DÜNYADA OLUP BİTENLER takanın Ayayorgi olmadığında kim- senin şüphesi dahi mevcut değildir. nevi müzahereti altında Kıbrıslılar silahlandırılmaktadır. Bundan bek- enen gaye elbette ki isyan çıkarıp ingilizleri denize dökmek değildir. Fakat Atinada, kapalı kapılar arka- sında hazırlanan plân bir çok tarihi hakikat ve vakıa göz önünde tutu- larak bina edilmiştir. Birleşmiş Milletlerde yunan te- zi hezimete uğradıktan sonra yu- devlet adamları — düşünmüş- İngilizleri adayı terke nasıl mecbur edebiliriz? Bunun cevabını vermek için ingilizlerin başka yer- lerden ne suretle ayrıldıkları goz- den geçirilmiştir. İyi haber alan bazı çevrelerin kanaatince, Atinada Filistin ve Hin- distan meselelerinden ders almak gerektiği kanaati hâkimdir. Yahu- diler Fllistine dört bir taraftan silâh ve cephane sokmuşlar, tedhiş şebe- keleri, cemiyetleri kurmuşlar, yol- larda, binalarda — durup dinlenme- den bombalar patlatmışlar, müte- madiyen suikast tertip etmişler, en sonda ingilizler illallah deyip mem- leketi terketmişler ve herkesi kendi haline bırakmışlardır. kuvvetçe üstün olan yahudıler Fı- listindeki arapları da sürüvermiş- lerdir. İsrail devleti, kuruluşunu o gızlı silâhlara medyundur. Hindis- a da vaziyet, biraz başka ol- makla beraber aynı gelişmeyi takip . Şimdi yunanlıların gaî'esı ngı- o Ayayorgi gibi düzinelerle taka ile ulaşmak isteni- len gaye bundan ibarettir. Kıbrısın hususiyeti Y unalıların unuttukları, Kıbrısın bir hususiyeti bulunduğudur. Bu hususiyet, orada arapların veya yahudilerin değil, Türklerin mev- cudiyeti ve Türk hükümetinin Kıb- rıs işini benimsemiş bulunmasıdır. Nitekim, gönderilen kaçak silâhla- rın kime karşı kullanılacağı aşikâr bulunduğundan Türkiye hükümeti, İngiltere ve Amerika hükümetleriy- le beraber Yunan hükümetinin dik- kat nazarını çekmeyi faydalı buluş- r. Kıbrıs meselesi, İngilizler illal- lah deseler bile kapanmayacaktır. Zira adadaki Türklerin menfaatini korumak — hükümetimizin — başlıca vazifelerinden biridir ve bu vazife- nin bir tarafa hırakılması bahis mevzuu bile deği İngiltere hukumeti de, — Aya- yorginin yakalanmasını — müteakip adaya gizli silâh kaçırılması hadi- selerinin çoğaldığını — açıklamış ve buna karşı bir tedbir alınacağını bildirmiştir. Yunanlıların Kıbrısta silâhları teslim almak ve sonra il- gililere dağıtmak hususunda da teş- kilât kurdukları bu vesileyle ortaya çıkmıştır. Adanın İngiliz valisi, hü- 14 kümetinin dikkat nazarını yeniden iştir. çekmi: Her şey gösteriyor ki Birleş- miş Milletlerdeki hezimet, yunanlı dostlarımızın gözünü kâfi derecede mamıştır. ve Kıbrıs üzerindeki haksız isteklerinden kendilerini vaz geçirememiştir. Dâvadan T,ürkiye- nin de vaz geçmedıgını iyice bilme- lerinde fayda vardır Demir Perde Gerisi Yeni Tedhişler P ra; radyosunun dinleyicileri, haberı işittikleri Zzaman ti mekten kendilerini alamadılar. Se- nelerden beri bir korku rejiminin altında yaşamakla beraber bu nevi- den havadisler karşısında bir defa daha ürkmem ellerinden gelm Hukumet yeni bir teşkılat kurmu ışıtu Teşkilatın adı "Vatan Muhafızları Teşkilâta - İdi. Gayesi ise, vatanseverler tarafından giri- şilecek sabotaj hareketlerini önle- mekti Demir Perde gerisinde bu gaye, bir bahaneden ibarettir. Her şeyde ve her yerde sabotaj görünür, mes'- ul aranmaya başlanır ve tabit en sonda bir sürü insan ya hapishane- lere, ya tecrid kamplarına atılır, daha olmazsa kurşuna dizilir.. Prag halkı ve onlarla beraber bütün çek- lerin aklına gelen işte bu oldu. Hü- kümet yeni tedhiş tedbirlerine baş- vurmak zaruretini hissetmişti. Hakikaten Çekoslavakyada iş- ler, komünist liderlerin istedikleri kadar iyi gıtmıyordu İstihsal art- mıyor, işçiler bir "İşçi Cennetin" de yaşadıklarının farkına — varmı- yor görünüyorlardı. Bundan başka orada burada vatanseverler faaliyet gösteriyorlardı. Gerçi polis kuvvet- Tiydi, tazyik fazlaydı. — Avrupanın bir zamanlar en hür memleketlerin- den biri olan bu diyarda hürriyet lafını ağıza almak bile sert cezalara yol açıyordu. Ama her şeye rağmen Çekler, zaman zaman varlıklarını hissettirebiliyorlardı. ları dahi şiddetle bastırmak gayesile kuruluyordu. Polonyada da memnuniyetsizlik Perde gerisinde hüküme- tin millet karşısında rahatsız- hk hıssettıgı tek memleket Çekos- lavakya değildi. Polonyada da 1i- derler şikâyete başlamışlardı. Eski başvekil ve komünist partinin yeni genel sekreteri Bierut, bazı itham- larda bulunmuştu. u itham- lar bizzat komünistlere karşı idi. Bierut'a göre partinin faal eleman- ları layıkı veçhıle gayret sarfetmi- yorlardı: — İşler yürümüyordu. Genel Sekreterın sozlerını Varşova radyosu da yayınlamıştı. Bierut, "bütün ihtarlara rağmen", zirat is- tihsalin bir türlü artmadığını söy- lüyor ve köylerdeki komünist ida- recilerin faaliyetlerini beğenmedi- ğini ifade ediyordu. Tabit kabaha- tin bir kısmi, sabotaj hareketlerine girişmiş bulunan — kulaklardaydı! Bundan başka, parti teşkilâtına da bir sürü parazit dahil o ların bir kısm alçağına kadar çeşitli kademelerde yer almıştı. Bierut'un şikâyetleri burada bitmiyordu. Polonyanın en mühim serveti olan kömürün istih- salinde de güçlükler mevcuttu. Et endüstrisi açık veriyordu. Ham maddeler dikkatle kullanılmıyor, ziyan oluyordu. Komünist partinin geçen kongresi' maliyet fiyatlarının düşürülmesi yolunda bir prensip kararı almıştı. Karar maalesef tat- bik olunamıyordu. Aksine hayat pa- halılaşıyordu. a doğrusu, mali- yet fiyatları arttıgından hukümet müşkül mevkide kalıyorı tkun sonunda, Bıerut sopa- sını gösteriyordu. Eğer işler iyi git- mezse, komünist parti elbette ki tedbir almasını bildirdi. Demir Nihayet Rusyada N ıhayet Rusyada da liderler va- ziyeten memnun değildiler ve azami gayretin sarf edilmediği kanaatini muhafaza ediyorlardı. Bu bakımdan Malenkof da iç işleri Stalin kadar sıkı tutuyordu. Kru- çev, bütün istihsal işleriyle meşgul olmaya memur edilmiş, Mikoyan sahneden çekilmişti. Baskı hafifler hafiflemez, bir huzursuzluk başla- mıştı. Yeniden baskıya dönmek ge- rekiyordu. n bu hadiseler bir şeyi ifa- de ettıklerı için ayrıca mühimdir: Demir Perde gerisinde işler sopa kuvvetile gordurulmektedır Bu bakımdan r Perdenin komü- nist lıderlerın rızasıle bir gün kal- kacağım beklemek sadece hayaldir. AKİS, 12 ŞUBAT 1955