Güreş Sırtı yere değmeyen pehlivan A nkara Kulubune deveni edeni asker- ap müsabakada rakipleri- ni altettıgını söylerlerdi. Sene 1937 idi. Erlerin izinli çık. tıgı gunlerden birinde Ankara Ü- reş Kulübüne giden heveslıler bera- berlerinde yüzünden damla: ayan, gözlerinden ateş saçan, çevık ve gür- büz bir er getirdiler. "49 . 50 okka gelırım diyen bu genç Anadolu çocuğunu soyup bas küle çıkardıkları zaman ibre 67 kilo- nun üzerinde durmuştu. Güreş kulübünde tatbik edilen ser- best veya Groke.rometf stili güreş ka- ide ve oyunlarının yabancısı olan bu acar pehlivanın a: d Daha ilk egzers ızd mansız — bir kuvvete sahip olduğunu a nlatmış aya babası gibi bağlandı, saygı duydu Hoc, Y şara tatbik edecegı rejimi tesbit etmek için güreş üzerindeki bil- gi ve tecrubesım anlamak istedi: "kendimi bildim bileli güreş tutarım dedi. Kendine has mahsup, fakat mert edası ile konuşuyordu. "Önceleri sokak aralarında güreşir- dik. Yavaş yavaş çayıra naklettik işi. Biz de pehlivanların güreş tuttukları yerlere gider, kendi aramızda takımlar kurup karşılıklı güreşirdik. - Allaha şükür şu gune kadar çayırda gözyüzü- ne bakm " Ankara Gureş Kulübünde bir sene- n kısa bir zaman ıçındekı çalışma- sı sonunda ki ayrı kiloda, o zamanın şampiyon pehlıvanları ile yaptığı mü- sabakaları kazanmıştı. 67 kiloda Yu- suf Aslan, 73 kiloda da Sadık Doğancı yenilmişlerdi. nç güreşçi Yaşar Doğu'nun bu ilk uvaffakiyeti ona istikbal ufuklarını nuşulan namzet Yaşar'dı. Oslo'da ya- pılan bu müsabakaların neticesinde takımımız ferdı tasrııfte ise 1940 martında İstanbulda yapılan Bal- kan şampiyonası aşar Doğu'nun i- kinci beynelmilel karşılaşması idi. Bu imtihandan hem takımımız hem de Yaşar birincilikle mezun oldular. şar bu karşılaşmada 66 kıloda gureşı— yordu. Altı u 7 kilo şampiyonu olarak alkışlıyorduk O sı- rada Mısırda serbest ve Greko-Romen karşılaşmalarında takımca galip gel- mış, Yaşar da 73 kilonun bırıncısı ol— Aynı senenin eylülünde İsveç- te yapıl dünya şampiyonasında da şampiyonluğu kazanmıştı Bu tarihten sonra güreşimiz dünya minderlerinde 32 SPOR ALEMİNDE Bari bu fırsatı kaçırmıyalım D ünya kupasında — tasfiyeye uğra- mamızın üzerinden aşağı yukarı, bir ay kadar bir zaman geçti. İnşa- allah bu satırları okuduğunuz sıra- larda artık dünya kupasının yıkıcı dedıkoduları bırakılmış ve ortada futbolunun kalkınma dâvası. Bu dâ- vada artık eski federasyon başkanı ve arkadaşları sadece münakaşayı değil, yardımcı rolü oynarken, mat- göstericilik — vazifesi federasyonun da bu fikirleri toplayarak tenkidlere cevap yerıne bir kalkınma programı hazırlıgı a geçmesi lâzımdır. Dün a futbolünde lngılızler kadar şöhret yapmış olamayız; fakat bu işi onlar kadar yine objektif olarak ele almak kudretini gösteremiyoruz. İsviçre den dedikoduları bir nı etüd etmeğe başlayan lngılızler gelecek dünya şampiyonluğu — için cesaretle namzetliklerini koyuyor- lar. Yapılacak iş o kadar çok ki kar- şılıklı neticesiz münakaşalar davaya müsbet işler görüldü; fakat hâdiseler temelsız bir çatı kurmaga kalkıştıgı— de hesapla bulunmuş kıymetlere bir otorite olarak sık sık alkışlandı gda Gre ondra pıyatlarında her ıkı stılde tekrar tek— rar dünya şampıyonlugunu kazandık. Yaşar Doğu'nun yaşı ilerledikçe bünyesindeki degışıklık kilosunun art- masından ibaret kalıyordu, ezici kuv- vetinden bir şey kaybetmiyordu, 1949 senesinde 79 kilo olduğu zaman bir Avrupa turnesine çıktı. Serbest ve Greko.Romen güreşler yaptı: Italyada birinçi geldi. İsviçre'de de birinci ol- du. İsveçte ve Belçikada — yaptığı gü- reşleri de daima kazanarak, birinciliği elden bırakmadı. Milli güreş takımı- mız ise o senelerde yaptığı güreşleri daima kazanıyordu. Serbestte hep bi- . fakat Greko-Romen de bazan ıkıncılıge düştüğü de oluyordu. Mayıs 1949 da dünya şampiyonası İstanbulda yapıldı Yaşar bu musaba- kalara 79 kilo ile girdi ve dünya şam- piyonu oldu. 1950 de yapılan şampiyo- naya iştirak edemedi ama, o sırada - top , Tevfik Ünsi dayanarak sağlam — ziyanı yok, fakat mütevazi bir bina Y eni bir şeyler icat etmeğe lüzum yok, ortada muvaffak ol- muş metodları bünyemize ve varlı- ğımıza en uygun şekilde — kullana- lım. Dünyanın hiçbir yerinde bulun- mayanı bir spor idare tarzımız var. Futbol federasyonumuzun penceresi ancak bir kaç şehire açılır. Mahalle aralarında bile bu memlekette fut- bol oynanır, sadece 50 futbolcu adı biliriz. Yüz binlerce futbol —merak- lısı hoca ister saha ister, teşkilât ister, kulüp ister, hattâ bir meşin ister. Dünyanın en acaip İikleri sonunda, düzinelerle şampiyon — ta- kım — sıralarız, şampiyonluklarının ismi şehir hudutlarını aşamaz, yıl- dız sıfatını verdiğimiz bir çok fut- bolcularımız olun yıldızlığı — sadece tiştiririz ki. beynelmilel piyasaya de- ğil, başımızın üstüne çıkarırız. Ecne- bi teması yaparız esas gayemiz yen- me e, seyirci ile, yazarları- mızla — sadece yenmektır Yeniliriz hedefimiz — mağlubiyetten — ders al- maktan ziyade birbirimizi yemek lur Yıkl ana daha iyi yapmak için düş ğümüz olur, fakat ah bu benlık davası! Ne yapılacak işi gös- tereni, ne de gösterileni aydınlatır, ne de esas davayı ortaya koyar. İşte bütün zaafımız, noksanları- mız. çürük temelimiz bu defa bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı, ne olur bunu fırsat bilelim de bu kere ol- sun, futbolumuzu kurtarmak fırsatı- nı elden kaçırmıyalım! hakem dünyanın bir başka yerinde "Türk gi- bi kuvvetli" — meselini ispat etmekle meşguldü: Dost Pakistan milletinin gönlünü fethediyor, en güvenilen Pa- kistanlı pehlivanları birer birer min- derlere seriyordu. Bu arada dünyada kimsenin yen- mesine ıhtımal Verılmeyen Kala'yı da mağlüp etmekten geri kalmamıştı. Her şampiyonluk hikâyesinin so- nunda "acaba bundan sonra mağlübi- yeti tattı mı?" der gibi bir merak gi- riyor insanın zihnine; şu son dort se- nenin hikâyesini Yaşarın ken ağ- zından nakletmek daha tatmınkar olur kanâatındayız: "1951 deki Finlandiya karşılaşmala- rında 87 kiloya çıkmıştım. Rakiplerim çok iyi hazırlanmış, dünyaca favori gösterilen güreşçilerdi. Ben bu güreş- lerde evvelallah şampiyon oldum. Ta- kımımız da birinci geldi. Arkaı dan hepinizin bildiği 1952 — olimpiyatları hâdisesi gelip çattı. Hangi uğursuz dü- AKİS. 17 TEMMUZ 1954