KADIN Şu halde? Nihayet bir gün Ana Kra- liçe, Christiana ile oğlunu gayriresmi şekilde kabul edeceğini bildirdi. Bu ilk ziyaret iki taraf için de çok he- yecanlı olmuştu. Christiana reverans yaptı ve Ana Kraliçe ona tatlı tatlı gülümsedi. Sanki buzlar erimeye başlamıştı Ziyaretler sıklaştı. Şah kabul merasiminde hiç bulunmu- yordu ama kraliçe Süreyya yarı ya- zıya onu temsil ediyordu. Kraliçe Sü- reyyanın anlayışlı müşfik, âdeta acı- yan bir hali bir te k işi bu ziyaretlerden fev- kalâde çok sıkılıyordu, bu da küçük Ali idi. en babasının akşamları eve gelmediğini anlıyamıyan çocuk, annesinin gizli gizli ağlamalarına da bir sebep bulamıyordu. Ama bu ih- tişamlı muazzam salonlara girip, o heyecanlı 'resmi havayı yaşar yaşa- maz bir şeyler hissetmişti. Prensin ölümü "“Belki durum düzelecekti, fakat bir sabah Christiana gazetede ko- casının tayyare ile çıkıp dönmediğini okudu.. Sekiz gün ve gece uyumadan onu arayan ekibe katıldı ve prensin cesedi bulununcaya kadar onun Öl- düğüne inanmak istem Tahtın varisi Ali Rıza ölmüştü Şah ile Kraliçe Sureyyanın ise Ço- cukları olmuyordu. Bütün gözler, sa- rayda yaşamayan, resmen tanınma- yan bir küçük çocuga Ali'ye dön- dü. Ali tahtın yegane varisi idi. karşılaşmaları çok heyecanlı oldu. Muazzam bir sa- londa, muhteşem eşyaların arasında titriyerek yalnız başına ilerleyen ma- vi kostümlü bu küçük çocuk, babası- nın gözlerini ve rengini aynen almış- tı. Salonun ortasında durdu, sonra birden "anne" diye haykırarak per- delerin arkasına gizlendi. Şahın güz- leri yaşarmıştı, onu okşadı ve İan hükümeti küçük Ali'yi Prens Ali o- larak ilân etti, onun İsviçrede tahsil ettirileceğini bildirdi. Christiana mev- zuubahis değildi, hükümet onu tanı- iniyordu. Kocasından sonra çocuğunun da elden gideceğini sezen Christiana bü- yük bir ıstıraba kapılmıştı. Gözü bir şey görmedi.. Nezaret altında, prens Ali'yi, İsviçreye götürürken, onunla kaçma teşebbüsünde bulundu. Şah o esnada Londrada idi, şu emri verdi: nnesine artık itimat caiz değildir, çocuğu muhafaza altında mektebe götürün, o tahtın varisidir.” Prens Ali tayyare ile İsviçreye nakledilirken, annesi trenle aynı yolu katedıyordu Sonuna kadar mücadele edip, çocuğunu muhafaza etmeye ka- rar vermişti. Bu mücadelede ona yar- dım edecek tek kuvveti oğlunun sev- gisi idi' İşte Christiana bu sevgi ile mü- cadeleyi kazandı. Küçük Ali ağlıyor ve her an annesini istiyordu. Şah tah- silini devam ettirdiği müddetçe, ço- cuğun annesinin yanına çıkmasına, beraber yaşamalarına izin verdi. Bel- ki bir gün Ali İran şahı olacaktır, fakat bugün için annesinin oğludbir- Yeni gelinlik Sade ve pratik Yeni gelinlikler "birkaç senedir, sadeleşmekte olan gelinlik elbiseler bu sene, son faz- lalıklarını da atıp kur tuldu. Gelının yürümesini' güçleştiren kuyruk, zü gizliyen tüller, baştaki agırlıklar kalktı Bugünkü gelinliklerde, — etekler fevkalâde zengindir ve kumaşlar ha- fif, ince, Zariftir.. Organtin, tül, ince dan nylon lar, hattâ yaz gunlerı için ince pamuklular ağır ipeklilere tercih edilmektedir.. Gelinliğini seçmeğe giden genç kıs ekseriya bir dans elbisesi veya zen- in bir tualet almayı tercih ediyor. Terzi çıplak bedenli bu tualetin üstü- " " ne aynı kumaştan "trois-guarts" kol- Gelin başı Nerede o0 eski ağırlık? lu kapalı yakalı bir kısa ceket, bele oturan veya kalçada biten bir üçün- cü parça ilâve ediyor.. Hattâ bu ce- ketlerin kollarını bile, icabında söküp atacak şekilde hazırlıyorlar Başın arkasına, tepeye doğru giyilen mini- mini bir şapka ekseriya inci, sedef veya zarif çiçeklerle suslenmıştır a- a onun vazifesi daha ziyade geli- nin arkaya doğru taşıyacağı tülü mu- hafaza etmektir Genç kızlar gene umumiyetle be- yaz gelinliği tercih ediyorlar, fakat açık mavi ve açık pembe gelinlikler de oldukça revaçtadır.. Son olarak Amerikada, bu mev— zuda da bir ihtilâl olmuş ve tam le dekolte, kolsuz, soluk çiçekli şıffon ve muslın gelınlıkler piyasaya arze- dilmiştir. Bunu, modanın yeni bir kaprisi oarak degıl de, zamanının bir icabı. olarak kabul etmemiz daha doğrudur. Bugünkü hayat şartları insanlara her şeyden evvel pratık ol- mayı öğretiyor. Amerika bu mı riyeti, ekseriya Avrupadan daha ev- vel kabul ediyor.. Gelinlik elbise, bir giyildikten sonra sandığa kitlenen, coluğa çocuğa hatıra olarak kalan bir lüks eşyası olmaktan çıkıp yeni evlenen ve bir maddi sıkıntılara hazırlanan yeni evlılerın bir ihtiya- cını karşılıyor.. Düğünden sonra, bir- çok geceler dansa gitmek ihtiyacını duyacaklar ve dolabı açar açmaz on- ları eğlenceye, mesut olmaya davet eden elbiseyi bulacaklar. Eski gelinin yüzü örtülü idi, uzun elbisesinin uzun kuyruğuna basmamaya gayret ede- rek utangaç, mahcup adımlarla ken- disi için seçilen erkeğe doğru gider- di. Bugünün gelini hafif, rahat elbi- sesi ıçınde seçtiği hayat arkadaşına oğru, ümit ve neşe içinde koşmak- tadır. Çarşı - Pazar bir renk âlemi Ankaranın en güzel yerlerinden bi- ri muhakkak ki, haftanın muay- yen günlerinde, muayyen semtlerde kurulan pazarlardır En taze, en gü- zel, aynı zamanda en ucuz sebzeyi ve meyveyi bu pazarlarda bulabilir- siniz. Fiyat ve miktar kontrolü de imkân dahilindedir, pazar yerlerinde devamlı surette bulunan belediye me- murları eksik mal veren, fahiş fiyat istiyen, hile yapan esnafı cezalandı- rır, halkın şikâyetlerini dinler.. Ufak çocuklarını arabalarına ko- yarak alışverişe gelen kadınlarımızın yanında, alüminyumdan yapılmış ka- fesli çarşı - pazar arabalarını süre- rek dolaşan ecnebilere, hususi ara- basını pazarın kapısında bekleterek haftalık yiyeceğini alan erkeklere, pazarın dağılma saatini bekliyerek satıcının küfesinde kalan yarım kilo meyveyi yok pahasına almak gururu içinde, filesini sallıya sallıya giden bir ihtiyara tesadüf edebilirsiniz. 'Cumartesi günleri daire çıkısı, ev- lerine gitmeden evvel, pazar yerine AKİS, 11 HAZİRAN 1955