Marigny tiyatrosu artistlerinin direk- törü, Fransanın medarı iftiharı aktör- terinden Jean-Louis Barrault idi. Jean-Louis Barrault karmakarışık bir yüzle, fakat sakin ve inatçı bir e- dayla, adeta talebelerini paylıyan bir öğretmen gibi : — Biraz evvel, dedi, oynamaktan çok büyük şeref dııydu umuz — eser devrimizin en müstesna — şairlerinden Christopher Fry tarafından yazılmış- tır." Christopher Fry hakkında C hrıstopher Fry kimdir? — İngiltere, Alm:; e Amerikada — harpten sonra bırdenbıre parlıyan bu — yazar ancak kırk altı yaşındadır. İngilizdir. Kanaatlerine aykırı olduğu için savaşı reddetmiş, Ingılız kanunları da bu gi- bi vakaları rmal — karşıladığından cephe gerisi hızmetlerınde belki de çok daha tehlikeli olan bombardıman alarının temizlenmesi servislerinde dort sene çalışmıştır. Christopher Fry savaştan sonra yedi senede yedi piyes yazarak dünya tiyatrosu basamaklarını hızla çıkmış- giliz münekkitlerinden biri onun için şöyle demişti : “"Bernard Shaw devri artık m adını doldurmuştur. Şımdı Chnstopher Fry devri başlamaktadır. Christopher Fry romantizmin son mirasçılarındandır. Hattâ ona neo-ro- mantik demek daha doğru olur. Eser- lerinde Shelley'in dramatik şııı'ıyetı, mistik bir düşünce, bir melâlli tefek- kür vardır. Fry'ın esas problemi Tan- rıi'nın karşısında insandır. Christopher Fry Fransada pek az tanınmıştır. Marigny tıyatrosunda bu mahut patırdı]ı gecede oynanan piyesi «Esirlerin rüyası» isimli eseridir (Le songe des Prisonniers). Morvan- Lebes- güe ti tercüme edilmiş ve Jean-Louis Barrault tarafından sahne- ye konmuştur. Piyes hakkında E sirlerin Rüyası, tek perdelik bır dramatik poemdir. Vaka son harp te <«Avrupada herhangı bir yerde» ge— çer. Esir edilen dört İngiliz askeri, bir kilisenin içine kapalı, cephe gerisine sevkedilmelerini beklemektedirler. U- zaktan savaşın homurtusu gelmekte- dir. Katedralin ıssızlığında ve dondu- rucu soğuğunda esirler battanıyelerıne sarılarak kıvrılmışlardır. — Sütun! ve vitrayların loşluğunun tesiriyle esır- lerin bitkin ve ümitsiz başlarında, bu mistik atmosferin içinde hayal ve ha- kikat karışmağa başlar. Geçmişteki günler, çocukluk, gençlik yılları, sa- vaş hatıraları esirlerin bu mariz rüya- larım doldurur. n zam, ir için uyanarak hakikatin karşısında ka- hrlar. Sonra yine kâbuslu uykuları- na dalarlar. Tanrının eseri ve varlı- ği, savaş ve banş, İyilik ve şer kuvvet- leri yaratanın ve yaratılmışların esra- rı bu bedbaht esırlerın yorgun dimağ- larının işkencesidir. Fakat, bııtun ın- sanlığın işkencesi de bu degıl midi AKİS, 12 ŞUBAT 1955 Milli boks takımı seçildi Her halde böyle dövüşmiyeceğiz Boks Mili takım seçildi A nkara'da ufacık bir idman sa- lonunda yapılan müsabakalar- la boks milli takımımız tesbit edil- miştir. Müsabakalar sonunda Ankara'- hılardan müteşekkil jüri heyeti, ta- kımımızın namzetlerini tesbit etti- er. Bu namzetler Salı gününden itibaren Ankara'da on günlük bir kampa alınmışlardır. Kamp sonun- da uçakla Roma'ya hareket edecek- lerdir. Böylece ilk karşılaşacağımız rakip İtalya, ikincisi de İspanya 0- lacaktır. Seçmelerde seyrettıgımız bok- sörlerimizin durumuna göre kuv- vetli iki boks ekıbıne sahip, İtalya ve —İspanya karşılaşmalarından ümitvar olmaya imkân göremiyo- Birçok sıkletlerde takım çok zayıftır 51 kiloda Bülent Kiter, 54 kiloda Orhan Tuş, 63,5 kiloda Vural İnan, 6? kiloda Ali Melek ve loda Abdullah Tomba nazarı dikka- ti çektiler. Bunların şansları yardım ederse İtalya ve İspanya'da kendi- lerine kazanma şansı vermek kabil olabilir. Fakat diğerlerini eski de- ğerlerinden çok daha aşağı foı—mda gördükten sonra neticeye bel bağ- lamanın ne derece doğru olacağını kestiremiyoruz. Maçlar esnasında orta hakemi Fuat Yücel'in bir teknik hatasına şahıt oldum ki, bu hata sonunda maçı kazanması icabeden Orhan'ın hakkı kayboldu ve seyircilerin hak- h ve devamlı tezahüratına sebebi- yet verildi. Orhan, gayet hakim dö- üşerek maçın sonlarını bulduğu ırada rakibinin bir diz vurması ile yere yıkıldı. Bu durumda pek haklı olarak saymak yerinde bir hare- ketti. Ancak neticeyi ilân etmeden durumu yan hakemlerine de sor- duktan sonra yapılan faulü onlar- da görmüşlerse, Orhan'ı galip, Hay- ri'yi de diskalife etmesi icabeder- ken, federasyon üyesi olan bu boks h kemı, Orhan'ı mağlüp saydı. Halbuki ikinci akşam Ali Me- lek ile Lütfi Aktaş arasındaki maç- a da aynı hadise tekerrür edince, burada bizim dediğimiz gibi yaptı ve Ali'yi diskalife ederek Lütfi'yi ga- Tip ilân etti. Bir insan bir gecede nasıl olur da noksanlarını ikmal e- debilir... Bundan bir kaç yıl evvelde ay- nı hakemin tesbit edilen böyle bir teknik hatasından sonra lisansı elin- den alınmış ve bu hakem açılan kursa devam etmek suretiyle ancak lisansını geri alabilmişti. Ne olur a daha bunu tatbik etsek de lek olduğunu teslim ettirebilsek.. eçmeler sonunda kampa alınan boksörler şunlardır: S1 Kilo Bülent Kiter (Ankara) 54 kilo: Hayrı Kuru (İst.), Or- han Tuş (An 57 kilo: Ismet Erdoğan (K. Eli) 60 kilo: Kemal Yalçınkaya (Ankara). 63,5 kilo: Vural Inan (Ist ) Ali Rıza Demırsuren (Eskişehir) 67 kilo: Lııtfı Aktaş (Ankara), Ali Melek (İzmir). 71 kilo: Alp Otsar (İst.), Fikri Baykuş (Keli) 75 kilo: Abdullah Tomba (İst.), Muhıttın Ceylan (K.E.) 81 kilo: Tayyar Kalça (İst.) Ağır: Burhan Türer (İst.). 38