1 Tamrauı 1936 CUMHURtlrET KONFERANS İNTİBALARIÎ Komisyonlar çalışırken Karadenize ve Akdenize geçiş meselesi halledilir ve bizim hesabımıza da uyarsa diğer kısımlar kolayca halledilecektir Montreu*: 27 haziran Kojferans, bir perdc arası devri geçiriyor. Birinci perdesi kapanan sahne * nin gerisinde şimdi ikinci sahnenin ha • zırlığile meşgul olan komisyonlar, günde beş ald saat toplanıyorlar; bu toplan hlar esnasında bir takım meseleler çıkı yor; bn meselelerin bazılan derhal hal lediliyor; bazılan da daha fazla tetkike bırakılıyor ve bazılan için de ayrıca ikincı bir komisyon teşkil ediliyor. Meselâ, Boğazlardan geçmek için Türk hükumetine Kaber vermek meselesi hakkında bizim projemiz, bu haberin bir ay evvel verilmesini istiyordu. Bu müddetin uzun luğund&n şikâyet edildi. Teknik komis yonda bunun beş, on günden fazla olmamasmı istiyenler oldu, nihayet bizim müddeti on beş güne indirmeğe razı olmamız üîerine bu noktada derhal ittifak husule geldi. Buna mukabil, sıhhî muayene ve bu muayene hizmeti mukabilinde alınan sıhKiye resmi henüz tetkiktedir. Komisvonlarm hayli gayretle çalışmalanna mukabil, işlerin tutumu bu halde giderse, konferansm çok uzaması müm kündîir. Fakat, umumiyetle tahmin edildiğine göre, eğer birkaç mühim nokta üzerinde ittifak husule gelirse işlerin birdenbire yürümesi ve tetkikleri bugün uzun sürecek gibi görünen bir takım teferrua hn bir hamlede halledilivermesi gayet mümkündür. Zaten konferanslann hususiyetlerinden biri de budur: Önce gayet yavaş gitmek, sonra birdenbire »on sü ratle iki günde yirmi günlük yol almak. Bu defa da böyle olacak zannediyorum. Konferansta Türkiyenin vaziyeti çok mlisaid olmakta devam ediyor. Büyiik devletlerin aralarında Akdenizden Karadenize, Karadenizden Akdenize girip çıkma meseleleri halledilir ve bu meselenin hal sureti, emniyet ve selâmet ba kımindan bizim de hesabımıza uyarsa, diğer bütün meseleler kolayca halledilecektir. Fakat, her ne olursa olsun, birbirlerile, bilhassa Akdeniz muvazenesi ba kımındajı henür hayli ehemmiyetle mü nakaşa mevkiinde bulunan büyiik dev * letlerin hcr vesile ile bizim hakkımızı teslim ettikleri göriilüyor. Balkan devlet lerine gelince, onlar daima bizim tara fımizda bulunuyorlar. Bilhassa Yugos lavya İle Yunatistanın tahsisan Bogazlardan girip çıkma meselelerinde iktısadî ve askerî çok bîiyük bir alâkası bulunan Yunanistanın ner meselede bizim yanr mızda bulundug* bariz surette görülmektedir. *** """* Goriîyorsunuz ki, konferans, bilhassa Cenevredeki toplantılar yüzünden lüzumsuz derecede uzayan bir perde arası dev* ri geçiriyor. Perde aralan seyirciler için müz'icdir. Bundan dolayı da burada herkes sıkılmıya başlamtştır. Bilhassa Türk gazetecilerînin vaziyetleri müz'içtir. Konferans doğrudan dog ruya bizi alâkadar eden bir mesele ile meşgul oldugu için gazetecilerimizin çok gazetecilik yapmaları müşkül oluyor. Bir taraftan mesele bizim jneselemiz, diğer taraftan muhtelif noktki nazarları telif tıoktai nazanndan bizim, diplomatlarımı zın vazifeleri çok mühirn olduğuna gÖre, aşağı yulan, gazetecilere de bir nevi diplomatlık ihtiyatına gömülmek icab edi yor. Diplomat, daima bilir, duyar, görür, anlar, fakat, söylemez. Bizim için bîrçok şeyleri bilmek müşkül olsa da duymak, görmek, anlamak ve bilhassa «sezmek» kolaydır. Buna rağmen, her anladığımızı, her sezdiğhnizi yazmakla belki konfe* ransm iyi işjemesine mâni oluruz* korkusu, Türk gazetecilerini az söylemege mec Şile plâjı Bugün kasabada, açılma merasimi yapılacak Başvekil dün Ankaraya gitti Dahiliye Vekili de Ege seyahatinden döndü . Şükrü Kaya Izmirde halk, parti ve iktısad işlerinin mükemmel vaziyetinden memnun; yakında Trakyaya hareket edecek tarafı 1 tnd sahifede] ile Ankaraya gitmişlerdir. Bir meçhullü muadele ğlum, Milletler Cemiyetince verilecek kararı beklemeden kendi coğrafya kitabında gerekli gördüğü düzeltmeleri yaptı, Habeşistan haritasına İtalyan bandırasını kondurdu, metinde bir takım tadillere girişti, üç beş satır çizdi, üç bej satır ilâve etti. Bunlar d o külkenin bugünkü vaziyetine uygun tenkihler ve ilâvelerdi. Çocuk değil mi ya, istedîğini yapar. Sesimi çıkarmadım. Zaten çıkaramazdım da. Çünkü benim şu Habeş macerasında bilgim gayet kıt. Bir, îtalyanlann oraya girdiklerini biliyorum, bir de împaratorun çıktığmı. Fakat oğlum, Cumhuriyet askerî muharririnin bütün yazılannı, îngiltere parlamentosunda ve Cenevre toplantıla rmda konuşulan her sözü hafızasma geçirmiştir. Vaziyeti benden çok iyi kavradığına şüphe yok. bur ediyor. Bu da bir gazeteciye neş'e ve şevk verici bir §ey değildir. *** Bilmem tstanbulda havalar nasıl gîdi *,* yor? Burada, yağmursuz, tam açık bir Güzel Şile sahıllerinden güzel bir mamara gün henüz görmedik. Bugün cumartesi, Şileyi bilmezsiniz, Şileyi tanımıyor sabahtanberi tam yağmurlu bir hava var; sunuz. Halbuki Şile, Karadenizin sayılı öyle ki galiba, yarın da bu hal devam incilerinden biridir. llk görüşte insanı edecek. Cüzel Leman gölünün renksiz kendine bağlar, çünkü tabiatin ayrı ay ve soluk Atlantiği andıran kurşunihği, rı güzelliklerini, deniz kıyılatımn çe bulutlar ve sisleıüçine gömülen Alplerin şidli hususiyetlerini bir araya topla etrafımıza çevird/'^ ak ve yüksek du rnıştır. Orada heybet, ihtişam var, in varlan arasiçr " ^ *V'<niş olan gazete celik, sükun da var, şiir de var. ?> Eskiden Şile denince, ancak iyi, durciler, bur"%" ^ 4^<jaren etrafa ya gun havalarda cesaret edilebilen üzünyıldıla,"* %• r/^%tikametinde gezmege tülü bir Karadeniz yolculuğu hatıra ge gittiler. Hava orada da peşlerini bıraklirdi; şimdi öyle mi? En güzel yerler • mıyacak ve akşama, canlan sıkılmış o den, dünyamn emsalsiz manzaraları alarak döneceklerdir! rasından geçen kısa bir yolculuktan *** sonra Şileye varıhvermektedir. Akşama kadar gezer, tozar, bin bir Montrö Leman gölünün en güzel bir güzellikleri doya doya içersiniz. En yaköşesi olmakla maruftur. Bana sorarsa nız ben Cenevrenin daha güzel oldugu I kından bakir Karadeniz havasile ciğerna kaniim. Orada ufuk daha açık, golün, lerinizi doldurur, içiniz, gönlünüz açılmış olarak gene ayni gün Şileden dö rengi daha güzel, muhit daha ferah ve j nebilirsiniz. rici ve bilhassa Ren nehrinin gölden ayYa plâjı.. Bütün bu bilgisizllklere ürıldığı yer çok güzeldir. Bununla bera zülen, Şile Kaymakamı, Parti başkanı ber, bizim parlak semalara ve geniş, maçalışmağa koyuldular. Birçok güzellikvi, açık ufuklara alışan gozlerimiz bu leri toplamış olan plâjı mamur bir hale rada bizi yüksek ve koyu renkli duvar getirdiler; maddî fedakârlıklarla büyük lar içine hapsetmiş hissini veren tabiatin bir kazino yaptırdılar. Ziyaretçi, misa darlığı beni sıkar. fir ihtiyaclanmn çok ucuz teminine de Bari, biraz hareket olsa! Hareket te tevessül edildi. Belediye tarafından işlettirilecek olan plâj ve kazinonun açılyok. Güzel, şık, yeşillik ve çiçeklik içinma merasimi başta Kaymakam olmak de, her türlü istirahat unsurlarına sahib üzere bugün yapılacaktır. küçük bir kasaba. Akşam saat sekiz olŞileyi bir kere tesadüfen olsun tam • du mu, sokaklar îstanbulda eski rama yanlar, vakit vakit ziyaretten kendile zanların iftar saatlerine benziven bir ten rini alamıyorlar. Bu zevat arasında bahalıga ve sessizliğe düşüyor. O zaman zı Amerikalılar, Macar elçiliği erkâm larda iftar saatleri geçince canlanan ls da var. Bunlar Şileye doyamadıklannı tanbul ^sokaklarına mukabil burada ten söyleyip duruyorlar. Üsküdardan kalkan otomobiller, A halık ve sessizlik gittikçe artıyor. tşin bir lemdağmdan geçen düzgün bir şoseyi fenalığı da şu ki burada karanlık çok geç çöker; îstanbul saatile on buçuk, ya takiben azamî bir buçuk saatte Şileye ni burada dokuz buçukta henüz gök ka varıyorlar. Yolun devamınca etraf o kadar zevkli, keyifli, o derece lâtiftir ki rarmamıştır. Çünkü îstanbula nisbetle sinemalarda hayran ve meshur seyrethayli şimaldeyiz. Akşamin aydınlık za tiğimiz manzaraları gölğede bırakır. manı devam ettiği halde sokaklarm bu (Irva) gibi birkaç büyük dere, mebkadar sessizliğe gomülmesi insana bir ga zul akar sular geçildikten sonra, Şile; riblik hissi de verir. Ecnebi gazetecilerin bütün güzelliği, bütün ihtisamile ve 8ahemen kâmilen Jeneve gitmeleri de bu hibi oldugu Karadenizin en büyük, mehib fenerile meydana çıkar, gözlersessizliği büsbütün artırdı. de büyür, büyür... O zaman vakit geçirecek bir çare bulŞimdilik her sabah akşam karşılıkll malı. Işte Isviçrede olmıyan şey de bu otobüsler tahrik edilmekte, bir lira 0dur. Daha geldikleri günden itibaren sı lan otobüs parasımn 75 kuruşa indirilkılarak sinemaya gitmek temayülleri gös mesi de düşünülmektedir. S. D. termiş olan genc gazetecilerle alay ediyordum: ADLtYEDE « Hah, diyordum, aman sinemaya gidiniz, çünkü tstanbulda bulamazsmız.» Biraz evvel önünden geçtigim bir si* nemanın ilânına baktım. Hani, Anni Ondranın askerliğini gösteren bir filim vardır ki bizde kaç senedenberi sinemadan sinemaya dolaşır, işte onu ilân ediyorlar; içimden üçüncü defa olarak bu filmi görmek hissi geçti, kendimi güç tuttum. Akşam oluyor. Tramvay gürültüsü seyrekleşti. Otelin etrafmda, yuvalanna toplanan kuşların, birbirlerine tamam haberi veren cıvıltıları arttı. Biraz sonra onlar da susacaklar. Uzun fasılalarla geçen göl vapurlarınm çark gürültüleri bir müddet sonra büsbütün işitilmez olacak ve nihayet, geceyansına kadar arada bir tramvay gürültüsü, tektük otomobil motörü olmasa zannedersiniz ki, Montrö içinde yalnız bülbüller yaşıyan yeşil ve kokulu bir yuvadır! Başvekil Ankarada Ankara 30 (Telefonla) Başve kili hâmil olan tayyare bugün saat 17,10 gece hava meydanına geldi, Vekiller, Vali, Emniyet Direktörü birçok zevat tarafından karşılandı. Ismet lnönü hava seyahatinden çok memnun bulunduklan pilotların mükemmel, makinelerin sağlam, yolun k:sa, yolculugun da çok rahat ve keyifli olduğunu söyledi. 1 Dahiliy* Vekili fehrimizde Bir müddettenberi Izmirde bulunmakta olan Dahiliye Vekili ve Parti Genel Sekreteri Şükrü Kaya refakatinde Parti lımumî idare heyeti azalan oldugu halde dün saat 4 te Izmir vapurile îstanbula gelmiştir. Şükrü Kaya, Galata rıhtımında Istanbul Valisi, Belediye ve Parti reisi Mu Hiddin Ustündag, Vali muavini Hüdai, tstanbulda bulunan meb'uslar, Denizyollan işletmesi umumî müdürü Sadeddin, Liman Umum Müdürü Raufi ve daha bir çok zevat tarafından karjılanmıştır. Dahiliye Vekilimiz doğruca Floryaya gidereke Reisicumhur Atatürke tazimatlarinı arzetmiştir. Şükrü Kaya, tzmirde valilerin ve Parri idare heyeti azalarmtn yaptıkları top lantılara riyaset etmiçtir. Bu toplantılar' da Partiye aid birçok işler görüşüldük ten sonra valiler vazifeleri bajlanna gitmişlerdir. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya VaUmizle beraber vapurdan çtfctyor Yalnız bir noktayı, şu geniş bilgisine rağmen, kestirememiş olacak ki bana başvurdu: Dahiliye Vekilimiz teyahatinden çok memnun! Dahiliye Vekilimiz kendisile görüşen bir muharririmize |u beyanatta bulun muştur: Parti idaresinin hükumetle daha yakmdan teşriki mesaisine dair alınmış olan son karar üzerine Ankarada bir kısım valilerle yapılan içtimada vaziyet Başvekilın reUliğile müzakere olunmuş tu, Parti umumî idare heyeti azası ar kadajlarımızla îzmir seyahatimizde ayni mevzu Ege mıntakası valilerile görüşül dü. Bu i| zaten valilerimizin bildikleri ve esasen ötedenberi de alâkadar olageldikleri bir vaziyettir. Tatbikatta hiçbir zorluk olmryacağı aynen ve umumen bir Baba, dedi, Ras Guksa ne olacak? kere daha müşahede ve tespit edilmiş olHabeş meselesıni tek meçhullü muadedu. Şimdi yakında ayni mevzu üzerinde Trakya valilerile de bir toplantı ve gö le biçimıne sokmuş görünen oğlumun bu biricik müşkülünü de ben halletmek isterüşme yapılacaktır.» dim, kitabhaneden bir tarıh cildi aldım, Ege mıntakasında vaziyet Dahiliye Vekilimiz, muharrimizin ri seçtiğim satırlan kendisine okudum: 1623 yılındaydı, Bağdadda Bekir cası üzerine, Izmir seyahati dolayisile o havali ahvali hakkındaki görüşlerini de Subaşı adlı bir zorba türedi, şehirdeki Türk valisini öldürttü, o valinin kâhyaçöyle anlatmışlardır: « Izmir seyahatimiz vesilesile o ta s \ iki oğlunu zift doldurulmuş bir kayığa rafların umumî vaziyeti ile de alâkadar koydurdu, zifti ateşletip Dicleye bıraktıroldum. îdarî bakımdan hükumetle halk dı ve kendini Bağdad hâkimi ilân etti. arasında çok derin bir anlaşma ve kay Istanbul bu cınayetleri cezalandırmak naşma vardır kİ bunu rejimimizin büyük için Bağdada büyük bir ordu gönderince bir feyzi olarak mahsus surette kaydetmek Bekir Subaşı başka bir yol tuttu, işlediği isterim. Meselâ hükumetin muhafazasma cinayetleri gÖlgede bırakacak bir işe başmemur oldugu asayişin her gün daha mü vurdu, ihanete girişti, yabancılardan yarkemmel devammda halkın da kendUini dım dilendi ve Bağdadı bu yardıma karşı hükumet kadar alâkadar ve adeta diye terketmeğe soz verdi. bilirim ki vazifedar sayacak şekil ve su Bağdad, bugün oldugu gibi, o devirde rette bir tarakkiyi zevkle müşahede etmiş de kıymetli bir şehirdi, ele geçirmek istibulunuyorum. Bu sene her çeşid mahsu yenler eksik değildi. Bekir Subaşının dalün umumî surette iyi olusu da herkesi vetine bu sebeble hemen icabet edildi. ve hepimizi memnun eden bir vaziyettir. Fakat îstanbul bu ihanet yüzünden Irak Halkın vatan selâmet ve saadetine olan kıt'asının elden çıkacağını sezerek işi tat$iddetli alâkasını da bilhassa zikretmeli lıya bağlamak istedi, hainin Bağdad valiyim. Her yerde bana Montröde müzake lığıni tasdik etti. Bu sefer Bekir Subaşı releri yapılmakta olan Boğazlar mesele öbür tarafı kündeden atmıya yeltendi, mizi soruyorlardı. Hulâsa büyük şefleri şehri tesellüm etmeğe gelen yabanmizin izinde kendi işlerinin eri ve cı orduya ateş açtı. Lâkin oğlu, öz memleketlerinin selâmetine bütün kalble OBIU Mehmed, Baedadı almak istiven yarile bağlı bir millet kütlesi gormrs'cn geli bancılarla elaltından uzlaşmıştı, babasıyorum, ve pek kolay tahmin edersniz ki nın yerine kendisinın vali yapılması şar çok memnun olarak...» tiîe sehri teslim etmeğe sö'z vermişti. Bekir Subaşı, harble meşgul olurken Mehmed de saman altından su yürüttü ve askerden bir kısmını kandırarak şehrin kaBu sene, Ingilterede yapılan hava gös pılannı açtı. terişleri geçen senelerinkine benzemiyor. Dört beş gün sonra Bekir Subaşı vakîngiltere, halkın, tayyreleri ve bunlarm tile vali kâhvasına yaptığı biçimde ateşihtiva ettigi bütün aletleri görmesini. em lendirilmiş ziftle dolu bir kayıkta cayır niyet ve itimad hasıl etmesini istiyor. în cayır yanıyor, oğlu Mehmed de şarab giltere, ayni zamanda, bütün dünyanın içerek bu yanişı seyredıyordu. Lâkin bunu görmesini ve teemmüle varmasını is Bağdadı alanlar, vatanına ihanet eden tiyor. Bekir Subasıdan sonra onun kanını taşı îngiltere, tekrar kuvvet siyasetine av van oğlunu da sağ bırakmadılar, dünyadet etmjştir. dan «öcürtlüler. Oğlum, kitabı kapadığımı görünce, Uşaklılar sevinç içinde sordu: Uşak (Hususî) Gelen haberlere Ras Guksa için birşey söylemedin göre, Uşak şeker fabrikajının çalışması baba. için hükumetin verdigi emir ve Anka Bekir Subaşının yerine Ras Guk raya giden Uşak heyetinin bu hususta gördüğü alâka, Uşakta bir bayram sevin sayı koyuver, muadele halledilmiş olur. ci uyandırmıştır. Bu suretle Uşağtn iktıM. TURHAN TAN sadî hayatta, iş bulma ve çalışma mev zuu üzerinde bir yenilik, bir canlılık o • Bir tayin lacaktır. Bu yıl pancar zeriyatı da geniş ve iyidir. Vakıflar umum müdürlüğü varidat müdürlüğüne müfetfif Cemaleddin GezMetreaini jiletle yaraladı men tavin edilmiştir. Yirmi senedenberi Davudpaşada Yokuşçeşme sokağında oturan Ali, metresi Şefıkayı başka bir vakfın bütün idarelerinde çalışmış bulu erkekle gezerken görmüş ve jiletle yti nan Cemaleddine yeni vazifesinde de muvaffakiyet dileriz. zünden tehlikeli surette yaralamıştır. Bir katil mahkum oldu Bundan bir müddet evvel Eyübde bir kadın meselesi yüzünden arkadaiı Be « kiri öldürmekle suçlu Muradın Ağırceza mahkemesinde devam ermekte olan muhakemesi dün bitmittir. Suç sabit görü • lerek on iki sene altı ay hapsine karar verilmiştir. İngiltere bir senede 1750 harb tayyaresi yapacak [Baftaraft 1 ind sahifede] tmektedir. Royal Air Forceun 1937 de hazır olacak 1750 harb tayyaresinden üç:e ikisi bombardıman tayyaresidir. Er kânıharbiye, bunlarm imkân nisbetinde iağlam ve öldürücü vazifelerini yıldırım iüratile yapmaga elverişli olmalarına itina îtmiştir. Fakat Ingiliz ordusunun en şayanı dikkat tayyaresi pilotsuz tayyaredir. Bugün, İngiltere fabrikalanna bunlardan 41 tane ısmarlamij, bulunuyor. Bu tay yareler, içlerinde bulunan «rarengiz bir radyo aleti vasıtasile yerden idare edil mektedir. Bir yandan da, İngiltere, hava ordusunun muhtac bulunduğu 2500 pilotla, diğer 20,000 mestahdemi yetiştirmekle me^guldür. On üç sivil mekteb açılmıştır. Bu mekteblerden çıkan talebe on bir askerî mektebe tevzi edılecektir. îngiltere sahillerinde ve Ingilterenin şarkmda yenİden kırk dokuz hava üssü vücude getiriliyor. Tayyare filotillâlan buralara dağıtılacak ve bu suretle, anî bir taarruz vukuunda toplu surette imha tehlikesinden korunmuş olacaktır. lar daha kolay unuturlar. Muvaffakiyet1 herşeyi unutturur. Hatta ben hatıraları • mi yazsam ve yazdırsam kimse inanmaz. Kendisine iftira ediyor, yahud nazarı dikkati celbetmek istiyor, derler. Değil mi? Sen söyleyince anlıyorum. Bun Iarı ben kendim düşünemem. Şadi uzun sürecek bir mahkumiteye aaid verdigi kararın işkencesini kendi içine sindirmeğe çalışarak dudaklannı ısırıyordu. Sabahate baktı ve silkindi: Haydi! dedi, seni daha fazla görmiyeyim. Karanmın gevşemesinden korkuyorum. Yüzüme bakma. Elimi sıkma. Bana hiç birşey söyleme. Bir dükkândan çıkar gibi buradan çık. Burasi şimdilik sefil bir büyücü dükkânı. Ben adi bir falcıyım. Falcılan bile taklid eden, falcıların bile sahtesi, yani sahtekârların sahtesiyim. Hiç itiraz etme. Ben seni bulacağım. Ben seni mutlaka bulacağım. Fakat beni bekle. Fakat beni unutma. Beni hergün hatırla. Gözünün önüne yarıbeline kadar çamura batmiş, fakat ba{ile, içinde yükseklere doğru atan kalbile Maslak yolundaki facia Maslak yolunda bir zabitimizin ölü mü ve on kişinin yaralanmasîle neticelenen otobüs kazası hakkındaki tahkikata devam edilmektedir. 5°f° r Hüsnü dün Adliyeye gonderilmis; Sultanahmed î kinci sulh ceza mahkemesinde sorgusu yapılarak tevkifine karar verilmiştir. Bir sahtekârlık davası neticelendi Üsküdar Malmüdürlüğü veznesinden sahte bir ita emrile 1566 lira almakla suçlu Kadıköy Malmüdürlüğünün eski kâtibi Cevadla karısı Muazzez ve bu işMUHİDDİN B1RGEN de ihmalde bulunmakla suçlu m«mur îngilterenin Mısır komiseri lardan Cevdet, Edib, İhsan ve Necati Kahire 30 (A.A.) Ingiliz Âli komi haklannda Ağırceza mahkemesinde deseri Sir Miles Lampson, bu sabah îngil vam eden muhakeme dün bitmiştir. Cetereden buraya gelmiştir. Yarm Nahas vadın bir sene hapsine; diğerlerinin beraetine karar verilmiştir. Paşa ile görüşecektir. Şadi ufuklara bakar gibi dalgın goz • lerle: Hayırî dedi, vadediyorum, o vaziyette sana haber veririm. Sabahat gene önüne bakarak: Çünkü, dedi, ben senin her rialini beğendim. Senin fenalıkların bile fena değil. Sen her şeyini açıkça söylerken bile ben senden nefret etmedim. Senin yanında benim zihnim açılıyor. Ah... Senin yanında da bana safiyet geliyor. Senin her hareketin bana her şeyi daha iyi gösteriyor, daha iyi düşündü rüyor. Senin bir bakışın benim yüregimi temizliyor. Senden bana akıl geliyor. Senden de bana iyi ahlâk geliyor. Ah... Birbirimizi ne güzel tamamlıyabi liriz. Fakat buna lâyık olmalıyım ben...Ailen seni bir serserile birleşti diye ayıblamamalı. Ben bir serseriyim. Bu hüviyetimi üstümden atmalıyım. Kendi ma zimi evvelâ kendim unutmahyım.İnsan Cumhuriyetln tefrlkatı: 47 SERSERI Yazan: Server Bedl benim için senin yokluğuna katlanmak ne zor! Ben ki seni bir gün görmesem... Fakat bırakalım. Lâyık değilim. Bunu söylemege bile lâyık değilim. Şadinin son cümlesi bir hıçkınk için de boğuluyordu. Sabahat onun iki elini de tuttu. Şadi erkekçe bir metanetle sil kinerek: Bırak, dedi, karanm zayıflama sın. Haydi, git artık. Ben seni günü ge • lince ararım. Emin ol. Seni aldatmıyo rurn. Aldatmak isteseydim, fırsatlar vardı, biliyorsun. Fakat... korkuyorum da.., Neden korkuyor sun? Ya... Muvaffak olamaz da... JCeş4inebir §ey yaparsan.^ Ebediyyen değil. Bir müddet. Yani ben çahşayım, çalışayım, çalışayım, çalışayım, muvaffak olayım, sana lâyık ola • yım, ondan sonra benimle görü;. Çok sürmez bu, emin ol. Acele etmege mec burum. En fazlası bir sene. Belki d»ha evvel. Oh.r, Fakat..„ Ne var, fakat?.. Ben... Ben seni hergün görmek isriyorum. Şadi Sabahatin elini bir daha öptü: Teşekkür ederim, dedi. fakat tabret. Bir sene çok uzun, fakat Belki daha evvel. Çok çalışaca • ğım. Belkj daha evvel, Bir diisünşene, goklere kadar fırlamak istiyen bir adam gelsin. Hayalinde o adamı elinden tut ve battığı yerden senin bulunduğun yere kadar çek. Senin bulunduğun yer gbklerdir. Çünkü ben seni daima bir melek gibi tasvir ettim. Onun için ayaklanmla toprağı itiyor, sana kadar yükselmeğe çabahyorum. Haydi! Saadetle. Ben kendimi unutugum zaman bile seni unutmıyacağım. Şadi sustu ve önüne baktı. Sabahat, adımlannı mıhlı olduklan yerden koparıyormuş gibi güçlükle atarak, ağır ağır, sendeliye sendeliye uzaklaşıyordu. O kadar rüya içinde bir gidişi vardı ki vücudünü kapının kenanna çarptı. Ayak seslerinin koridorda tamamile kaybolduğunu duyan Şadi, hemen kendini sedirin üstiine atmış ve ağlamak için mendilini çıkarmıştı; fakat temiz bir adam gibi ağlamağa bile hakkı olmadığmı ve iradesinin gözyaşlan halinde boşalıp kuruması ihtimalini düşünerek bu tuğyanını içinde boğmak için mendilini dU'^' ' ^ başladı. Beş dakika içinde büyük dört köşe keteni paramparça etaıişti ve hırsından titriyordu. Sonra birdenbire ayağa kalktı, yum • mklannı sıktı: Muvaffak olacağıml diye bağırdı. Hemen, bir daha dÖnmemek üzere, bu evden çıkıp gitmek istiyordu. Suzana ver* diği randevuyu hatırladı, yüzünü buruşturdu. «Bir daha onun da yüzünü gÖrmemeliyim! Geçmiçten hiç birşey kal mamah» diye düşündü. Fakat Ermeni kızının dostluklanm, fedakârlıklanm ha* tırlıyordu: «Ona da mı fenalık edece ğim? dedi, bu akşam ve bir daha beni görmezse çok üzülür. Onu da mı aldatmış olacagım?» Ayaküs.tü çok düşündü. «Hayır! demeğe başladı kendi kendine, ona iyilik etmiş olacağım. Çünkü onun da ahlâkmı ben bozdum. Benim yanımda, benim hatırım için bu numaraci • lıklan yapmıya katlanıyor. Ben C ^ ihtiyar doktorunun yanında * ~z hanımcık oturur.