ler- rms — Hayd, şmdi artık gide- bilirsin!.. Fakat O arabacı g tmiyor, olduğu yerde duruyordu. eo, azmı? Hayır, efe dim, benim vazifem, sizi buraya ka lar ge- tirmekti; gelirdim... tesine kasışmam.. Diyerek Lir taklak attı, tekrar şeytan şekline girdi Tüccarda fakir köylü ol- muştu. akat hep şeytana baktığı için kendisinin tekar çarıklı, yırtık elbiseli, bir köylü olduğunu o görmemişti. Onun için dehşetler içinde dedi ki: — Eğer bana hakikaten fena- lık yapmak fikrinde de.ilen buradan, gene arabacı kıyafe tyle çıkar, kırda tekrar kendi şekl ne girersin. Ya maazallah beni buraya senin getirdiğini anlarlarsa... — Aynaya baksana! Şeytan, kuyruğunu sallaya- rak kıs kıs g'lüyordu. pirka aynada k ndini ge ne o sefil köylü kıyafetind- görünce an yok, cebi delik şeytanın önünde diz çökerek yalvardı. — Şeyta.cağazım, ruhum, efendiciğim|!.. Halime acı, gel eni mahv.tmel. Beni gene tüccar yap ve öylece bırakl.. eytan krlağının arkasını kaşıyordu: — Olurmu ya? .Dedi Maa- mafih, yalnız bir şarla seni tekrar tüccar yaparım: vicdanını bana verirsen... — A iki gözüm, benim vic danımın sana ne faydaı do. kunabilir ki? Benim vicdanım açtır! Fakirlerin vicdanları yü- zünden neler 'çektiklerini bilmi- yor musun sanki?.. Hele benim ölü vicdanım... — Sen bir kere verde öte. sine karışma, — Peki ama, ya ben ne yapacağım?.. Tüccar olsam da bana bir vicdanın lüzumu yok- mu? — Sana da başka bir vic- dan, yani bir tüccar vicdanı verlım.., Köylü kurnazlıkla aldatmak istiyordu; — Fakat üstelik hiç bir şey vermiyecek mi in? Başbaşa de Siştirmek ayıp olmaz mı? — U'telik, sana kıymeti hiç bir yerde d ği miyen rub- leler veririm | —O halde çeki!.. Teşekkür ederim! — Haydı, sen şimdi karyo- laya şöyle uzan bakalım. Sen en köylü vicdanını çıkarıp alacağım... Spirka yumuşak yatağa sırt üstü uzandı. Şeytan da onun üzerine çıktı. Elini ağzından sokarak ta kalbinin altına ka dar uzattı.. Şeytanı — Ayy, ayy, aman, aman Efendici im!.. Brakl,, Ayy ayy öl ceğim!.. — Amada sağlam yerleş- miş ha... Biraz daha gayret |. Şey an, dizleriyle koylünün karnına basarak, vicdanını bir kütürdü ile çekip çıka dı kan ları akıyordu. — İşte oldu bitti! Şimdi kalk tükür... Şubaşköşeye tukür. Köylü . kalktı ve Tasviri, mukaddesin o bulunduğu (baş köşeye tükürdü. Sanki ağrıyan dişini çektirmiş gibi, içinde bir ferahlık, bir hafiflik hissetti. — Hâlâ a'rıyor mu? — Hayır, kat'iyyen. — Şimdi bir taklak at ba- kayım! Spirka bir taklak attı ve tekrar tüccar şekline girdi. Hemen ceplerini yokladı; bak tıki ağzına kadar dolu. — ina hoşça kalın !.. — Yok, dur, dur gitmel. Bana tüccar vicdanını v'rmeği unuttun |.. — Canım onada lüzum vaı- mı sanki ?,. — Haydi, haydi, döneklik etme... Verl.. HAYAT,29, Şeytan kuyruğunun altından bir metre çıkararak Spiridonın yan cebine koydu ve; — Al sana, işte tüccar vic danı! Dedi. Tekrar kahkaha alarak kuyruğunu salladı ve ıslık çala çala gözden kaybol- du... İşte o gün len itibaren köy- lü Spirka, tacir Spiridon Ti- mofeyeviç Trofimof olmustur. Şimdi, köyünde iki katlı kâr- gir bir evi vardır. Üst katın- da kendisi oturuyor; aşağıki” sinde bir mağaza açmış, Zen- gin bir tacir olmuş: Beylik çiftliği isticar etmiş, kıraatha- ne açmış. Bütün köylüler avu- cunun içinde; çünkü hâkimle dost, zaptiye ile ahbaptı. İh- tiyar iblis ayni zamanda hasis- te olmuş: Yardımını dilemek için penceresine yaklaşan, ya- hut mağazasına giren aç, Sse- fil köylülere sade ; — Allah versin! diyor. Buna mukabil, köyde ağız- dan ağıza bir şayıa dolaşıyor: Her yılbaşı, tam gece yarısı tüccar Spiridonun kapısına bir çift yağız atlı, çanlı çıngıraklı bir araba yanaşıyormuş, Spiri- don Timofeyeviç miskedisinin kürküne gömülü, başında kun- duz derisinden şapkası olduğu halde bu arabaya binerek bir takım meçhul yerlere gidiyor- muş... Asıl göze batan şeyin bu olmadığına şüphe yok; çün- kü, çanlı çıngıraklı çift bey- girli bir arabaya binmek, bir tüccar için neden çok görül sün? Lakin, asıl me'ele şunda ki... Kulağını şöyle biraz bana yaklaştır o bakayım : - Diyorlar ki, o çift beygirli arabanın sürücüsü şeytanmış. İşte size şeytabın merhametil.. abı Hak hiç bir vaftizli hıristiyanı, şeytanın o merhametine | iltica edecek kadar düşürmesin. Nükleden: A. Gaffar