Partinin Genel Başkanı daha evvelce muhtelif vesilelerle bu gayesini "De- mokrasinin iklimi" tabiriyle de ifade etmış "bize mahsus bir demokrasi" nin müdafaasını yapmıştı. Demokrasi ikinci plânda Demokrat Parti iktidarının geçen beş yıllık tarihine bir göz atmak, Adnan Menderes hükümetinin ışın başında başka gayelerle kurulduğ nu görmeye yeter. 14 Mayıs zafenn- den sonra milletin olduğu gibi muzaf- fer Tiderlerin da kalplerini yakan a- teş demokrasi ve hürriyet ateşiydi. Elbette ki büyük işler de yapmak, is- tıyorlardı ama, bunları bir demokra- si İklimi, bir h rriyet havası ıçınde gerçekleştırebıleceklerınden emindi- ler. İdeal olan da buydu. Sonra, müş- küllerle karşılaştılar Müşküllerin bir kısmı, devlet idare etmenin müş- külleriydi. Tenkid, icradan kolaydır derler. Bu ada, devlet idaresinde de bir gerçektir, öteki müşküller ise, demokratik rejimin — müşkülleriydi. Demokrasiyle hükümet etmenin, de- mokrasisiz hükümet etmekten çok Zzor olduğunu bilmeyen yoktur. Hele insanın karşısındaki muhalefet kötü bir muhalefetse - ki C.H.P. muhalefe- ti öyleydi - iş başındakılerın çok da- ha sabırlı, çok dana mütehammil, çok daha geniş fikirli davranmaları şart hale gelir. Iktıdarlar, demokrasiler- de, bazen kötü, hattâ zararlı muha- lefetlerle karşılaşırlar Muhaliflerin tenkıdlerı zaman zaman yıkıcı faal Bunlara katlanmak, demokratık tedbırlerın dışına çıkmak arzusu! yenmek gerekir. Kötü muhalefetlerı cezalandırmaya yetkili olan millettir. Nitekim millet, dört yılın sonunda reyini o muhalefete değil, bu iktida- ra vermiş, Demokrat Partiyi tercih etmiştir. Bizde sabırla geçen müddet çok kısa olmuş, iki taraflı müşküller baş gösterince Demokrasi hemen ikinci plâna atılmıştır. Tıpkı eski İktidar- lar gibi yeni iktidarın da mükemmel bir bahanesi mevcuttu. Türkiye geri kalmış vazıyetteydı Onu kalkındır- mak gerekiyordu. Birinci 'hedef ola- rak o alındı Kalkınma ise demokra- siyle yürümüyordu. Millete mütema- diyen hesap vermek, yapılan ve yapı- lacak işleri bir plâna, bir programa bağlamak zaman alıyor, hükümeti oyalıyordu. Süratle kalkınmak, hızlı, daha hızlı gitmek lâzımdı. Bunun ça- resi olarak sert tedbirler, antidemok- ratik kanunlar bulundu. Bunların bir kısmı zaten mevcuttu ve D.P. onları kaldıracağı vaadiyle seçim kampan- yası yapmıştı. Kanunlar, tedbırler kalkmadı, yerlerini daha sıkıları aldı. Adnan Menderes hükümeti, "müs- takbel kalkınmış Türkiye" nin peşin- deydi. Beliren hayaller insanı meste- decek kadar parlaktı. Demokrasiden bahsedenlere "ama kalkmıyoruz..." deniliyor; ınsan hak ve hürriyetlerin- den dem vuranlara temelleri atılan barajlar, santrallar, fabrikalar, eki- AKİS, I1 HAZİRAN 1955 YURTTA OLUP BİTENLER Sıfatsız Demokrasi Birkaç zaman var ki, moda kelimelerden biri de demokrasi oldu. Bak- n, şof'orden, doktordan devlet adamn e k her ışlerden en büyü adar kıyorsunuz t'ılan parti kongresinde bir bakan "bizdeki de! yerde bir basın toplantısında "hakiki den bahsediliyor, öteki rasi" den bahsediyor. Bir başka demokrasi" herkes, en ufak a kad r şeyi "demokrası" ıle halle kalkıyor. ok- "iklimli demokrasi" diyor. Adliye Bakam konuşuyor, orneklerın 'batı demokrasileri" nden alındığını ifa- de ediyor. Türk Ses mur Derlet Bakanı Sarol konuşuyor ve "bir cen" teminini istiyor. i Gazetesinin eski sahibi, basın işlerini tedvire me- Başbakanın yakın mesai arkadaşı Dr. Mükerrem demokrasi ülkesi" bulunuyor! Başbakan "makul ve muvazeneli bir demokrasi" içinde sempatık ihtarlarda nin "tedri- sıl, demokrasiden bahis geçti mi, başına muhakkak bir sıfat Elha geliyor ve bu sıfat İnsanlar ekleyiverirler. Siyasi adalet da onu bizzat demokrasiyle alâkasız hale sokuyor. Ur şeyin mahıyetını degıştırmek İstediler denince, onun r mi, bir sıfat mânası adaletsizliktir. Saf yağlar da ekseriya mahlut yaglardır İllallah sıfatlı demokrasiden! Şu, sadece demokrasi' yi ge- tirebiliyor musunuz, siz ondan haber verin.. Bıktık hakikisinden, sahi- cisinden, iklimlisinden, iklimsizinden... mokrasi... Bütün istediğimiz o.. len sahalar, işleyen traktörler göste- riliyor. d n beş sene geçmişti, demok- ratik sahada ilerlememiş, gerilemiş- 5S0 nin arefesini her bakımdan orduk. Hem de nasıl İştiyakla, nasıl hasretle.. O zamanki muhalefe- tin en ateşli taraftarları dahi derin bir hayal sukutu içindeydiler. 1945 den hıle evvele - başka metodlarla da o - dönmi k. İşte, demokra- Sİyİ gecıktırmek ıçın ıktıdarlann klâ- sık bahaneleri "coğrafi vazıyet" ler, "memleketimizin hususiyetleri", "ma- ruz bulunduğumuz tehlikeler" yeni- den karşımıza çıkarılıyordu. Halbuki biz bunları, seneler senesi o kadar çok dinlemiştik ki... "Kalkınmış Türkiye" ye gelince... Beş yıl ıçmde ener_]ıyle çalışan Men— deres hükümetleri büyük amleler yapmışlar, musbet işler başarmışlar- dı. Memlekette ette tutulur, gözle gö- rülür bir ilerleme vardı. Ama, hayal- lerimizin tahakkuku için, bu beş se- nenin sonunda, Amerikanın 300 mil- yon dolarına muhtaç hale düşmüştük. O yardım temin edilmediği takdirde, son derece müşkül vaziyette kalacak- tık. Kaçırılan firsatlar Adnan Menderes zaman zaman mu* halefete elini uzatmıştır. Vaadler- de bulunmuştur. Ama, fiiliyata geç- memiştir. Memleketi mesela İngilte- re gibi değil de, harpten önceki Al- manya veya ıtalya gibi kalkındırmak arzusunu biç bir zaman yenememiş- tir. Halbukı 1950 yılının Mayıs ayın- da Demokrat Parti, bir demokratik memlekette duşunulebılecek iktidar- ları ve en kudretlisiydi Mılletten fedakarlık isteseydi, millet fedakârlığa hazırdı. Muhalefet yıkıcı da olsa baltalayıcı da olsa seçimler- de Öyle bir sille yemişti ki itibarını Lügatlerdeki mânasiyle Demokrasil.. kolay kolay tamir edemezdi. Tabii eğer Demokrat Parti, demokrasinin tahakkuku yolundaki vaadlerini sü- ratle gerçekleştirmiş, milesseseleriyle beraber demokratik bir rejimi kur* muş bulunsa; unu yapmamış, demokrasi içinde kalkınmanın fırsa- tını kaçırmıştır. Adnan Menderes son şansını tamir nutkunda kullanmıştır. Bu nutuktan sonra Muhalefetin ken- disine ve hükümetine açtığı — geniş krediyi boşuna harcamıştır. O talihlerde Ana Muhalefet par- tisi adını benimseyen C.H.P. nin An- karada Ziya Gökalp caddesi uzerınde- ki sarı boyalı merkez binasında mü- him bir toplantı yapılıyordu. Partinin tutumu ve politikası bahis mevzuuy- du. Bazıları hareketsizlikten şikâyet- çiydiler, bazıları yumuşak davranıl- dığını söylüyorlardı. Fakat toplantı- nın sonunda Menderes hükümetine yeni bir bono verilmesi kabul edili yordu. İzmir nutkundaki vaadlerın gerçekleşmesi için hükümet başkanı- na manevi müzaherette bulunulacak- tı. Zira pek âlâ biliniyordu ki Adnan Menderes, aklına geleni yapabilecek kudrete malik değildir.. Demokrat Parti İçinde demokrasinin aydınlığı- nı isteyenler de vardır, İstemeyenler de.. Menderesin kudreti şuradadır: kiminle birleşirse, o taraf galip ge- lir! Yani, bir parti kombinezonu yap- mak ve kendisini yeni yolunda des- tekleyenlerı temin etmek sorundadır. C.H.P. C.M.P. de bu fırsatı ona verdiler. Eger İsmet İnönü onun a- rabasına bindiyse, eğer Osman Bö- lükbaşı onunla karşılıklı kadeh kal- dırdıysa bu, enel Başkanıma rahat bir" nefes alması ve partisindeki mutedillerle birleşerek tamirde söy- lediklerini tatbik etmesi içindi.. Par- tisi dahilindeki mutediller de onun yanında mücadeleye hazırdılar. Hal- buki* Adnan Menderes samimiyetle-