HOKKABAZ Yazan: NURULLAH ATAÇ İnsanların çoğu gibi ben de, hokkabaz İstanbula son günlerde gur'un hünerlerini, bir çıktı, gidip göremedim. sıkıldı; belki bu sıkıntıyı avutmak içindir, ga e syn alınan zevk üzerinde düşü Ni e romanlardan, gördüğü- müz piyeslerden çoğunun, mevzularına varıncaya kadar şeyini o unultuğumuz halde; hokkabaz hünerleri çabuk çabuk hafızamızdan silinmez. (Hiç olmazsa benim işin böyledir). Belki bu, roman okuduğu: muz veya tiyatroya, kadar Ohokkabaz görmediğimiz belki de hokkabazların hünerlerinin mah- < olmasindan, her birinin yaptıklarının çok' biribirininkine benzemesindendir. Yılda beş on hokkabaz görsek, ve bunların her biri yüzlerce ayrı hüner yapsa, ihti- mal ki onları da zihnimizde karıştırır ve çabucak unuturduk... Böyle izah etmek d kabildir; fakat hokkabaz hürerlerinin hafı- zamızda daha devamlı bir iz şöyle bir sebebi de olabilir : hüneri daima bir ize» dir, yani nasıl olduğunu anlamadığımız, alışık olduğumuz hadiselerin, kanunların dışında bir şey. Küçücük, boş bir kutudan demet demet çigek, sürü sürü kedi çıkıvermesi, bunun nasl kabil olduğunu öğrendiğimiz âna kadar, bizim için elbette bir mucizedir, çünkü eşyanın tabiatine münafidir ucize dikkatimize çarpar, zihnimizi, hafızamızı kavrar. İstediğiniz kadar hok- kabarın, tabiat üstünde bir insa dığını, demek mucizeler yapamiy hilesi öğrenilince hünerinin gayet basit birşey olduğu © anlaşılacağını düşünün Buna samimiyetle kanaat getirmeniz için, o hünerin sırrını öğrenmeniz, onu belki sirin de yapmanız lâzimdir. Yoksa içiniz: luğundan ellerimin, gözlerimin şahadeti ile emin. olduğum bir kutudan- birçok şeyler Bu nasıl oluyor P» der ve siz cevap isteyen bu sualden kurtula- maz, bunun için de hüneri unutamazsınız. Diyebiliriz ki mucize hususunda hok- kabaz, peygamberlerden üstündür. Çünkü kânsız bir işs mucizedir, tabiate kük- meden Allahın hususi bir izni ile olmuş- tur demek te yine bir nevi izahtır. Hok- abazın mucizesinin ise, hileyi bilmeyenler işin, bu kadarcıkta bir izah yoktur. 20 sn Li Hele yaptığı işte imkânsız birşey olma- ığını söylemesi, seyirciyi küçük düşürür. Hile yaptığım biliyoruz, kendi de itiraf ediyor, fakat göremiyoruz; demekki o adam, hünerlerini (o gösterdiği bizden üstündür, bize hakimdir. İyi düşü- nürsek hokkabaz seyrinde, unurumuzu kıran bir taraf vardır: o adama karşı ac i kabul ediyoruz demektir. «Ben, bir takım hileler yapiyorum; fakat siz bünları göremezsiniz, çünkü ben görme- nizi istemiyorum.» o Haklıdır, çünkü haki- katen görmüyoruz, Görürsek hokkabaz iti- bardan düşüyor ama, zevkimiz de bozulu- yor. Demek ki zevkimiz orada, tabir mazur «enayit mevkiine düşmemizle Hokkabaz (sayesinde duyulan zevkte «masochisman ya, sd an haz bulmağa benzer bir hal vardır. Sahnede olup her keile bizim de seyrettiğimiz her ân elbette bizden üstündür. Gözler bize değil ona bakiyor.. Fakat onun söylediklerini, yaptıklarını anlıyoruz; içimizden: «Ben olsam şurasını şöyle oynardım» der, kendi tasavvurumuzu aktörünkünden üstün, bulup onun üstünlüğünü reddedebiliriz. Hatip için de böyledir. Aktör, hatip, kemancı, v.s, tenkitten kaçamaz, çünkü anladığımız bir sahada çalışan; icra (exccution) hu- susunda bizden üstün olduğunu kabul et- sek bile, tasavvur hususunda kendimizi ileri bulabiliriz. Hokkabaz için böyle de- ânda e ğildir, çünkü onda tasavvur yok, yalnız ve yalnız icra, teknik vardır. Hokkabazı enkid edemeyiz, yahut ki onu ancak hok- kabiz tenkit edebilir Hokkabazlar da, hokkabaz hüneri sey- rinden, bilmem zevkalıyor mu? Her halde aldıkları zevk bizimki gibi değildir. Onlar, boş kutudan kat kat çamaşırın, met demet çiçeğin nasıl çıktığını biliyor, 4mucize» karşısında değil. Onlar ancak işin iyi yapılıp yapılmamasına, pekâlâ bil- dikleri bir zorluğun nasıl yenildiğine dik- kat ederler. Onlar için sahnedeki hüner- ler bir dei ki çalışan hokkabaz onların karşısında bir imtihan geçiriyor demektir. Meslekten olan adam- ların tenkidi, kendi aralarında bir tenkid... Kendilerinden başka kimseyi alâkadar etmez olur, ve yal ahut TT ii şey... bulunmi- Elin çabukluğu; tünd Tabiat üslünde cağına kani — G sed zevki tattırmak az ma mi? Zaten elça- ukluğunu, işin makak lk hile tara fı da olmasa, e eğeniyoruz : Sekiz on tane topla oynı bir bardak ehra- minin altındı aki örtüyü bie birşey kırma. dan çekiveren; bıçakları, duvara dayanmış adamın ta yanına saplıyan elçabukluğu sanatkârını da hayranlıkla oseyretmiyor muyuz ?P Fakat onun seyrinden alınan zevk, hokkabaz seyrinden alınanla bir değildir. Ona hayran oluruz, hokkabaz ise bizi, bir muamma olduğu için, cezbeder. BELGEVŞEKLİĞİNİ dile Tafsilât: Galata Posta Kutusu 1255 Mİ a A e kral e ae UN le