MUSİKİ Orkestra Milletlerarası dil Birleşmiş Milletlerin, bir çok mil- letten musikişinası içine alacak bir orkestra kurma tasavvurundan, ve Musical America mecmuasının bu münasebetle neşrettiği bir başmaka- lede bu fikre itirazından bahsetmiş- tik (Bak. AKİS: Sayı 41). Musical America'nın fikirleri, lâsa edilebilirdi: musikisini anlıyamaz; Asyalı musiki- şinasların böyle bir orkestrada yer alacak ehliyette oldukları şuphelıdır bu orkestraya tahsis edilecek para i- le, muhtelif milletlerin musikisi bır— birine tanıtılsa daha iyi olur; böyle bir teşebbüs, merkezi bir makamdan kültür dağıtma- teşebbusune nisbetle, daha fazla verim sağlar. eçenlerde adı geçen mecmua, Birleşmiş Milletler Milletlerarası Or- kestra Musiki Plânlama Kurulu ve Enstitü Komitesi üyelerinden Josef Alexandre'in bir mektubunu neşretti. Mektup sahibi, böyle bir orkestra kurma tasavvurunu müdafaa ediyor ve şunları yazıyordu: "Birleşmiş Milletlerin, milletlera- rası bir senfoni orkestrası kurma ta- savvuruna itiraz eden makalenizdeki tezatlara işaret etmek ve gayelerimi- zi daha bariz bir surette ortaya koy- mak istiyorum. tane Asyalı — musikişinasın boyle bir orkestrada çalmağa ehil ol- u soruyorsunuz. Hemen belirt- mek isterim ki, İran, Mısır, Hindis- tan, Lübnan, Israıl Endonezya Tür- kıye Japony gıbı memleketlerde konservatuvarlar ve musiki — akade- mileri mevcuttur ve bunlar yıllardan beri, batı metodlariyle, musiki öğret- mektedirler. Bu memleketlerin her birinde hiç olmazsa bir tane senfoni orkestrası bulunduğuna da işaret et- meye lüzum görmüyorum. Bu 'Orkest- ralar, şüphesiz, batı musikisi çalar- lar; gene şüphesiz, bu orkestralarda, Birleşmış Milletlerin — milletlerarası senfoni orkestrasına kabul edilebile- cek evsafta birçok musikişinas var- dır. Zikrettiğim memleketlerden ba- ZI solistlerın son günlerde burada (N York'ta) kazandıkları fevka- lade muvaffakıyetı de unutmayınız. Makale nızdekı tezat şudur: Asya- lıların, böyle bir orkestranın çalaca- ği musiki ile alaka ar olmıyacakla- rından bahsediyorsunuz. Sonra da, onlara, batı musikisi çalmak üzere, orkestra göndermeyi teklif ediyorsu- nuz. Her halde, Avrupalı ve Ameri- kalı musikişinasların, doğu memle- ketlerinde, e gerek sa- nat bakımından, kazandıkları muaz- zam muvaffakiyetlerden haberdarsı- nız. Böyle bir muvaffakiyet iyiyi kö- tüden ayırt edebilen geniş bir dinle- yici kütlesi sayesinde mümkün ola- bilir. Nitekim, biz nasıl doğu sana- tına hayrarısak, doğu da bizim sana- AKİS, 30 TEMMUZ 1955 tımıza hayrandır. Onların, — Avrupa ve Amerika'da turneye çıkan trup- larının — muvaffakiyet — derecesinden her halde haberdarsınız, öyle anlaşı- lıyor ki, bir takım sanat sınırları kur- maya çalışıyorsunuz Aslında böyle sınırlar mevcut deği Böyle bir teşebbusun gerçekleş- mesine engel olacak birçok şüpheli ve gerçeğe aykırı mülâhazalar mevcut olduğundan bahsediyorsunuz. Fakat unutmayınız ki, kurulduğu zaman, bizzat Bırleşmış Milletler kadar şüp- heli ve gerçeklere aykırı bir teşek- kül bulunmadığı sanılıyordu." Doğrulanan görüş Gerçekten, bir Amerikan orkestra- sının geçenlerde Uzak Doğu'ya yaptığı bir konser turnesi, Josef A- lexander'in - ve onun gıbı düşünen- lerin .- haklı olduklarını gösterdi. Sa- natı sınırlar içine hapsetmek, "doğu musikisi - batı musikisi" diye bir tef- rik yapmak, dünyanın çeşitli bolge— lerinde yaşayan insanların, yekdiğe rinin sanatını anlıyamıyacagını ıddıa etmek, doğru değildi. Turneye çıkan orkestra, Toscani- ni'nin geçen yıla kadar şefliğini yap- tığı NBC Senfoni Orkestrasının yeni bir isim altında - Symphony of the Air (yani Radyo Senfonısı) ismi al- tında - toplanmış üyeleriydi. i den müteşekkil orkestra, ore, Okinava, Formoza, Filipinler, Siyam, Malezya ve Seylânda 42 kon- ser verdi. Orkestra, seyahatinin büyük bir kısmını, Amerı an askeri uçaklariy- le yaptı. Musıkışınaslar yolculukta - ve Uzak Doğu iklimine alışmakta - epeyce sıkıntı çektiler. Uzun bir u- çak yolculuğundan sonra kulakları uğuldayan bir viyolonist, bir konser- den sonra, yanındaki arkadaşına "bu akşam nasıl çaldım bilmiyorum;' ku- laklarım duymuyor" diyordu. Tokyo ile Seul arasında uçak, sanatkârların "Wagner'vari" diye vasıflandırdıkla- rı bir fırtınaya tutuldu. Hemen her- kes hastalandı Uzak Doğu iklimi, sazları boz- maktan ve musikişinasları müşkül duruma sokmaktan geri kalmıyordu. Yaylı ve ağaç nefesli sazların zamk- li kısımları çok defa gevşıyordu Sey- lânda, Beethoven'in "Eroica" senfo- nisi çalınırken üç viyolanın telleri - rutubet yüzünden - yerinden çıktı. Hararet, iki saat zarfında bir piyano- AKİS'E Abone olunuz Posta Kutusu 582 nun akorunu yârım ton düşürüyor, bir elbiseyi bir kaç gün içinde giyi- lemiyecek hale getiriyordu. Gömlekle Bir angkok'da, müthiş sıcak bir ha- ada konser vermek mecburiye- tinde kalan orkestra, nihayet Ame— rikan sefiri John Puerifoy'un saye' sinde rahata kavuştu. Sefir, orkestra- nın ceketsiz çalması hususunda ısrar etti. Ondan orkestra üyeleri çok defa ceketsiz olarak çaldılar. Fa- kat pantalon askılarının gülünç bir manzara arzetmemesi için, kemer kullandılar. Fakat orkestra her yerde, büyük bir alâka ile karşılandı. Hattâ, canlı olarak batı musikisi dinlememiş yer- lerde bile.. Bir konserde, Okinavalı- lar, duydukları her yeni sesin hangi sazdan çıktığını ve nereden geldiği- ni anlamak için başlarım oynatıp du- ruyorlardı. Kobe ile Osaka arasında bir kasabada verilen bir konserde, or- kestra şefi Walter Hendli, iki parça arasında biraz nefes almak için dışarı çıktığında, — salona girememiş olan yüzlerce Japonun dışarda, kulakları- nı duvara dayayıp konseri dinledik- lerini gördü. konser Musikinin vatanı yoktur. Orkestranın gördüğü Aalâka, şef Walter Hendl'e çok tesir etmişti. "Bu yıl tekrar Uzak Doğu'ya gidece- ğim" dedi. oğu kültürüne, batı mu- sikisi bakımından ne faydam dokuna- bilirse, bunu sağlamak, için elimden geleni esirgemiyeceğim. Bitirdiğimiz bu turne, daima inandığım bir şeyi dogruladı Büyük musiki, beşeri bir bildirisi olan musiki, her yerde anla- lıyor." Caz Newport Festivali Evvelki hafta zarfında, üç gün müddetle, Amerikanın Atlantık sa- hilindeki Newport şehrinde cazdan başka lâkırdı edilmedi. Emprezaryo George Wein'ın tertiplediği bu büyük festivale, caz sanatının hemen bütün mühim şahsıyetlerı iştirak etti. Caz- daki hemen her temayül, her devir, her üslüp temsil edılıyordu Louis Armstrong ve Jimmy MocPartland'- dan Chet Baker ve Roy Eldridge'e, Pee Wee Russell'den Tony Scott'a Duke Ellington ve Count Basie or- kestralarından Dave Brubeck ve Mo- dern Caz Kuartetlerine kadar bir çok caz solisti ve caz gurubu festival konserlerine katıldı.' Musikişinaslardan başka — musiki profesörleri, sosyologlar, münekkid- ler ve bestekârlar da festivalde ha- zır bulundular. Bir çok konferans ve- rildi; münazaralar, yapıldı. Festıval sona erip de George Wein hesapların neticesini aldığı zaman, ağzı kulaklarına vardı. Elde edilen gelir sayesinde festival, gelecek yıl da tekrarlanmakla kalmıyacak, — belki Avrupa'da da böyle bır festival yap- mak mümkün olacakt