25 Aralık 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

25 Aralık 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KÜLTÜR Üniversilemizin zarif konferans salonu Bir de iç çamaşırlarla meşgul olsak büyük kısmı, parasızlıktandır Profesörlerimiz, — üniversiteye giren ilk derslerınden itibaren, imnen üniver- site tahsilinin apahalı» bir iş olduğunu hissettireceklerdir. O hukuklu talebe size şunları söy- lerse, ilk sözünün ifade ettiği korkunç hakikati, — parasızlığının — üniversiteliye verdiği sıkıntıyı bir kerre daha anlarsı- — Borçlar Kanununun 101 sayfa- lık teksir notlarının fiyatım size bildire- yim: Altı buçuk 1lira...» Ve gerisini ürpererek dinlersiniz: «— Kitapların çoğu bulunmaz Bulunan çabucak satılır. Alamayan karaborsaya gider, aslının üç misli, dört misli fiyata bulur. Bir dersin profesörü- nün altı sene önce yazdığı, neşrettiği ki- tap vardır. Profesör aynı profesördür, fakat dersin tarzı, muhtevası peyderpey değişmiştir. Anlattıkları kitabına uy- az, bu uymamanın neticesi profesöre değil, talebeye râcidir. Dersleri de ta- kip etse, notlar da alsa, eski ile yeni arasındaki geniş fark bir imtihan so- nunda, talebenin sırtına yüklenir, kırık not lr nkü o profesör eski. kitabını ye- ni baştan tanzim etmez; Öyle sattırır. Bundan hocaya söz gelmez. Zira talebe haksızdır, tembeldir!. Halbuki talebe kitap bulamaz; bul- sada alamaz, pahalıdır. Parası imkân vermez r memlekette, nin zorluklan vardır. leket üniversite tahsilindeki — zorlukları «hadd-i asgariye» indirmek için tedbir ve tertip düşünmüş ve bulmuştur. Biz- de ise talebe, her gün yeni yeni zorluk larla karşılaşır ve bunları yenmeğe ça- lışır. Kısacası, her bakımdan üniversite hayatı bir derttir. memleketler üniversite si- teleri kurar, bunları en modern, ucuz rahat bale getirirken, biz yurdları için- 28 üniversite tahsili- F den çıkılmaz hale sokarız. Ne — yapmalıyız T alebenin büyük kitlesi parasızhk gibi bir derdin içinde olduğuna gö- re vaktile nasılsa düşünülen bir tedbiri tatbik mevkiine koymak 1lâzım gelir. Talebeye rahat nefes aldıracak bu ted- bir şudur: Talebe Bankas Talebe Bankası fikri iki senedir, her yeni vekilin şaşaalı ve gürültülü reklâmı ıl istenilince baştacı edilmektedir. Halbuki, Talebe Banka- S , Üniversiteli için zaruri bir ihtiyaçtır: Üniversiteye başlıyan talebe her ay muayyen Ölçüler ve -ihtiyacı nispetinde borç para alacaktır. Bu parayı ödemeyi taahhüt edecek. Mesleğine başladıktan sonra, bankanın verdiği parayı taksitler- le geri verecektir. Bu teşebbüs, geniş bir kıtleyı dan, dertten kurtaracaktır. let baba-talebenin tâbiri edecektir. Etmesi de şarttır. banka, diğer teşekküller bankalar gibi, faaliyet de gösterecektir. Bu meseleyi neden halletmez, ni- çin harekete geçmeyiz? Gökten zembille inecek ihsanlar beklenen devirleri, fikir memleketi olarak geride bıraktığımız iddiasındayız. İddiasındayız ama, hâlâ ve hâlâ bol söze, bol nutka, yerinde sayan bir makama ayak uydurup, gidi- yoruz. Eğer üniversitelerden bu memle- ketin bol ihtiyacı olan eleman, hem de kalifiye elemanı 1st1yorsak şartları de- ğiştirmek, — talebe huzuruna kavuşturmak zorundayız. Açık mektubun hikâyesi ünlerden bir gün, sofya müzesi- müdürü bir açık mektupla Ma- arif Vekili Celâl Yardımcıya bir hakika- ti haber verdi. Bundan bir müddet ev- vel Louvres müzesinin pavyonlarından birinde sergi açılmak üzere üzeleri- mizden çok kıymetli eşyalar toplanmış ZOT- ve Fransaya yollanmıştı Bu eserler ek- sik ve sakat iade — edilmişti. müzesinin muduru Muzaffer Ramaza oğlu dâvanın bir adamı olarak durumu mumi efkâra, hem de Maarif Ve- kiline bildirmeyi — vazife saydı. İyi ki saymış. Üstad Celâl — Yardımcı vekâlet müfettişlerini derhal — İstanbul üzerine sevketti... tahribatın mesullerini mi araştırdı? Hayır. Muzaffer Ramazanoğ- luna işten el çektirtti. Muzaffe Ramazanoğlu, — tahkikat maksadile gelen müfettişlere hakaret et- mek iddiasile mahküm — olunuyordu. Halbuki ortada bir hakaret mevzuu yok- tu ve nitekim adliyeye de bir şey akset- miş değildi. Hakaret bulunsaydı müfet- tişlerin haklarım adalet önünde koru- maları gerekmez miydi? Fakat gene ha- yır. Celâl Yardımcı, işinden uzaklaştırmayı bulmuştu. Hakikat şuydu ki gelen ha doğrusu - gönderilen mufettışler eş- yalarla uğraşacak — yerde müze müdü- ründen vekile niçin açık mektup yazdı- ğını sormuşlardı. Bulunan suç daha zi- yade buydu. Halbuki tahrip olmuş va- ziyette geri gelen eserler ortadaydı. On- lar derhal ikinci plâna atıldı. Bu şiddet nereden ileri geliyordu? Şuradan: Muzaffer Ramazanoğlu rif Vekilinin durumdan haberdar oldu- ruya Celâl Yardımcıyı mes'ul görüyor- du Bu suretle Pariste hasara uğrayan eski ve kıymetli eserlerimiz unutulmuş, ortaya yeni bir dedikodu çıkmıştı. İn- şallah bu hengâmede asıl tahrip hâdi- sesinin hakiki mesulleri aranır ve bu- lunur. Yoksa bu gidişle, müzelik eşya diye Amerikalılara satılan feslerle kilim- ler elimizde kalacak... Müzelik eşyalar Galiba bir bunlar kalacak AKİS, 25 ARALIK 1954

Bu sayıdan diğer sayfalar: