diz çökerek ayaklarını öpmeye başladım ve yine Salı günün- çi ; j iş J 5 günü kü gibi bir buhran geçirdi. Bu dün akşamdı. Ertesi Ertesi günü mü?.. Şaşkın delil. Ertesi günü bu gün- dü.. Daha biraz evveldil. Dikkatle dinleyiniz: Sabahlayın erkenden, onu çay masasında gökdüğüm zaman, Çdünkü buhrandan sonra) ben onuu halindeki sükünete taaccüp etmiştim... Evet, öyle! Bütün gece dünkü buhranın akıbe- ünden korkuyordum. Birdenbire o bana doğru geldi, elle- rini kavuşturdu (daha bu sabah oluyor!) kendisinin kaba- hatlı olduğunu, bunu çok eyi bildiğini, işlediği ocürmün onu bütün kış tazip ettiğini... Halâ tazip eftiğini.. Ulyü cenabımın kıymetini çok eyi bil tiğini.. Söyledi. - Size sa- dık bir zevce olacağım... Size hürmet edec gim.. Deli gibi koştum, onu kollarımın arasına aldım... Yü #ünü öpücüklerle örüüm. Uzun zamandan beri zevcesin- den ayrılmış bir zevç gibi dudak arından öptüm. Niçin bugün evden ayrıldım? İki saatçık.. Pasaportları almak içinde olsa... Niçin evden ayrıldım?... Allahım. Beş da- kika evel gelseydim ne olurdu?,. Kapimızın önüne bir insan yığını toplanmış... Hepsi birden bana acayıp acayip bakıyorlar... Aman yarab'i.. Lükerya anlattı ki (Bu Lükeryayı ne olursa o'sun gön- dermiyeceğim, bütün kış yanımızda idi... Her şeyi gör- müş Bana herşeyi anlatabilir.)... Ben dışarda iken, yani avdetimden şöyle çeyrek saat evvel.. Lükerya... Yatak odasına gitmiş... Zevceme bir ş y sormak için. Neydi hatırlı. amıyorum, © vakit aizze resminin ( mahut Meye:- mana resmi) çivisinde asılı olmadığını, masanın üzerinde durduğunu, görmüş; zevcem masanın yanında.. Ayakta imiş... Sankı biraz evel dua etmiş gibi imiş... — Orada ne yapiyorsunuz... Hanım... — Hiç bir şev Lükerya... Sen git.. Dur.. Biraz bekle... er (Lükeryaya doğru gider ve onu öper.) — Şimdi mes'ut musunuz Hanım?.. — Evet, Eükerya... — Siz Efendiden çoktan afjt lep etreli idiniz. Alla- şükür... nihaye uzlaştınız.. Evet Lükerya.. Şim i sen git Lükerya.. Bunları ylerken o, o kadar acayıp bir sürette gü ümsemiş ki r.a on dakika sonra tekrar onu yoklamaya gitmiş — O, ayakta idi, dıvara yaslanmış, başını elleri içi- ne almıştı... Dalgın görünüyordu. O, o kadar dalmış ki, Lükeryanın kapı önüne geldiğini ve ona baktığını, biç farketmemiş: Onun gülümsediğini gördüm,. Dıvara yaslanış ruyordu: bir şey düşündü ve gülümsedi. Bir müddet ona baktım, sonra yavaşcacık kapıdan çekildim... bir fey- dikalelik yardı. Birdenbire bana bir pencere — açılıyor HAYAT,3I. gibi geldi; derhal döndüm, seslendim;, Dışarısı pek “serin Hanim, nezle olmıyasınız:, onun birden pencerenin per- vazına çıktığını görüyorum. ©, pencerenin kenarında arkasını bana dönmüş, elinde Meryemana resmi, ayakta duruyor. Kalbim. derdü, bağırıyorum; © Hanım! Hanıml.., duyuyor, bana doğru dönmek istiyor, fakat dönmiyor, bilâkis bir adim ileri atiyor... Meryemana resmini göğsünde daha ziyade skıyor ve... pencereden aşa'ı düşüyor. Ben eve geldiğim vakit o daha sıcaktı; etraftan bakan halk bana çok tesir etti: evvelâ haykırıştılar. Birdenbire herkes sustu ve bana yol verdi: onün Meryemana resmile beraber yerde yattığını gördüm, Sükünetle ona vaklaştı- ımı ve uzun müddet ona baktığımı hayal meyal hatırlı- yorum, Hepsi etrafımı çevirmişlerdi, bana bir şeyler söylüyorlardı. Lükerya da orada idi; fakat ben onu gör- medim Valnız bana daima: “Ağzından bir avuç kan geldi... Yalnız bir avuçl.., diyen bir esnafı hatir ıyorum. Parmağile kaldırımda bir kaç kan lekesi gösteriyordu. Galiba, galiba parmağımla kana dokundum; parmağıma biraz kan bulaştı. So ra parmağıma baktım. (Bunu hâlâ görüyorum.) © bana mütemadiyen “Avuç... Yalniz bir avuç. , diyordu. “Ne bir avuç?.., diye gazapla haykırdım. Diyorlar ki ben ellerimi kaldırarak onun üzerine hücum etmişim. İnanılır şey mi bu? Yalnız beş dakika geç Bu mümkin mi.. Bu olabilirmi dersiniz? çin... Bu kadın öldü?.. Ooo00... Bana inanıni; » Bunu tamamile anlıyorum, fakat ne için öldüğü daha hâlâ bir mes'eledir. O, benim muhabbetimden ürktü ve ciddiyetle “ kabul edeyim mi eti İyi im mi?, diye kendi kendine soruşturdu. bu suâle tahammül edemedi ve ölüme doğru gitti. Evet, biliyorum, © bil yorüm, bunun üzerinde artık kafamı kirmamalışım... O, bana çok şeyler vadetmiştir.. Vedini tutamıyacağından korktu: mes'le açık ve vazıl, bunun için zâten bazi kor- kunç muhiker var. Zira şu “vw niçin öldü. meselesi daha halledilemedi. Bu mes'ele boyuna bevnimi tokmak- İıyor. O bakikaten benim onu rahat bırakmamı isteseydi, vallahi dediğini yapacaktım. Fakat o kendisi bile buna inanam yordu, işt!.. Hayır, hayır, yalan söylüyorum, sebep bu değil Ö, sadece, bana kaişı namuslu kalmak mecburiyetinde idi; o beni sevmek isteseydi, beni bütün kalbile bütün ruhile sevmeye mecbür olacaktı, tüccarın malını sevdiği gibi değil, Fakat o beni böyle sevebilmek fazla temiz, fazla afifti, beni aldatmak istemiyordu ©, bana yarım muhabbet yahut çeyrek o muhabbet vermek