YURTTA OLUP BİTENLER tan başmuharririnin siyasi hayatımızda bilhassa son senelerde oynadığı Zararlı rol ortadaydı Ama o, doğrusu istenilir- se, üçüncü ve en az mühim sebepti. Fakat üç sebep birleşince Nihad Erim iktidarı öven bir başmakale yazdı. Bun- da, Yalmanın hakiki hüviyetini anladı- ğından dolayı -halbuki bu, iktidar ta- rafından yeni anlaşılmış değildi ki.. Za- feri tebrik ediyordu. Bunun üzerine ik- tidarın Nihad Erimi Burhan Belge de Halkçı'yı tebrik etti. Tebrikât devam ediyordu ama, Za- fer'in yazılarının sonu gelmedi. Ahmed Emin azarlandıktan bır kaç gün soma, paparayı Doğan Nadi yedi. Cumhuri- yette çıkan bir fıkrasmdan dolayı sar- hoşluğu ileri sürülüyordu. Doğrusu iste- nilirse Doğan Nadinin içkiyi sevı dıgım Başvekil Adnan Menderes de, Zafer zetesinin mesulleri Demokrat Pa rtı— nin erkânı da pek ala bılıyorlardı Üste- lik Doğan Nadi, ele alman fıkrasından çok daha 1gnelılerın1 yazmıştı ve hiç kimse sesini çıkartmamıştı. Cumhuriyet gazetesımn genç sahibinin iyi niyetin- den şüphe edılemezdı Halbuki işte Za— fer, ağabeyi Nadir Nadi'den sonra on! ele alıyordu. Demek ki maksat sadece ed Emine, huvıyetınden dolayı çat mak degıldı Nitekim ddet geçince Ali Naci Karacanın Mllı et ga- zetesıne gene oldukça masum bır fıkra- dan dolayı var güçle yüklenildi. Anla- şılıyordu ki Zafer hiç — kimseye nefes aldırmayaca Bu ne demektı? Tegallüp hikâyesi u şu demekti ki Demokrat Parti, alâkalıların «basın tegallübü» adım verdikleri bir duruma müsaade mek kararına varmışdı. İktidarın dostu dahı olsalar gazetecilerin memleket me- seleleri üzerinde gelişi guzel kalem Oy- natmaları rşısında hareket! yacak, onların da kusurları belırtıle— cek bu kusurları hem de en şiddetli şekilde yüzlerine vurulacaktı Karar buydu ve emir yukse kamdan geli yordu. Ahmed Emin Yalman bira: daha ileri giderse -zavallıcık, bari 11er1 gıtmı olsaydı.. mandacılığı ortaya atılacaktı. Nadı kardeşler iktidarı övmezlerse Zafer gazetesi Dr. Fahri Kurtuluşun ağzını kullanmaya hazırdı. Derhal Matosyan hikâyesi piyasaya sürülecekti. Milliyet tarafsız edasıle tenkid yaparsa Ali Nac Karacanın kombinezonları çıkarılacaktı Dünya agzım açar açmaz muvazaa isna- dı yapılmıştı. Aynı şekilde bütün gazete veya gezetecilerin «kirli çamaşır» dola- bı Zafer gazetesınde açık tutuluyordu. Hayır, bu kimselerin «tegallübüne» mü- saade edilmeyecekti. Devleti, gazeteci- ler değil, Devlet adamları idare ederler- i. Hiç kimsenin, hükümet işlerinde hak ve söz iddiası caiz olamazdı. Anlaşılı— yordu ki Adnan Menderesin Paristi uman Menemencioğlunu azarlarken sarfettiği: <— Siz zannediyorsunuz.. Ben memleketi, gazetecı arkadaşlarımla be- raber 1dare ediyorum» sözü artık tarihe karışmı: Demokrat Parti seçimleri kazanmış- tı ve 1958 e Allah kerimdi. Sebep ne? dnan Menderes gibi akıllı bir poli- tikacı bu hatayı nasıl — yapıyordu? Zıra yazılanları hiç kaale almayıp sade— zanların kusurlarım göz önünde tutmak bir hataydı. İstanbul matbuatım -eğer şimdikinden de sert kanunlar, kâ- gıt veya malzeme tahsislerinde tazyık ilânları kesmek gibi antidemokratik tedbır er düşünülmüyorsa- Demokrat Partinin aleyhine evirmekte ne gibi menfaat olabilirdi? Buna niçin lüzum görülmüştü? İki sebepten. Evvelâ, Menderesin etrafında menfaatleri bunu. icap ettiren bir halka vardı. Ondan sonra Menderes, ne zaman istese matbuatı kendı tara- fına çekeceğinden emindi. Bas 1950 en bu yana hareket tarzının -kotu ha- reket tarzının- kendi üzerinde bıraktığı his buydu. İcraatım, 1958 e kadar iste- diği gibi yurutecektı Buna kimseyi ka- nştırmak niyetinde değildi. Selâhiyeti, milletten almıştı. Bunun biraz hususi bir demokrasi anlayışı olduğunda şüphe yoktu. Ama, işte hakıkat buydu Samed Ağaoğlun abineye - gir- mesi de basına karşı polıtıkada 1950-52 ölçüsünün yeniden ele alınacağına delil sayılabilirdi. Gerçi Ahm d Emin, Za- ferdeki hücumun Ağaoğlundan geldıgını zannetmişti. Ama yanılıyordu. Talimatı, hatta esasları bizzat Başvekil tesbit et- mişti. Şahsen münasebetlerini ihtimal ki bozmayacak, fakat araya bir mesafe ko- yacaktı. Parti olarak ise, Demokrat Par- ti basının meşhur tegallübüne paydos diyordu. Dış politika Biraz ölçü lütfen erçi hatip daha sozlermın başında diplomat, ne de gazetecı olarak konuştuğunu ıfade etmişti ama niha ayet ısır hükümetinin resmi davetı üzerine memleketi ziyaret eden bir Türk gaze- teciler heyetinin riyasetine Türkiye kümeti tarafından tayin edilmişti. He— yeti bizzat — Başvekil Adnan Menderes uğurlamıştı ve bu munasebetle heyetin bş ındaki Zzatı hararetle gu vazifeleri hatırlatmıştı iredeki maruf Semiramis otelindeki zıyafette konuşan zat bu zattı. — Yani mekli general Ali Fuad Cebesoy. General Ah Fuad Cebesoy nutku- nun sonunda şoyle dedi: <— Arap Mısırh kam karışma- mış Türk kam yokt Soma kadehini kaldınp “kardeş Mısır" için refah ve saadet temenni etti. Bu sözleri aynı akşam Ankara ve istan- bul radyolan büyük bir dostlugun deli- li olarak aynen verdiler. Arap ve Mısıri mış Türk kam bulunma- Dostluk, dostluk... — Siyaset, siya- set... Ama, biraz da olçu lütfen! Biraz olçu ve biraz vekar.. Dünyada politika- hem de gündelik pohtıkamn üstün- de 'bazı şeyler de mevcuttur. BBunu unutmayalım — ve Vazıfelendırdıgımız kimselerin melekelenne sahip bulunma- larına dikkat buyu lım urkıye Başvekılı Adnan Menderes e Mısır Ba Abdülna- sır uzun dıkkatlı sabırlı bır politika so- nunda iki memleketi birbirine, yaklaştır- mış bulunmaktadırlar. Misıiri ziyaret eden gazeteciler heyeti, bir nevi s«iyi niyet heyeti» dir. Onları takiben Mısırlı gazetecilerin — Türkiyeyi ziyaretleri ve AKİS, 25 ARALIK 1954