Terbiye: Klm HAYAT,S. Ahlâk terbiyesinin psikolojik müşkülleri Ahlak terbiyesi her şeyden evvel iradenin veçhe ve teşek- külüne istinat eder. İnsanda irade en sıkı ve en vasıtasız bir surette uzviyete bağlı olan şeydir. Ruhiyatın bilhassa müş- kül bir bahsi olan iradenin mahiyeti hakkında ne neviden nazariyeler serdedilirse edilsin, o bilamel ihtisaslar ve meyel- anlarla meşruttur; ve bunlarda bizim esas bünyemize samimi- yen merbutturlar. Muhteris ve ateşli iradeler olduğu gibi, zaif ve ihtiras buhranlarına kapılmaz iradeler de vardır. Çalâk ve keyfine düşkün, yavutta sabit ve İnatçı iradeler görürüz. İrade z gerek iptidai ve gayri kabili icra bir üfule olarak, ger.kse mudıl bir muhassala, yavaş yavaş teşekkül eden bir terkip gibi telekki edilsin, tatbıkatta bunun hiç ehemmiyeti yoktur. Her iki vaziyette de ayni müş- külatla karşılaşılır .. Hakikatte hücum edilmesi, erişilmesi la- um gelen nokta, insanın ken- disidir. Nazari bir münakaşaya gir- mek istememekle beraber, diye- biliriz ki bu iki tezden birin- cisi-ki bununla hürriyete mühim bir pay verildigi zannolunur-her nevi terbiyevi cihetleri asılsız bir hale getirir, ve bilnnetice hürriyete müfit olmaktan ziyade muzır olur. Her kes için mev- zubahs olan hürriyeti kazanma- ktır. Muallim ise hiç bir tazyik yapmadan onu teşkil mevkiin- dedir. Şüphe yok ki ahlak terbiye- sinin ilk psikolojik müşkülü buradan başlıyor. Bir adamı, bir çocuğu ne suretle (isteyen) bir hale getirebiliriz? Meselenin ifadesi bile tezatlı görünmekte- dir. Tedrisatta “Moutaigne,,nin Hunu sulü dediği şey şüphesiz iyi olmamakla beraber, kabili tatbiktir, ve belki de içtinabı mümkün olmiyan bir şeydir. Bir çok müktesebatimız vardır- ki bunları oldukları gibi ver- mek mecburiyetindeyiz, Muaka- le yolu ağır olduğu gibi tatbi- kat itibarile hudutları da oldu- kça dardır. İyi teşekkül etmiş bir kafa iyice doldurulmuş olandan daha kıymetlidir, fakat kafayı teşkil için de biraz doldurmak la ım gelmezmi? Doldurma usulü bu gün adi görülmekle beraber bir çok milletler bunu kâfi bulmuşlar ve bulmaktadırlar, Ancak terbiyede ve bilhassa ablak ter. iyesinde huni usulü yalnız menfur bir şey olmakla kalmaz, aynı zamanda manasız dır da. İradeler' biribirlerinden farklıdırlar ve biribirlerinin ye- rlerine konamazlar. Şüphesiz irade üzerine binlerce tarzda müessir olmak mümkündür, bu- nün teferruatını burada izah edecek değiliz. İradeler de dü- şünceler gibi biribirleri üzerine icrayi tesir edebilirler, Bununla beraber biraz evvel meydana koydugumuz mesele esassız ad- dedilmez. Görüyoruz ki harici tesirlerle bir adama “ mani olmak, mümkündür, fakat onu “mecbur etmek, mümkün de- ğildir. Çünkü “mecbur etmek, kelimenin en doğru manasile (kendı kendini mecbur addet- mek) demektir, yani o dakika- da istenen şeyi, istememekliğe imkân bulunmadığını kabul et- mektir. Meselenin tatbiki şeni- yetinin delil: şudur ki, iradeyi teşkil edecek yerde, ihtal eden bir çok metotlar vardır. C zvit- lerin terbiyesinde | ekseriyetle tenkit edilen de budur. Fikir terbiyesinde müfekkireyi, bir takım kanaatlar ve kabili hükümleri ona zorla kabul ettirmeksizin, teşkil etmek ve küvvetlend rmek mümkün degil- dir. Irade mevzubahs olunca müşkülat daha mahsus olur. İtaat istemeksizin terbiyeye na- sıl başlanacaktır? Bunula bera- ber itaattan başka bir şey bil- meyen iradenin kıymeti nedir? Mukavemet etmek, arzularınıza k rşı koymak, bir sultaya, bir adete, bir ananeye karşı (hayır) demeyi bilmek, ahlaki iradenin, bakiki şahsiyetin birinci değilse bile asli şekli değilmidir? Eger. daha hususi surette bu mülahazayı ahlaki viedanm teş- kiline tatbik edecek olursak bu vicdanı bir başkasına nak- İletmek işinin izahındakı müş- küller meydana çıkar. öyle görünüyorki ahlaki vicdanı ka- zanabilmek için ona iptidai bir şekilde malik olmak lazımdır. Ahlaki vicdanın ne olduğunu ancak onu önceden tanıyanlara