1 Temmuz 1936 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 11

1 Temmuz 1936 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iplans lim, btelif Böylece ve saal geçti. Arkadaşi şelâmetledik. Artık, kendi başımızın çiresine bakalım, diye düşünerek ya» dıraya giden otomobillerin durak yerini sordum. Oda tarif etti, elti amma keşke ne ben soraydım, ne de o tarif edeydi! Şoförle tam pazarlığı bitirmek özere idim ki sivil birisi yanıma yakla- şıp — Biraz benimle geliniz, demesin mi? — Hoppala! — İyi amma sebep) — Geliniz de Metil anlatmak kolay | — Fakat, ben sizi tanımayorum | — Zararı yok, tanışmış oluruz. — Teşekkür ederim, lâkin nereye gideceğiz? — Biraz merkeze kadar! —I.. Çaresi: SİZ, yürüdük, birinci komiserin huzuruna çıktık! Yanımdaki fabarri memurü İla Bayım, getirdim, dedi. Gördünüz mu olan işi? gelin de içinden çıkın! Vakıi beni getirmişti, sürü acaip hayaller kuruyor, yolculukta herşeyin başa Pe bilen bir ipişkinlikle komiseri süzüyo O beni süzüyordu, fakat El Ya bakışlarını ok gibi gözlerime dikerek! Pek kısa süren bu sessiz karakol teh- didinden sonra komiser dile geldi: — Soracaklarıma doğru cevap ver! Bende ses e Yine komiser: — Anladın — A eli | Kahdıranın Çar,isı s — Ne? diye bir sıçrayış sıçradı, boyu tavana kadar uzadı zannettim | Üstelik te: — Şimdi seni içeri tıkarım, anlayıp anlamamağı görürsün, demesin mi? Bu söze fena halde kızmakla beraber, hes men yelkenleri suya indirdim. Zira komiser pek değildi! Tıkar mıydı, tıkardı! Soğuk- kanlılığımı muhafaza ederek, gayet mu- nis bir tavurla: B dedim, beni galiba birisine benzetiyor» suuzn değil, sen adını söyle bakalım Sabih Alaçam | tmal şakaya gelir takımından u işte bir yanlışlık olsa gerek, ası bize aid, konferansın sırası Bu sefer hiddet sırası bana gelmişti: — Adım Sabih Alaçam. İşte nufus kâğıdım, buna da var mı bir diyeceğiniz, siz atmayın, ben de m I Birkere çenem açılmı Buraya niçin geldiğimi, pr adresimi, işimi birer birer söyledim. Nutkumu trajedik bir jestle ve bu bhâdiseden benim müteessif, muhataplarımın da müteessir olmaları icabettiğini söyliye- rek bitirdim. Şimdi de aşağıdan almak sırası emi gelmişti. Güler yüzle: unlar olağan şeylerdir, insan insana benzermiş, derler. Me yapalım? Kabahat biraz sizde, benzediğiniz içip, biraz da - beni getiren rek - bunlar da, benzettikleri için | Ne ise, artık e dedi. Soluğu durak yerinde aldım. leman atladım otomobile. Şöföre — Çek, diye kumandayı yaktım cigarayı. Oh! Hele Rahat bir nefes almıştım | muntazam. Ole, yağ gibi kayı" yor. Her taraf orman. Fakat ağaçlar bodur. Arasıra köyler gözüküyor, viraj yerlerinde tekrar Yi iolayalr. Vakit memura verip şükür | Kandıradan odun getiren Yelkenliler Fındıklı önünde vakit köylülere rastlıyoruz: Bazısı yayan yürüyor, bazısı bir merkebin sırlına oturmuş, bir kısmı da kurul” muşlar muhacır arabasına, gel key» fim gell Yolu yarılamıştık ki ufak- Kandıranın Namazgâh Güneşin ışıkları bulutların, sisle meşire'yeri rin arasından geçerek ayna gibi bir satha çarpıyor; Karadeniz, bu ikindi sıcağı içinde tam oluyordu... Yol yavaş yavaş alçalmağa başladıkça, gönül alan, göz kamaştıran bu maviliksde daralıyor, ufalıyordu. Şoför : — Şimdiye kadar hep yokuş çıktık, artık hep yokuş ineceğiz, dedi. Hakikas ten az sonra Karadeniz, uzaklaşan bir sevgili gibi yalnız hatırasını bırakmıştı, dolaştı. Bir köprüyü geçtik. Artık Kandıraya gelmek Ooüzreyiz. Bostan dolaplarının gıcırtısı duyuluyor. Kasaba, hemen önümüzde. İşte, binalar iyice seçiliyor. Nibayet, oto, peşine takılan çocuklarla beraber kaymakamlık bina» sının bulunduğu meydanda durdu. e de şapkayı çıkarıp Kandıralılari selâmlamak düştü. İzmitte karakol macerasile ters gis den talih, yeniden güleryüz göstermişti, Bir sürpriz yapmak üzere kendisine haber vermeden geldiğim arkadaş, hes (Arkası 30 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: