TIB Vazife Trafik ve hekim D oktorun muayenehanesine bir ah- babı telefon etti. Çok ağır hastası vardı. Adres verdi. Derhal evine gel- mesini rica etti. Doktor hazırlandı. Y'ır- mi iki yıllık didişmeden sonra, evlerinde ikamet ve bütün zevklerden tasarruf bahasına ele geçirdiği emek- dar otomobiline atladı. —Yola çıktı. Konya sokağından sıyrılmak bir mese- le idi. Bir ekmek arabası yolu mış, içindekini boşaltıyordu. şoförlerle sahibi — arasında bir küfür alış verişi vardı. çalınıyor, şoför yardımcıları yağlı el- lerle arabaların çasında tempo tu- tuyorlardı. FEkmek arabası landosu gibi yolun ortasına yerleşmişti. Kımıldamıya niyetli değildi. Dokto- run acelesı vardı: «Oğlum yolu kapa- akkın yok, bırak da geçelim.» dedı Karşısı «Fazla dır! , kulağı- nı aşağı Bas da seni hacamat etmiyeyim» diye cevap verdi. Daha ilerde sağlı, sollu bir çok kamyonlar, kanape, koltuk, kum, çakıl, kömür bo- şaltmakla meşgulduler Biraz da onla- rın işlerinin bitmesini bekledi. Yeni yapılan Basın Yayın Genel Müdürlü- ğünün önündeki yokuştan — Anafarta- lara çıkmak mesele idi. Civar kahve- lerden iskemlesini alan havayı güzel olun ortasına fırlamış; kah- ve, çay, nargile İçiyordu. Bir kaç tak- si şoförü tam park yapılmak lev- hasının durmu: maçı takip edıyordu etrafına toplanmıştı. yılankavi, dik bir yokuş kalmıştı. -Ta- biri mahsusu ile üçle sardık olmadı. İkiyle sardık çıkama! yoku- şu bitirip ana yola kavuşacaktık faka karşıdan gelen arabalar bütün hızla- riyle köşeyi dönüyor ve yolu tıkıyor- lardı. Biz yokuşta ve sıkıntıda idi Onların nezaket ve trafik kaidelerine göre yol vermeleri gerekirdi. Aynı du- rumda o yolu takasa idi kim bilir ne kadar kufur işitirdi. Çok şükür üçün- cü hamlesi başarı ile sonuçlandı. Yol- da nargile içenlere, maçı takip eden- lere, şaşkın şaşi abanın önüne at- ayanlara değmeden bu berzahı, Alla- hım ve şansın yardımiyle, aşdı Ulus meydanına ulaştı. İşaret yeşil yanı- yordu. Trafik dersinden ogrendıgıne gö- re, onun geçmesi gerekirdi. Ama be- ledıyenın battal troleybusu bir anda ortaya atıldı ve önünü kesti. Polis e- lini kaldırdı. Yolu kapadı. — İleriye sokuldu «Bey oglum, İşarete bakılır- sa yol bizim.» dedi. Memur, başım bi- le çevırmeden onu aşagılarda arıyor- muş gibi, yere âmir ve mü- tehakkim bir eda ile «Önce trafik>. i. Ne kadar lakonik konuşuyordu. «O halde bu lâmbaları dırmak ge- rekmez mi?» diyecek oldu: «Üstüne elzem olmıyan işe karışma. O trafiğin bileceği iş» cevabiyi karşılaştı Ça- resiz bekledi. Aksi gibi otobus geç- tikçe işaret lâmbalarını da görmi AKİS, 12 ŞUBAT 1955 bil olmuyordu. O kadar kısa idiler. Bir müddet sonra memur beyin arka- daşiyle olan mülakatı bitti. Kıymetti sırtım başkalarına çevirdi. — Yüzünü döndü. Herkes ay doğmuş gibi, sevindi. Yol verdi, geçtik. Bizim trafik lâmba- acayip bir huyu vardır. Oto- mobil kullananlar buna dikkat etmiş- lerdir. Bir kere yanmağa başladılar mı ulaştıgınız her geçitte mu- k kırmızıdır! orun- da kalırsınız Doktora da böyle oldu. düşe, kalka, debriyaj, fren Sıhhıye ıle Kızılay arasında bir Orada bi- p: anın önlerine geldi. raz durup müsait bir yer aramağa ha- zırlanmıştı ki arkalarında deri ceket- ler, hava guneşlı olmasına rağmen şap- kalarında naylon yağmurluk, ve göz- lüklerle gayet temiz giyinmiş 4 - 5 po- arabanın etrafını sardı. Ne kadar şık ve kibardılar. Kendisini tebrik ede- cekler <<Aferın ıyı araba kullanıyor- , Yay: a Süren bu yo- lu bır saatte almış olmanız büyük bir ba: Seni tebrik ederiz. yapmadığın için de ayrıca tralîge, mü- kâfatlandırılmam teklif edeceğiz.» di- ecekler sandı. Içlerınden en yakışık- h ve artistik görünüşlüsü söze başladı «— Ulan, burada park yapmanın yasak olduğunu bılmıyor musun? İkin- ci şubede parmak irin yok mu? Tra- fikten imtihan olmadın mı? Kazıkların arasından geçmedin mi? Bahusus, i ışa— retleri de mi gormedm" Düdük çal dık duymadın mı? Sağır mısın?» de- di. Bu lakırdıları duymamak için sağır olmağa çoktan katlanacaktı ama şim- di -ulan- olmadığının isbatı lâzımdı. Hüviyet varakasını gosterdı <<Bu mem- lekette 22 yıldır i akı- tarak, beynımızm suyunu sıkarak ara- nızda yaşamağa çalışıyoruz. İkinci şu- benin yolunu hususi araba aldıktan sonra, parmak izi vermek için öğren- di Müsaade ederseniz, şurada bir daki ağır hastama yetışm ek rundayım.» dedi. Fakat orada dur- «yüksek musaadeler» çıkma- Ankara'da -park yapılmaz ışaretmın bulunmadığı bir yer arama— ğa başladı. Kızılaya vardı. Oradan la kıvrıldı Bir kanbur ok onu da ya- sak etmişti. Her yerde (park yapıl- maz) levhaları polıs gibi, bekçi, jan- darma, inzibat gibi insanın karşısına dikiliyor, bumuna çarpıyordu. Bu de- mir kıtlığında hu kadar saçı nerden bulmuşlar, hangi kara borsadan temin etmişlerdi. Ne ise Y: i sının levhalarıyle park yapılmaz işa- retlerini saya s akanlıklara kadar geldi, oradan dondu, tekrar geı'ıye Kı- zılay'a indi. Bir yandan, trafik işaret- lerini dikenler benzinin litresinin ya- rım lira olduğunu acaba bilmiyorlar mı diye düşünüyordu. hanesi hizalarında durmak is kaç şoför derhal — müdahale ettiler: «Burası dolmuş durağı, çek git ekme- ğimize mani olma» dedile «İçinden fırıncının uçkuru çıkan ekmeğe mani olmak hekimin başlıca ödevidir.> demek isterdi. Fakat şaka- laşmağa vakti yoktu. İki polis de ora- da arabayı sardı: «Oğlum park yap- madım. dakika duracak bir yer aramakla meşgulüm, nerede durayım?» diye sordu. <«O, bizi ilgilendirmez. Bu- da durma da istersen Etimesğut'da park yap» dediler. — Kendi kendine <bu çift caddede d azsa hangi cehennemde park yapılır diye düşünerek gaza basdı. Dalgın dalgın gıderken önüne birden çıkan kahveci çıragınm çayları dökülmesin diye gay- ri ihtiyari kornaya dokundu ve fren yaptı. an gelen taksi üstüne çullandı Polisler bu defa da korna çaldın diye hücum ettiler. <<Adam çiğ- nememek için mecburf olarak korn çaldım Eger bu yasak gürültüye ma- ni olmak için konulduysa simitçiler, Polis hesap soruyor Ama bu sırada hasta ölmüş... 29