Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ON YEDİNCİ YIL. NO: 5361 ADIMIZ, ANDIMIZDIR |TEMMUZ 1936 ÇARŞAMBA, Son haberler üçüncü sayfamızdadır T HER YERDE 5 KURUŞ Rumanya mektupları: HI. ÜÇ GÜNLÜK BİR DOLAŞMA Geçen seneler otomobille Av- rupaya seyahat eden bir dostu- - mun bana, Romanya yollarından şikâyet ettiğini hatırlıyorum. Ru- menler harb ve işgal * tahriblerini onarmak için, bir müddet, yeni ba- yındırlık işlerini ihmal etmek za- ruretinde kaldılar. Bu arada buh- ran geldi, çattı. Fakat yolsuz bir memleket, yalnız dağınık — de- gil, vahdetsiz bir memleket demektir. Demiryolu hududları ve başlıca — merkezleri — biribirine bağlarsa da, yol kadar toplayıcı, tanıtıcı ve kaynaştırıcı değildir. Hele otomobiller ucuzladıktan, otobüs, otokar ve motosiklet gibi herkes harcı vasıtalar arttıktan, ve katran şose tozunu kaldırdık- tan sonra, yol büsbütün ehemi- yet aldı. Aşılmaz zannolunan ârızalı mesafeler asfaltla bağlan- dıktan ve yüz kilometrelik hızı mümkün kıldıktan sonra, uzak dağlar, ormanlar ve göller günde- lik gezinti yerleri, ve daha yirmi yıl önceki maceralı seyahatler genç kız eğlenceleri haline geldi. Herhangi bir Avrupa memleke- tinde Ankara gibi bir şehir, iki sa- atte ormanlar içine taşınabilir; Öğle yemeğini Karadeniz kıyıla- rında yiyenler, gece gene Yenişe- hirdeki evlerinde uyuyabilirler ve böyle bir dolaşma, haftada bir defa, asağı derece barem maaşla- rının bile tahammül edebileceği bir masrafla olur. Rumanyalılar bizim üç gün olan- ca süratle devredeceğimiz ovala- rın ve ormanların asfalt yollarını dört beş sene içinde başarmışlar - (X'X . Vaktimiz dar olduğu için, Bükreş - Sibin (eski Hermanştad), Braşov, Sinaya - Bükreş devrini yaptık. Sibin yolu üzerinde Bizans üslübunun en güzel âbidelerinden addolunan Curtea de Argeş kili- sesini ziyaret edeceksiniz. Aslı on altıncı asır inşası ise de, harab olduğu için Kıral Birinci Şarl tarafından yeniden imar edilmiş- tir. Birinci Şarl ve birinci Ferdi- nand'dan başka kıralice Elizabet (Karmen Silva) bu kilisenin zen- gin ve muhteşem dekoru içinde yatıyor. Kocasr öldükten — sonra, Karmen Silva kilisenin - avlusun- daki küçük sarava çekilmiştir. Her Rumanya vatandasının aşk ve mef- tunluk duyduğu Karmen Silva”- nın, bu kücük saraydaki son sene- lerinin bütün hatıralarına, hürmet ve hüzn ile temas ediyoruz. Türk tarihinde eski şiirleri aoku- muş olanlar. Hermanştad'ın hen- dek ve burelarını ziyaret etmeli- dirler. Eski destanların uğultusu dinmistir. Sibin, seyvahları sükün ve tabiata çağırıyor. Bakir bir or- manı şehrin korusu olarak bıra- kanlar, onun bu karakterini ta- mamlamıslardır.. Sibin 50 bin nüfuslu bir kasaba ise de, İzmirimizin. Ankaramızın ve İstanbulumuzun bu kadar kala- balık olmasını temenni ederdim. Hayat hreketi o kadar kesiftir. Burada imar, orta çağ hususi- yetlerini taşıyan mahalleleri tah- rib etmemiştir. Kasabada rumenler, macarlar ve saksonlar hemen hemen müsavi sayıda iseler de, köyler rumen- dir. Bunlardarn — birinde, “köy muhtarının evinde yediğimiz öğle yemeğini, en zengin ziyafetlerin hatırası üstünde tutuyorum. Yet- miş beşlik bir genç olan muhtar, henüz günde bir litre şarabını içi- yor ve tarlasında çalışıyor. — Evi, ilâve odalar halinde geniş avlusu- Falih Rıfkı ATAY nun etrafına dizilmiştir. Dış kapı- dan girdiğinizde, köylü hariminin sıcak havasını teneffüs ediyorsu- nuz. Tertemiz bir ev, nesillerden kalma elişleri ve dokumalar, mil- t esvabları içinde muhtarın karı- sı ve çocukları, duvar üstüne asılı seramikler; bu dekorun içine, köy çalgısını ve rumen türkülerini ko- yunuz. Rumanyalı hassalarının asıl kaynağı budur. Gök, bu hari- min bağrındadır. Braşov'da bir gece kaldık. Muntazam ve sevimli şehri gün ay- dınlığında pek iyi tanımağa vakit bulamadık. Çünkü aynı günde Si- naya'yı gördükten sonra, Bükreş civarında bir gölde akşam yeme- ği yiyeceğiz. Bizim orman tahribcilerini ya - nıma alarak, bu yolculuğu onlarla beraber yapmak isterdim. En bü- yük medeniyet hali, tabiat umra- nında görünür. Rumanyalılar, ağaç düşmanları ile boğuşarak, zengin ve müstesna tabiatlarının güzelliğini nihayet kurtarmağa muvaffak olmuşlardır. Sinaya, Karpatların müuhteşem manzarası içine gömülen bir ra- hat şehridir. Yazlık şato, su ve or- man sesleri içinde, yeni Rumanya hürriyetinin hatıralarını muhafa- za ediyor. Burada ilk büyük şato- dan başka, iki üç köşk daha - var. Karmen Silva burada oturmağı se- verdi; kocasını burada kaybettik- ten sonra, yukarda bahsettiğimiz kilisşenin avlusundaki manastırım- sı sarayda uzlete çekildi: Bükreşlilerin bir “*kısmı yazın Köstence kaplıcalarına, bir kısmı Sinaya otel ve kösklerine dağılı - yor. Sinaya'nın yakın - ormanları içinde bir çok kür ve rahat evleri vardır. Sinaya şatosunu dolaşırken, bi- ze muhtelif salonlar içinde bir de türk odası göstereceklerini vadet- mişlerdi. Merakla girdik. Türk sa- natı ile hiç münasebeti olmayan (Sonu 2. inci sayfada) CENEVRE ASAMBLESİNDE: Gürültülü hâdiseler oldu Negüs'ü ıslıkla karşılayan italyan gazetecileri jan- darmalar tarafından dışa- rıya çıkarıldı. Negüs Cenevre garında Cenevre, 30 (A.A.) — Milletler Ce- miyeti asamblesi B. Van Zeelandı işti- rak eden 51 reyin 47 siyle başkanlığa seçmiştir. Celseyi saat 17 de B. Eden açmış ve B. Benes'in asamble başkanlığından istifasına dair olan mektubunu oku - muştur, Tam bu sırada Negüs salona gi- riyordu ki bir az sonra da B. Van Zee- land başkanlığa seçilmiştir. Üçüncü Türk Dili kurultayı KURULTAYDA BULUN - MAK İSTİYENLER NASIL MÜRACAAT EDECEK - LER? İstanbul, 30 (A.A.) — Türk dili ku- rumu genel sekreterliğinden: Üçüncü türk dili kurultayı 24 ağus- tos 1936 pazartesi günü Dolmabahçe sa- rayında açılacaktır. Kurultayda bulunmak istiyenlerin 15 temmuz 1936 akşamına kadar adlarını, işlerini ve adreslerini Dolmabahçe sara- yında türk dil kurumu genel sekreterliği- ne bildirmeleri lâzımdır. Geçen kurultay- larda ve kurumun çalışma kollarında bu- lunan lar da bu kurultayda bulunmak is- tiyorlarsa bunu yeniden bildirmelidirler. Bunun için yazılacak kâğıdda kurul- tayda üye olarak mı yoksa dinleyici ola- rak mr bulunmak istenildiği de yaz-'ı ol- malıdır. Soy adları yeni olduğundan bunların yanında öz adların da göste- rilmesi rica olunur. Kurultayda bir tez vermek istiyenle- rin de 15 temmuz 1936 akşamına kadar tezlerinin bir kopyesini kurum genel sek- reterliğine göridermeleri lâzımdır. Kurultay ruznamesiyle tez mevzuları 19 mayıs 1936 da çıkan bildirikte yazı- İdır. Başbakanımız dün tayyare ile İstanbuldan şehrimize dönmüştür. Resimlerimizden üstteki, Başbakanımızı tayyareden indik ten sonra B. Çetin Kaya ile görüşürken; alttaki de, kendisini karşılamaya gelen Kamutay Başkanı ve Adliye, Bayındırlık ve Srhat Bakanlariyle bir arada göstermektedir. (Sonu 6. ıncı sayfada) Montrö konferansı Teknik komite okunmasını bitirdi Montrö, 30 (A. ; A.) — Anadolu * Ajansının husu: si muhabiri bil- diriyor: “ 9 numaralı tebliğdir: Teknik komi- te, saat 16,30 da beşinci içtimaını akdetmiş, muka- velename projesi- sinin 6 ıncı mad- desi üzerinde mü- zakerelerine de- vam ile (h) fas- lının üç fıkrasının bu maddeden ayrıla- rak ayrı bir madde halinde tespitine ka- rar vermiştir. Bundan sonra, Sovyet delege heye- ti tarafından umumi içtimada 7 inci maddeye ait olarak ileri sürülen tadil teklifi ile japon delege heyeti tarafın- dan boğazlar mıntakasının muharip dev- letler harp gemilerine tamamen kapa - tılması hakkında komiteye verilen ta - Cil teklifi üzerinde iptidat noktai na- zar teatisi yapılmış ve 7 inci maddenin bilahare ya umumt içtimada, yahut eğer bir kaç güne kadar komite bu hu- susta müzakere zamanı geldiğini sanır ise - teknik komitede yeniden müzake- re dilmesine karar verilmiştir. Muha - rip Türkiyenin, harp gemilerinin bo - ğgazlardan geçmesini bir müsaadeye ta- lik eylemesi hakkı aleyhine hiç bir prensip muhalefeti ileri sürülmemiştir. Bu maddenin tahrir tarzının, kati su- rette tespit olunacak 6 ıncı madde met- ni ile alâkadar bulunduğu gösterilmiş- tir. Japon delege heyeti, bu maddede ya- zılı Milletler Cemiyetine yapılacak teb- liğler dolayısiyle umumi içtimada ileri sürdüğü ihtiraz kaydını hatırlatmıştır. Türk delege Milletler Cemiyeti azâsı devlet sıfatiy- le olan hukuk ve teahhüdleri kalmak şartiyle, japon delege heyetinin endişelerini giderecek her hangi — bir formülü kabule amade olduğunu bildir- heyeti, Türkiyenin mahfuz eli Dış Bakanımız, konferansın projemizin . ilk, açılış gününde, mumi içtimada, yeniden askerileştiril- mesi üzerine boğazların artacak emni- yeti dolayısiyle — zararsız gemilerle Türkiye ile gerginlik halinde bulunan devletler gemilerine aynı muamelenin yapılmaması lüzumu hakkında ileri sür- düğü mülâhazaları hatırlatmış ve aynı zamanda Milletler Cemiyetine yapıla- (Sonu 6. ıncı sayfada) Büyük bir dost kaybettik - General Şeril Pariste öldü kalb sektesinden Bugün okurlan-'; mıza büyük bir türk dostunun ölü- mü haberini ver- mekle esefleniyo-y ruz. Birleşik Ame- rika devletlerinin eski Ankara büyük elçisi general Hiç- kok Şeril, hazira- nın yirmi altıncı gecesi Pariste Kursel sokağında- ki 10 numaralı e- vinde bir kalp sek- tesinden ölmüştür. Newyork Herald Tribune gaze- tesinin Pariste çıkan sayısında okudu. ğumuza göre General, o gün Felemeni elçisinin verdiği bir kabul resminde bu lunmuş, fakat o gece için yapılan bir yemek davetine biraz keyifsiz olduğu- nu söyliyerek gitmemişti. General Şeril * Vaşington'da doğan General, Yale ü (Sonu 2. inci sayfada) miştir. Başkan, romen delegesi sıfatiyle u- Avam Kamarasında B. Duff Kuperin nutku etrafında Londra, — 30 (A. A.) — Dün saat 19 da baş- lıyan bir hususi toplantıda Avam işçi partisi grupu ta Kamarası, rafından verilen geciktirme tak- ririni 136 reye karşı 284 red etmiştir. reyle B. Attli öğleden sonra, bakanların son beyanatı ile bilhassa B. Duff Kuper'in Paris'te verdiği nutka dair mebus B. Attli'nin Bu görüşme, hükümetten izahat istemesi üzerine açılmıştır. kopan fırtına B. Attli, harb bakanının: “ — Milletler — Cemiyetinin top , lantısında he - men önce ve ya- ; bancı bir mem- lekette, hüküme- |3 tin — müterakki dış sıyasası ve İngilterenin and B. Duff Kuper ğince girişmiş olduğu teahhüdlerle te- laşmalar — gere- halüf eden aleni beyanatta bulunması" hakkında kabinenin dikkatini çekmiş - tir. (Sonu 3. üncü savfada,