KADIN mış. Sivas'ın gümüş nalınları gayet de- koratif duruyo: Salonun en göze çarpan yerine ha- m |fayansları üzerine yapılmış resim- ler ve tahta plâklar ile tabaklar üzerine yapılmış — minyatürler — yerleştirilmiş. Uzun zamandanberi memleketimizde ilk defa mmyatur üzerinde çalışan Hamiye akoğlu bu eserlerinde parlak bir is- tıkbal vaadediyor. Henüz Olgunlaşma Enstitüsünden mezun olan bu genç kı- ımız, hsilini Avrupa'da ikmal edecek buyuk bir şohret olacağına hıç şuphe ok. Bilhası modern renk vi motıflerle hazırladıgı fon üzerine anıt kabir desenlen yaptıgı tabak vazoları birer şal rettin Hocalı tabakı hiç te yabana atılacak gibi değ Vitrinlerin üzerinde Eti Muzesın— deki figürler model ittihaz etmiş olan biblolar var, bir kısmı zaman darlığın- dan boyanamamış en güzel eserlerı arasında azırladığı a Enstıtusu— Övüç Serginin nla; Enstitüsünün nakış işleri var. Olgunlaşmı nün müdüresi bayan Refia 22 metli elini seve seve Derneğin yardı- mına B serginin hazırlanmasına yardım edenlere memleke şekkür et- meği bir borç bılır gelecektekı çalış- malarında muvaffakıyetler dileriz. Sosyal hayat Sıkılan erkek A kşam altı sularında bir çok evlerde hemen hemen aynı hâdise ceryan inden yorgun argın evine dönen erkek daha kapıdan adımını atarken, asını, paltosunu çıkarıp rahat bır nefes almıya vakit bula adan günün şikâyet bılançosu ıle karşılaşı «Hınzır yumurcak bu gün beni Öl- dürdü. Senin en sevdiğin vazoyu kırdı. Zorla yedirdiğim yemeği sırf edepsiz- lıgınden ortalıga /püskürttü. Şuna bir ce- ver örsün gününü. Hele şu melun hızmetçı... İzin günü olmadığı halde, köylümden haber alacağım diye bir saatlik izin aldı. Gideli altı saat oldu. Hâlâ dönmedi. Bütün işler üzerime kal- dı. Kapıcıyı nefesim kesilinceye kadar çağırdım. Zaten o lanet adam hiç ye- rinde oturur mu? Fara canlısı... bir kaç apartımana birden bakıyor. aybaşı gelince parasını istemeği pekâlâ bılıyor Şuna bir haddını bildir, Allah aşkı Ölsem daha iyi. Bu ne lolmaz çıledır İş bir yandan bir de şu muzır oğlun... Dünyayı görecek halim mi kaldı benim? Erkek doğmalıymışım. Sabah kalk, her şey önünde, tertemiz giyin, çık hava al. Daire de bir masa başında üç beş kâ- ğıtla vakit geç Bütün laflar bir lâhzada, nefes almadan, sa nkı Tai dy dan heyecanlı bir futbol maçı naklediliyormuş gibi üstüs- te söylenir. Güler yüzlü karısını görmek için evine koşarak gelen erkegın bütün key- fi kaçar. Kimse ona hoş geldın nasıl- sın iyi misin diye hatır sorsunlar, evde er kendı memnun değiller ki. O pek anlayışlı zannettiği karısı, akşam bir arada geçirdikleri üç beş sa- ati, her günkü sıkıntılarını tekrar tekrar anlatarak zehir eder. Buna mukabil ken- disi de işinden ufak bir şikâyette bulu- ak olsa Jlâkırdısını ağzına — tıkar. ormaz. Nasıl hallerinden yerinde olsam, sanki 'dairede çalışıyor- sun da çok para mı kazanıyorsun?» Halbuki her erkek ışınden yorgun ve bızar döner. Bir günlük mesai esna- sında iş çoksa bun: almıştır az ise, İşsiZ, cezalı gibi dört duvar arasında oturmak tedir. Tetikte olması lâzım. tıksızlığı, münasebetsizliği yuzunden si- nirini oynatmıştır. Bazen bıçak kemiğe dayanır, istifasını verivermek ister. İster ama, karısı ile çocukla Onlara kim bakacak?... Çaresiz bu hakareti de si- neye çekip oturur. Oturur ama hırsı İ mıştır. Hele serbest çalışıyor- sa, mesuliyet hissinin baskısı altındadır. En ufak bir dikkatsizlik, ihmal büyük zararlara sebebıyet verir. Kısaı şu, bu a diğer sebeb- ten yorulmuştur sınırlerı gergındır Ye- gâne tesellisi, kendii ütün günün kuru hayatım unutturacak sıcak yuvası, karısı ve çocuklarıdır. Karıcığı, geçirebileceği sıkıntıları birazcık olsun tasavvur edip, onu oya- la ak, dınlendırmek ıçm gayret göster- iç indeki günlük sıkıntılarını ballandı a ballandıra anla- tıp büsbütün asabını bozmasa.. Filim ve Hayat Geçen hafta Ankarada gösterilen, «Geri dön, Küçük Sheba», isimli aldıkları da muhakkak... — Sinemaxı çıkarken kadınların, hele kocalarının ya- nında yürüyen kadınların gayet ger- AKİS, 25 ARALIK 1954