çıkmayınız. Ama gündüz değil!. Ge- ce sekizde yatıp> sabah 8 de kalkınız. ma, buna kendinizi alıştırmayı Güzel bir uyku ile geçen bir gece- nin sabahında, lışlıklar yaptıklarını açıklamıştır. mek ki bu saatte, yorgunluğu onlemek akkak hafif bir gı ma- veya çay, iki bisküi... Eğer o saatler- de bir büroda, kapalı olarak çalışıyor- sanız, pencereye çıkın ve 3 e te- miz hava teneffüs edin, ellerınızı yı- kamak bahanesiyle, koridora 1 daki- ka uzanın. Fakat yatağınıza değil, a- yaklarınızı bir yastığın üstüne koya- adınları en çok yoran birşey varsa, o da, 12 saat müddetle giyilen çok fazla uzun topuklardır. Ayakka- bılar her adımın vücuda yaptığı şoku hafifletmek yapılmalıdır, onları fazlalaştırmak için değil!.. İskarpin ka- dının ayağında bir eldiven — vazifes görmeli, taşınan bir fazlalık olmamalı' Bakın <<Churchıll» ne diyor. k sıkıntım olduğu zaman, a- yagıma küçük gelen ayakk abılar — gi- ve bütün sıkıntılarımı a yalnız ayaklarımın derdine duşerım' de <«Churchill»> — gibi ut- ini irçok üzuntulerınız , yoksa hergün giyeceği- niz ıskarpınler en yumuşak derılerden topuk boyu <6 cm.» e rahat ayak günlük saadetımızın ilk şartıdır. Canlılık fazla yemekle de elde e- dilemez!. Akıllıca yemek bilhas tamınlere ehemmiyet vermek, prot in r miktarlarını ayarl ak lâ- Bundan başka yorgunluğu at- mak için, çok basit bir trük vardır ki, her kadın bunu bilmelidir! Bu bir te- neffüs tarzıdır. Bir pencerenin önün- de, ayakta, durunuz. Karnınızı içini- ze çekerek azami derece e nefes a- ıimız. Bu yi bulunca, 10 defa tekrar edince, çok dinlen- olacaksınız!. Canlılık güzellikle alâkalı olduğu kadar, zekâ ile de alâkalıdır. Birç kadınlar, hadiseleri mantıkları ile hal- ramak, herşeyden evv ir ze dir. Öfke baldan tatlıdır derler fakat sabır daima iyi muvaffak olur. Diplomasi hiddetten ve şiddetten dalıa becerikli bir muhariptir. nun lup olduğu hiç duyulmamıştır. AKİS, 12 ŞUBAT 1955 KADIN Büyük dert: okuyan çocuk Dersini mi yoksa karnesini mi düşünüyor Unutmayın ki, karaciğeriniz, üzün- tülere mukavim degıldır, cildiniz ise fena işleyen bir karaciğere dayanamaz! halde telâfi edilebilecek üzün- tüleri hiçbir zaman üzüntü olarak ka- bul etmeyin!.. Maalesef hayat telâfi e- dilmez uzuntuler de taşır: kuvvetinizi onlara saklayı Böylece, yaşamak daha cazip ola- cak, kanınız daha iyi deveran edecek, tırnaklarınız teniniz daha düzgün göriinecek' Kendi kendinizin üzerinde yapacagınız bu ruhi çalışmayı, cildini- yağlayıp, sonra temizle- gündiı leri tatbik edecegınız sade fakat itinalı bir makyajla tamam- layınız. Cemiyet Hanımlar sağa, beyler sola S bun gibi — Anadolunun başlıca vılayetlerınden birçokların- da, misafir olarak bulunan, bir — «ka- rı-koca» sinemaya gidince, tuhaf bir sürprizle karşılaşır: Birisi, yanyana oturan — «karı-ko- caya» yaklaşır ve bir suç işlemişler gi- bi, usulca, şu ihtarda bulunur: Lütfen hanımlar sağa, beyler sola! Dalgın «karıkoca» o zaman başla- rını kaldırıp bakarlar, salonun bir ta- rafında kadınların, öbür tarafında er- keklerin oturduğunu görürler.. Mem- leketin adetlerine yabancı olan kadın, yerinden kalkıp, harem dairesine doğ- ru yuru rken, bu emniyet tedbirinin, küçültücü manası karşısında ezıldıgını hisseder.. Erk eğe gelince şaşır mıştır. Arkası doner ve lıayretle o- radaki erkekleri tetkik eder: — Acaba bunlar, kendisinden değişik mahlük- lar mı?.. Baktıkça hayreti büsbütün artar; çünkü memur olsun, yerli halk olsun, herkes medeni bir manzara ar- zetmektedir. Şu halde, bu iptidai ade- te ne lüzum var?.. Zat Anadolunun her vılayetın- de, kadınlar ıçın ayrı bir s sinema gün ardır. Yani günler yalnız kadınlar sınemaya gıdel)ılırler Bırç k yerle- rimizdeki medeni seviyeyi önün- de tutarsak, genç kızların, erkeksiz ka- kabul e zamanlar, kadınlı erkekl gı en gurup- ları ayırmakta, asının yanındaki kadını alıp karşı tarafa oturtmakta ve gülünç bir namus bekçisi rolü oyna- maktaki manayı anlamak güçtür n değil Anadolunun kuçuk vi- layetlerınde, büyük şehirlerimizde bi- le maalesef, ka dınlar gece yalnız soka- ğa çıkamazlar. alde, Sıvas gıbı vİ- lâyetlerimizde sınemaya kadın- ların yanında muhakkak ailelerinden, ahbaplarından bir erkek bulunacağına göre bu ayrılık nasıl izah edilebilir. Erkeklerın ve kadınların, kapak bir salonda sinema seyretmesini kabul e- den bir zihniyet, onları ayrı ayrı o0- turtmakta, ne gibi bir fesatlık düşün- müştür? — Bu olsa olsa eskiden kalma bir taassup fikrinin, iptidai düşüncele- rin, âdet halinde, devam etmesidir. Anadolumuzu kalkındırmak — için evvelâ, bir misalini verdiğimiz bu <«ge- ri zihniyetle» mücadele etmemiz şart- tır. Çünkü halkı doktor yerine hocaya götüren, onlara ilâç yerine muska sa- tın aldıran, kadını kara çarşafa sokan, kızları eve kapatan, bütün medeni ih- tiyaçları lüzumsuz kılan ve Anadolu şehirlerimize o sönük, sıkıcı havayı ve- ren şey hep bu «geri zihniyettir!» Bu fikir mücadelesi — Anadoluya, 21