YURTTA OLUP BİTENLER ı'ınden başka kusurları olmayan "11 ler" makamına celbedip onlarla sert munakaşaya gırıştı, azarlamak istedi; partisinin Mec gurubunda mevcut kanunların, sert tedbirlerin iç birine dokunmayacağını ilân et- ti; mutedillerle değil, zecri usuller ta- raftarlarıyla birleşti; bu arada bir gazeteci hakkında takibata mevkuf en başlandı ve Menderes davacı olduğu halde onu tâ Meclis kürsüsünden it- ham etti; Dr. Mükerrem Sarol ve Osman Şevkı Çıçekdagı parti kong- relerine gön konuşmalar yaptırttı; hatta bu bakanlarından bi- rincisi "tüfekl namlusundaki talim ve manevra fişeklerini çıkartıp, yerlerine hakiki mermi sürmenin za- manının geldiğini" söylemekten çe- kinmedi. Bütün bunların sonunda, Türkiye- ye “"makul ve muvazeneli" bir de- mokrasinin "tedricen" getirileceği ilân olunuyordu. Yeni kampanya Muhalefet, özlediği demokrasiyi Menderes hükümetlerinin getir- miyeceğini artık kati şekilde anla- mıştı. Şimdiye kadar, beslenilen ü- midler suya düşüyordu. Yeni bir mü- cadele yapmak lâzımdı. O yola gidil- di. Manisada bunun ilk tatbıkatım gören Cumhuriyet muhabiri Kayhan Saglamer bu taktiği şöyle tarif edi- .P. kongresindeki ten- b akan Adnan Menderesin şahsmda hukumet ve D.P. ye tevcih edilmişti. Aynı şey C.M.P. İLkongre- si ve mitingimle de olmuştu". Bun- dan sonra, muhalefetin topçu ateşi Adnan Menderese tevcih edilecekti. Tıpkı D.P. nin muhalefet yıllarında bu ateşin Recep Pekere çevrildiği gibi. Eğer müşterek' bir çalışma ile demokrasinin yerleşmesi İcap ediyor- sa, muhalefet "bunu nan ende- resten başkası soylesm diyecek, ya- kabinesini Adnan Menderes- ten başkasınm kurmasını işbirliği i- çin şart koşacaktı. Memleketin, hakiki ve samimi bir işbirliği içinde tekrar demokrasi yo- nma dönmesi İlüzumu ise aşikârdı. Tek parti devrini yeniden ihya tama- miyle imkânsızdı. Artık bu millete hiç kimse, o devri tekrar kabul etti- remezdi. Hatta en kudretli zannedi- len kimseler bile... Demokrat Partinin içinde, - deres kıymetinde başka bir başbakan çıkabılır mi? Buna olan inancını biz- at Adnan Menderes bir ay önce Mec- lıs kursusunden söyle ifade ediyordu: — Bir Menderes giderse, bin ta- nesi çıkar.." Bunun'doğru olduğundan şüphe edilemez. Ama AKİS daıma, butun aksi görünüşe rağmen, teki . içinde samimi surette an- laşmaları kabıl Ve memleketin iyiliği İçte şart iki kişi varsa bunların Men deras ile inönü olduğuna dair kanaa tini belirtmiştir. Şimdi, bu işbirliği- nin imkânsız hale yaklaşması karşı- sında duyulacak üzüntüyü saklama- ya imkân yoktur. Halbuki İnönü ve Menderes on sene evvel başladıkları işi beraberce — tamamlayabilirlerdi. Memleketin, bütün mılessese ve temi- natlariyle demokratik bir idare al- tında şimdikinden de hızlı kalkınma— sının kabil bulunduguna niçin ınanıl- mak İstenmiyor? Ni Başkanı kendi partısı ıçındekı ıtıdal unsurlarına dayanarak politikasını tanzime yanaşmıyor? Milletlerin tarihinde memleketle- rini zecri usullerle kalkındırmaya ça- hşanlar eksik değildir. Hiç biti payi- dar olmamıştır. Buna mukabil mil- letlerini demokrasi ve hürriyete ka- vuşturanlar ebediyen baş tacı edilmiş- lerdir. bunların ikisi bir arada kabilkı en D.P. Karşılama töreni Minarede D.P. Hem giderim... Cuma günü sabahleyin, pek erken bir. saatte, iki üç otomobillik bir kafile Ankaradan süratile ayrılıyor- du. Kafilenin en önündeki araba, kır- mızı plâka taşıyordu. İçinde Adnan Menderesın ıdeal ka aşı Dr. Mü- kerrem Saro . Onunla beraber bir iki milletvı bır i azeteci de Ege bolgesmde dolaşmaya gidiyor- lardı. Orada burada Demokrat Parti il kongreleri yapılacak, Devlet baka- nı hazır bulunacaktı. Nitekim ilk o- Tarak Denizli kongresine katildi. Fa- kat konuşmadı.. Daha doğrusu, bir kaç mutad lâf söyledi. Halbuki bir hafta evvel Konyadaki il kongresin- de müthiş bir nutuk irad etmiş, nut- kunu radyolar Türkiyenin her tara- yaymışlardı. Seyahatinin u- fak tafsilâtı da dinleyicilere bildiril- miş, bakan bandolar ve askeri kıta- larla karşılanmış, valiler vilâyetleri hududuna kadar gelmişlerdi. Konya- hların pek çoğu gelenin Devlet Ba- kam değil, Devlet Başkam olduğu zehabına kapılmıştı Adnan Menderesin yakın mesai arkadaşı, Ankaradan Denizliye mü- teveccihen hareket ederken içten içe üzgün görünüyordu. Ege de yurdun bir parçasıydı ve o havalıdekı De- mokrat Parti kongrelerinde bulun- mak bir şerefli vazifeydi. Ama aynı esnada İstanbul, hummalı bir şekil- de kongresini yapmaya hazırlanı- yordu Dr Şarol İse bir Ege vilâyeti- stanbulun milletvekiliydi. Ustelık İstanbul teşkilâtını da elinde tutan insan olarak şohret yapmış, ge- aaliyet gostere- ni haysiyet di- vanları kararıyla partiden ihraç et- tirmişti. Gerçi o yandan bu yana teş- kilât altüst olmuş, hizipler ve muka- bil hizipler bırbırlerıyle mücadeleye girişmişlerdi ama. Dr. Sarol ipleri e- linde tuttuğu kanaatindeydi. Nihayet üzülmesine bir sebep daha vardı: 3aşbakan İstanbulda — bulunuyordu. 3una rağmen kendisi İstanbula degıl Ege bölgesine hareket zorunda hyordu. Zira İl kongresine kadar seçim bölgesine gelmemesi uygun görülmüştü. Köprülü vaziyete hâkim İstanbulda muhtelif hizipler, muh- telif isimler altında çarpışıyordu. Sarolıstler deniliyordu, Yamanistler deniliyordu. Sarolist veya Yamanist, bilinen hakikat bu hiziplerin dogru- dan doğruya D. P. ye zarar verdiği idi. İstanbul Büyük Kongreye en çok delege gönderen ildi. Eğer İstanbul delegeleri bir Genel Kurul adayını desteklerse, adayın kazanma artıyordu. Geçen yaz Adnan Me res, refakatinde Dr. Mükerr bulunduğu halde İstanbula gıtmıştı. Seçımlerden yenı çıkılıyor ve Büyük Kon, oplanacağı — rivayetleri dolaşıyordu Teşkılatta büyük bir te- mizlik yapıldı. Temizliği idare eden Dr. Saroldu. Fakat bu temizlik hem küçük kademelerden ileri gidemedi, hem de karışıklık doğurdu. Bu yazın başında Eminönünde, Adalarda kon- ğreler döğüş meydanı haline geliyor- u. Bu sırada D. P. Genel Merkezinde bir degışıklık olmuştu Dışışlerı Ba- kanlığından rof. Fuad Ki rülü partı ışlermı daha sıla tutmuş ve resen harekete başlamıştı. Istan- bulda karışıklık il İdare kurulun sirayet edince ve bu kurul istifas_ını verince mutemed adamlarından İs- tanbul mılletvekılı Firuzan Tekili 0- a deri ve kendisine geniş selâhiyet tanımıştı. Bir kaç gün son- AKİS, I1 HAZİRAN 1955