu. Kasımda ilk savaşı Adalet Komisyonu Başkanı Halil Öz- yörüğe karşı vereceklerdi. Halil Öz- yörük Bakanlar hakkında ispat hak- kını ortadan kaldıran içtihat kararı- nı veren Yargıtayın başkanıydı. Ger- çi işin başında 11 lere karşı yumuşak davranmış, onlarla berabermiş gibi görünmüş, hattâ içlerinden bazıları- na yol göstermişti ama bu hakkın AKİS, 30 TEMMUZ 1955