İTİRAF Guy de Maupassant'dan adaptasyon ran Mini Can Yazılarından — Şüphe ediyorsunuz; oh, inanmiyor- ki ben, hiçbir sunuz azizemİ. Sizi temin ederim hayatımda hiç.. hiç sevmedim, aman)... Kendi kendime sorar. Derdim : Kend kendime * «Bu nasıl oluyor ? Nasıl, hangi menbadan doğuyor? Bu büyüleniş, bu bil- mediğim heyecan, sevda denen bu çılgın- lıklar... Nasıl bir kadın hayalinin ilhamı- dir bütün bu rüya ve hülyalar, bu bit- miyen, gönül serhoşlukları?.. Niçin dün- yalarında bir tek sevgiliden daha muazzez başka hiç birşey, ona kavuşmak hülya- sından daha başka emel kalmıyor bu zavallılar için. Oh niçin o ağlıyorlar, ıstırap çekiyorlar; uzun, uykusuz gece- lerde ateşler, hummalar içinde: sayıklıyor, le e Sonra buluşa- o çılgın ümit heyecanları... Ve biribirlerinden ayrı, uzak kaldıkları saatlerde o kendilerini bırakışlar, niha- yetsiz bir İütur içinde ölmek isteyişiler..» Ben hiç sevmemiştim böylel.. İnanın bana!... Sevda denen Di garip nn mi içimde hiç bir za zaman tini Bi rt ederim ki kendimde tama- Bazı tahtında bunlar Pa kat dı ağ o Öyle sanıyordum ki böyle mukave- metsiz ve mülâhazasız o kapılıvermek için daha pekçok şeyler ister ve beklerdim ben sevgilimden... Ama birçokları hiç düşünmeden seviyorlar. Ve bütün bu se- vilen kadınların maddi ve manevi birçok güzellikleri vardır bu inkâr olunamaz. Fakat ne bileyim, ben daha fazla şeyler istiyordum. İstiyordum ki manevi hiçbir zaafı, en ufak bir Li cuğu olmasın benim sevgilimin. Biz, erkekler hepimiz böyleyiz. Kanaat etmesini bilmeyiz hiç. Bahusus ince bir ruh, ince bir zekâ ararız daima sevece- imiz kadında her şeyden önce. Lâkin kuvvetli bir erkek ruhu, müteşebbis bir erkek zekâsı hiçbir zaman on- istemeyiz lardan. Bu kifayetsiz, hem de fazla birşey olur bir kadın için. İsteriz ki rakik, hassas bir ruhu, açık, bir zekâsı olsun sevgilimizin Tatlı bir gönül hoşluğu ile, zar kati, şefkati ile.. nihayet şuhluğu ile ve bülün iyilik melekelerile zengin ruhu, melek ruhlarına el onun.. Ve erişilemez bir gayei hayal olsun bu sevgili bizim i Ne e yazıkki birçek e Elek ar böyle necip, rakik bir ruh mahrum oluyorlar çok zaman.. Ve Ni ücük bir ruh zaafı içimizde birdenbire ne derin, ne nazik bir gizli yara açıveriyor siniz. Nasıl ineiniyor, kırılıveriyoruz bu işler yüzünden biz... stlukta bunlara kıymet ve ehemmi- yet Şer yüpiiğer Ne bileyim, dostları- kusurlarımızı ve meziyetlerimizi paylaşabiliyoruz ve hepsi bilmez- muzla ortaklaşıyor, hoş görülüyor İşte sevmek için de böyle olabilmek, gözlerimizi yummak, artık görmemek, gayri kakiki bir hülya ve rüyaya, bir garip füsuna kendimizi bırakmak, görüş anlayış melekelerimizi, mantık kabiliyeti- mizi tamamen durdurabilmek lâzım. Ben, galiba bunu yapabilmek için bir peri elinin gönlüme değmesini bekli- yordum Bir kadının belki mükemmel, Kusursuz bir vücudu ve ilâhi bir ruhu da olabilirdi bence.. Fakat buna rağmen bu iki benliğin arasındaki bir ahenksizlik bu müstesna mahlükun bütün füsununu mahvedecekti benim nazarımda. h, insanlar garip mahlüklar. Kendi garip teşekküllerine göre herşeyi, y alniz kendi hususi görüşlerile mütalea ediyorlar; gikamıyorlar bir şişmanlar için mu- olan herhangi bir ve dar ihataları içinden .. Bakiyorsunuz; ri bir lar bırakıyor. Meselâ, sizin bu ilâhi yeşil gözlerinizin ei benliğiniz üzerinde inkâr Hayat etrafı: edilemez tesirleri vardır mutlak.. hakkındaki e hadiselere, nizdakilere ait hükümleriniz muhakkak ki siyah gözlülerin görüşlerine hiç te benze- renklerindeki miyecek. Bu bakış ânât düşüncelere, görüşlere sirayet ediyor bu. muhakkak.. Siz bana ister çılgın deyiniz, isterseniz gülünüz . Bu böyle, bu mutlak benim için.. Peki niçin, nasıl mı sevdim? Bu garip hikâyeyi ister misiniz anlatayım size ir “iü Bu, bir fecir serabının sinrine ken- dimi Okaptırdığım bir ândı. Bir akşam çamlıkta bir küçük kızla karşılaştık. Bu hülyalı, aşık küçük çılgın sizde tanır- sınız değil mi P. Mehtapta bir sandal ye- zintisi istiyordu benden. İstiyordu ki ge- ceyi denizde geçirelim, Dalga'arın üstünde mehtapta (o başbaşa beraber, Bu sadece bir şiir fantezisi idi onun için, e yalan söyliyeyim, ben macerayı manasız buluyordum, Fakat o kadar ho- şuma gitmişti ki.. reddedemedim; ve o ak- şam geç vakit tenha bir kumsal boyunda dolaşalım Gin buluştuk, açıl Maji ap harikulâde güzeldi. Etrafımızda ev ışığından halka halka çelenk miş gibi idi. Bana öyle geliyordu ki uzakl lardan, güü üş pırıltılı sular üstünden e'ele tutuşmuş beyaz gümüş elbiseli kızlar gülüşerek bize doğru koşuşuyorlar, çılgın bir e içinde etrafımızda ha kler ser- iyorlar; halkalar çeviriyorlar sas, gülümseme ile başını hü yalı arkadaşım dl bir arkrya . bırakıyor; rüya içinde gibi mırıldanıyordu : — Oh, yanıma gelin siz del. Bıraka- lim kayığı, gitsin kendi kendine... Küreklerden ayrıldım. Garip bir cazibeye kapılmış, onun yı mına sokuldum. Sandal, su- lara tabi hafif salıntılarla ilerliyordu. Bizi yavaş yavaş denize sarkmıs bir çam göl- gesine doğru sürükledi, O zaman yavaşça kolumu bu bülyalı doğru attım. Ona daha ihbyacile hafifçe kendime çekmek istedim, Fakat birdenbire öyle şiddetle yerinden fırladı, öyle sert bir azarla yüzüme hay- kırdı ki.. geri çekilmeğe mecbur oldum. Bir başka hareket yapmış olsam, galiba sandalı devirecektik. Ö zaman yine yanıma oturdu ve dar- gın dergi söylendi : h, bütün rüyamı bozdunuz işte |. Ne iyi idik demin. Böyle yan yana sessir, hareketsiz. Niçin bu size kifayet etmiyor?. Bilmiyorum, anlamıyorum, Bir müddet dargın başını çevirerek uzaklara baktı. Sonra birdenbire döndü, Gizli Mir üm. lele bana bir ceza vermek ister gi Siz li küreklere geçmelisiniz mii dedi. Bu sular, bizi bu gölge lerden yak bir türlü... Niçin bilmiyorum bu gece içimde bir e uysalık vardı. Bu küçük çılgının n fantezilerini bütün arzularını yerine e istiyordum. Hem, onun mağrur yeşil bakışları bana öyle kuvvetle hükme: diyorlardı ki... Yeniden küreklere geçtim. Sandal kımıldandı. Mektabın. çizdiği yollardan yavaş yavaş açıldık. Ve uzun zaman belki saatlerle kendi kendimize, kendi hülyalarımız içinde daldık... Bu hassas mahlükun rakik ruhundan benim de ruhuma bir parça karışmış gibi idi. Hiç düşünmeden; hiç farkına varmadan erim enginlerine : doğru gittikçe açılıyor, yavaş çekilen mehtabın üenMiir sürükleniyorduk. Bir sandala atladık ve | wua3s3 B-A O —ü m İRİ ye g *