cularını Komedi kısmında görünce ya- dırgayanlar oldu Halbuki en insanı tıknefes ede- cek. Merdiven bakımından. Hususî toplulukların başında — Toto Karaca tiyatrosu geliyor. Maksim salonlarında Operet oynuyorlar. Baleye adam akıllı eline almış. Tempo bakı- mından diyecek yok danslara. — Bütün dansözler civa gibi. Toto Karaca sahne— de her zamanki gibi çok rahat. Operet topluluğunda Suna Ofluoğlu göze çarpıyor. Genç, güzel bir kadın. İyi oynuyor, güzel de dans ediyor. Sah- nede kalırsa eski Operet yıldızı Nuvart (hanımın) kızı olduğunu isbat edecek una bizlere. e Çığır Sahne çalışmaları var. Dıllıgılın ön ayak olm rıldıgını duyduk, Çocukların hemen hepsi pir aşkına çalışıyorlar. Fa- ra aldıkları pek yok, üste koyuyorlar. Bir nevı <<Bırleşık Artistle» halinde. la Fırat başda. Seçdikleri piyesler da- ha güzel olabilirdi. Çığır Sahne denin- ce bir çığır açmak niyetinde oldukları sanılmasın, Çığır'ı sadece sıfat olarak kullanıyorlar. Küçük Sahne, Yeni sah- ne gibi. Bugünlerde. Hepsi canla başla oynuyorlar, hemen hepsi çok güzel rol- lerinde. Ses operetinin binası bu «saat akı lıyalrosu» içi ence münasip de- kişiye oy- yıldırmıyor, bu çocuklar dop dolu bir salona oynu- yorlarmı ibi heyacanlı ve umutlu Dayanırlar inşallah. Sizin gibi Türkiyede bin- | lerce insan her hafta AKİS'i bir f baştan ötekine | okuyor Malınızı satmak, firmanızı tanıtmak, isminizi duyurmak için siz de AKİS'e ilân veri- niz. : AKİS İlan Servisi P.K. 582 — Ankara Müracaat AKİS, 28 ARALIK 1954 MUSİKİ Konserler Söz ve musiki nkara'daki Amerikan, İngiliz ve Fransız kültür teşkilâtları memle- ketlerinin musikisini tanıtma mevzuun- da bu sene henüz biç bir faaliyet gös- termemişken İtalyan Kültür Heyeti ge- çen hafta Devlet Konservatuarında, iki akşam Üüstüste, ilgi çeken konferanslar tertiplemişti. konferansları Cesare Valabrega adli bir İtalyan profesörü verdi. Prof. Valabrega, bir Napolı kon— servatuarınm musiki tarihi ında monografiler, birçok tarih ve tenkit eserleri yazmıştır. Aynı zamanda gelişmiş bir piyanist olan Valabrega, ler vermiştir. Derneği'nin Kısacası, bu Roma'daki tarihi konserler kurucusu ve müdürüdür. çapta bir musiki aliminin operalarında kadınlar» idi. Verdi'yi birçok cepheden inceleye- ceğini bildirerek söze başlayan Valabre- ga, bestekârın biyografisini üstünkörü çizmek ve başlıca eserlerinin isimlerini vermekle yetindi ve konferansının esas kısmım, Verdi'nin, ölümünün arifesinde yazmış olduğu şu sözleri naklederek bi- tirdi: «Kıyamete kadar yürü, ey bıçkın; Değişik gorunuşlerıne rağmen gene bıçkınsın. Git... git... Elveda...» Sonra, Verdi operalarındaki kadın- lar bir bır ortaya çıktılar. İl Trovato- re'den Azucena (Saadet Alp tarafından temsil edildi), La Traviata'dan Violetta (Muazzez Gökmen), Aida, Maskeli Ba- lo'dan Amelia, Talıhın Kudreti'nden Le- onora (Leylâ Gencer). Falstaff'dan Na- netta ve Otello'dan Desdemona (Muaz- zez Gökmen). Üç ses sanatkârımız da kendilerinden bekleneni verdiler. Arala- rında bilhassa parlayanın - en iyi günün- de olmamasına rağmen - Leyla Gencer olduğunu ilâve etmeye lüzum var mı? Cesare Valabrega, Verdi'nin kadın- larından her biri hakkında müzikal bil- giler vereceği ve bu tipleri bütün husu- siyetleriyle - kendi şahsi görüşlerini de belirterek - dinleyiciye takdim edeceği yerde «edebiyat» — yapmağı tercih etti. Konferans İtalyancaydı ve Vedat Gür- ten tarafından tercüme edildi. Hem konferansçı ve hem de tercüman, hazır- lanmış merinden — okuyorlardı. (Yanlış anlaşılmasın, aleyhte bir nokta değildir bu..) Vedat Gürten, Valabrega'nın söy- lediklerini çok defa kısaltılmış — olarak naklediyor ve metnini de öylesine ke- yifsiz okuyordu ki.. Valabrega'nın birinciye nisbetle, ikinci konferansı Am lunabılecek bilgilerin bir özetinden ile- ri geçmiyordu. Mevzuu, bugünkü piya- nonun cetleri olan virjinal, klavsen gibi tuşlu sazlar için musiki yazmış eski( 17 Verdi Maymunlu adam 18 inci asır) İtalyan ve Fransız üstat- larıydı. Tercüman, önce aynı sahnede şarla soylemiş ol Gökmen'di. O da elindeki metni pek is- teksiz ve tereddütlü okuyor, söyledikle- rinin bir kısmını anlamakta güçlük çe- kiliyoriı konferansçı Fa at piyanoya geçip de bahsettiği bestek ârların musikisini çalmağa başlayınca hava değişti. Cesare Valabrega, şahsiyet — gösterisine çıkmış Fakat çal- virtüöz bir piyanist değildi. dığı musikinin ne olduğ Derin görüşlü, uşak, duygulu ve bilgili çalışı, kelımelerınden çok daha fazla, klavsen üstatlarının musikisini ay- dınlatıyordu. Program, İtalyan ve Fransız bes- tekârları olmak ü unu biliyordu. zere, iki guruba ay- rılmıştı. Her grubun başında ve sonun- daki bestekârlar, yani İtalyan Fresco- baldi ile Scarlatti, Fransız Couperin ile Rameau, diğerlerine (Zipoli, Pasguini, Galuppi, Rossi, Paradisi, Darnel ve Da- guin) nisbetle daha ilgi — çekici beste- kârlar olarak ortaya çıktılar. Bestekarlar Fırsat dnan Saygun'un en meşhur eseri Oratoryosu'nun Viya- Yun Emre na 'da çalınması kararl aşmıştır. onzeri cek Solistler ne olacak? İşin güç tarafı buldur. Salonu, orkest- rayı, koroyu ve reklâmı sağlayan Viya- na Senfoni Orkestrası ıdaresı meselesini halletmek için iki şık vardır: Birincisi bizden dört şarkıcı göndermek. 31