bunlar daha ziyade gayrı resmi te- masların neticesiydi. Şimdi iş, res- miyete intikal etmiştir Dört Büyükler Temmuzun 18 inde toplanacaklardır ama, bu ayın 20 sin- e Amerika Cumhur başkanı muhım bir iş için San Francisco'ya gideci Ve orada muhtemelen batılı dışışlerı bakanlariyle beraber Rus Dışişleri Bakanını da kabul edecektir. O ta- rihte, Bırleşmış Milletler Teşkilâtının onuncu yıldönümü parla tezahüratla kutlanacaktır Merasi- in kenarında ise dört büyük devle- tin dışişleri bakanları, dört hükümet aşkanının yapacakları toplantının son rötuşlar tamamlıyacaklardır. Elbette ki buyuk konferansta ele a- lınacak meseleleri görüşmeyecekler- dir, ama konferansın cereyan tarzı ve sahası üzerinde mutabık kalmaları icap etmektedir. Zira bu toplantı hak- kında dört devletin noktai nazarı bir- birinden hayli farklıdır. Amerikaya göre, sansasyonel karar alınmıya- cak, mühim kararların alınmasına müsait zemin hazırlanacaktır. Yani görüşmeler umumi siyaset sahasında kalacak ve teferruata girişilmiyecek- tir. Zira, meselâ dünyanın üzerinde en fazla durulan meselesi olan Alman meselesi, Almanyanın fikri alınmak- sızın nasıl halledilebilir, bir karara bağlanabilir? Gergi' Fransanın eski Dışişleri Bakam Bidault bu konfe- rans hakkında kötümser bulunduğun- dan konferans için yer aranırken, muzipcesine Münihi teklif etmiştir a- ma, Amerika bu konferanstan ikinci bir Münih çıkarmak niyetinde bulun- madığını ilan etmiş vaziyettedir ve Temmuza kadar bu fikirden cayması bahis mevzuu değildir. O halde Dört Büyükler ne yapa- caklardır? Anlaşıldığına göre, dün- yada Ciddi- bir barışın şartlarının ne- ler olduğu hususunda bir müşterek noktai nazar bulmaya çalışacaklar- dır. Ortada hakikaten mühim mese- leler vardır.' Almanya bunlardan biri- dir. Kızıl Çin bir başkasıdır, Peyk devletlerin vaziyetleri ise batılıları a- lakadar etmektedir. Rusya, bu peyk- ler vasıtasiyle ta Avrupanın göbeğine kadar sokulmuştur. Orada kalmak istemekte, hattâ kendisiyle batı dün- yası arasında tarafsızlardan — müte- şekkil bir de kordon kurmak iste- mektedir. Batılılara göre ise, kordon ancak Rus peyki memleketler olabi- lir. Halbuki Ruslar, bu devletlerin vaziyetlerinin görüşülmesine taraftar değillerdir. Kanaatlerinee onların du- rumu bir müstakil memleketin duru- dan farksız değildir. Peyklerin Vazıyetlerını görüşmek ise, milletle- rin iç işlerine müdahale olacaktır. Ruslar ise, prensip olarak "milletle- rin İÇç 1ş1er1ne müdahale etmemeyi" kabul etmişlerdir ve bunu her zaman her yerde tekrar etmektedirler. Me- selenin, münakaşalara yol açacağı şuphesızdır Kızıl Çin bahsinde ise anlaşmak daha kolay olacaktır. Çinlilerin esir Amerikalı havacıları bırakmaya ya- naşmaları Amerikan umumi efkârım hassas hale getirmiş ve propaganda- yı kuvvetlendirmiştir. Başkan Eisen- hower'in de havayı yumuşak tutma- ya çalıştığı biliniyor. Buna mukabil, ormoza üzerinde Amerikalıların ta- viz vermeleri şimdilik âdeta imkân- sızdır. Kızıl Çinliler, Formozada Çan- Kay-Şek'in kalmasına ne diyecekler- dir, memnun olacaklar mıdır? Asıl hedef "Fakat Rusların bir büyük gayesi vardır: Amerikan askerlerinin Av- rupadan kısmen veya tamamen çekil- melerini temin etmek. Verecekleri Çan - Kay * Şek Formozada Büyük bir dert AKİS, 11 HAZİRAN 1955 DÜNYADA OLUP BİTENLER her taviz bu maksada yaklaşıp yak- laşmamalarıyla ilgili olacaktır, Al- manya, Peyk memleketler, Çin... hep aynı dâvanın taşlarından İbarettir, Amerikalıların Avrupadan çekilmele- ri pek muhtemel olmamakla beraber bunu temin etmenin yolu her şeyden evvel bir kuzu maskesi takmaktır. Ruslar bunu yapacaklar mıdır? Amerika Avrupadan elini eteğini çektiği gün, Rusya harp sonrasının n büyük zaferini kazanacak ve koca kıtayı avucu içine alacaktır. Hele bu İŞİ, Almanyayı silâhlandırmadan ya- parsa, tabii fayda daha da büyük o- lacâktır. Ancak şimdilik, Rusyaının bu vadideki beş senelik emekleri ta- mamiyle kaybolmuş durumdadır. Al- manyanın silâhlanması işi bir karara bağlanmış ve tatbikatına bile geçil- miştir. Adenauer Amerikaya gidiyor "Bir kaç gün sonra, harp sonu Av- rupasının en büyük devlet adam- larından biri olan * en büyük ve en i- tibarlı - Dr. Conrad Adenauer Ame- rikaya gidecektir. Meşhur Harvard Universitesi kendisine fahri bir paye vermektedir. Almanya başbakanı bu münasebetle Eisenhower ve Dulles ile görüşmelerde — bulunacaktır. Al- manya, tarafsızlık — istememektedir. Hattâ memleketin doğusuyla batısı- nın birleşmesi pahasına dahi olsa. Bu- na mukabil, Amerikada böyle laflar dolaşmaktadır ve hattâ Eisenhower- in bir basın toplantısında sarfettiği bazı sözler endişe uyandırmaktan ge- ri kalmamıştır. Şimdi Adenauer dört- lü konferansın arefesinde Almanya- nın görüşünü Amerikaya anlatacak- tır. Batı Almanya silâhlanmalı ve ATO camiası içindeki yerini şimali- dir. Avrupa haritası üzerinde büyük bir beyaz lekenin bulunmasına fiilen imkan yoktur. Batılıların bunu kabul etmeleri, kelimenin çılgınlık olur. Görülen hakikat, hiç kimsenin Dört Büyükler konferansı mevzuun- da fazla ümide kapılmadıklarıdır. Devletlerin gizli maksatları karşılıklı olarak bilindiğinden konferansa her şeyden evvel şüphe ve emniyetsizlik hakim olacaktır. Bu hislerin ise bir toplantının muvaffakiyet ihtimalini ne kadar azalttığı hiç kimsenin meç- hulü değildir. Kuzey Afrika Kahramanın dönüşü tam müânasiyle Ayın birinci günü Tunusta berrak ir hava vardı. Güneş parlıyor ve deniz kenarında toplanmış olan mu- azzam bir kalabalığın kırmızılı be- yazlı esvaplarına başka bir camdık veriyordu. La Goulette iskelesi adam her türlü vesaitin içinde, vesait bula- mıyanlar ise yaya, iskeleye akın et-