AKİS reden geldikleri ve kimin tarafın- dan gönderildikleri bilinmeyen, ço- cuk denilebilecek yaştaki kimselerin yapması ise bir başka (başıboşluk işaretidir. Bu çocuklar köylerde do- laşmakta, evleri dışardan şöyle bir seyretmekte, bu evlerde barınan nüfus sayısını- tesbit etlikten sonra çekip gitmektedirler. Halbuki, fe- lâketzede köylüler, daha ciddi ça- lışmalar obeklemektedirler. Hattâ evlerine girip girmemeleri gerekli- ğini söyleyebilecek (obir yetkili a- ramaktadırlar.. Yardım yapılacağı söylentilerine inanan pek azdır. Herkes, kendi başının çaresine bak- maktadır. Gerek kasabalardaki, ge- rekse köylerdeki enkazın temizlen- mesi için halk, bütün acılarına ve hâlâ büyük bir korku içinde bulun- masına rağmen, işbirliği etmiştir. Radyolarda bahsedilen o "kurtarma ekipleri"nin, o "enkaz kaldırma e- kipleri"nin izine bile rastlanmamak- tadır. Ni gayret yine dayıya düşmüştü Geçtiğimiz haftanın son günü Sa- karya deprem bölgesine giden CHP Genel Başkam İnönü de burasını böyle bir hayıhuy o içinde bulmuş- tur. Hükümetin ve il yetkililerinin ilgisizliğinden yakınan köylüler, İ- nönünün ellerine,; sarılmış ve "Bizi kurtar, Paşam!" diye sızlanmışlar- dır. Durum gerçekten yürekler acı- sıdır ve böyle de devam edeceğe benzemektedir. Çünkü, depremin ü- zerinden birkaç gün geçip de, sayı- ları 73'ü bulan ölüler gömülünce, ilgililerde ilk başta, görülen -ve su nuca bakılınca "göstermelik" oldu- ğu hemen anlaşılan, gayretler, sabun köpüğü gibi sönüvermiştir. "Yıkıla- nın yerine daha iyilerini yaparız sözünün mucidi (Başbakan Süley- man Demirel ise, daha, ölenlerin sıcağı soğumadan İrana gitmiştir. Bekle ve gör! Türkiyede birçok bölgenin, bu a- apazarı ve çevresinin, hafif de olsa, durmadan sallandığı şu günlerde bazı tedbirler üzerinde durulduğu muhakkaktır. Ancak, bu tedbirlerin mahiyetini anlamak için kâhin olmaya lüzum yoktur: Dep- rem bölgelerine. Önümüzdeki gün- lerde bir miktar daha yardım gön- lâketzedeler o kaderleriyle başbaşa bırakılacaklardır. Geçtiğimiz yıl vu- kubulan Varto ve Hınıs depremin- den sonra olanlar bunu göstermek- tedir. Aradan bir yıl geçmiş olma- 5 Ağustos 1967 sına rağmen buradaki felâketzede- ler hâlâ birer meskene kavuşturu- lamamıştır. Bunların o yaşamaları için gerekti diğer tedbirler ise daha ağızlardan çıktığı günlerde unutul- Bu örnekler göstermektedir ki, AP İktidarı, Tunceli ve Adapazarı felâketzedeleri için de fazla birşey yapamıyacaktır. Devletin ve çeşitli kuruluşların yardımları, muhteme- len, asıl felâketzedelere hiç ulaşma- yacak, Varto depreminde olduğu gi- bi, bunlar, bir takım gözüaçıklar tarafından, daha yan yolda ve belki de kaynağında iken çar-çur edile- cektir. Eğer bu defa şeytanın ayağı kırılır ve Doğuda yeni meskenler inşası yoluna gidilirse, bu da, Ece- vitin basın toplantısında söylediği gibi, daha çok ağaların işine yan- yacak, köylerde, kasabalarda ve şe- hirlerde inşa edilecek binalarla bu defa da ortaya "deprem milyoner- leri" çıkacaktır. Hangi tarafından bakılırsa bakıl- sın, AP İktidarının bu işlerin için- den çıkması mümkün değildir. YURTTA OLUP BİTENLER Gençlik Sırıtan oyunlar Adadaki geniş masanın bir kena- iliştirdiği yaza makinesine lindi. meskeni olduğunu, den ödediğini, teşkilâtla hiçbir iliş- kisi bulunmadığını söy..." Memur, yazıyı oburada kesmek zorunda kaldı. Çünkü, hemen yanı- başindaki, o siyah elbiseli, o zayıfça genç ileri atılmış ve, "— Bir dakka, memur bey! Nasıl olur da meskeni olurmuş? Buranın, teşkilâtın merkezi olduğunu bilme- yen yok. Hem, mukaveleyi göster- sinler bakalım" demişti. Masanın hemen gerisinde, lâci- vert elbiseli bir başka genç oturu- yor ve dikkatle, olup . bitenleri iz- liyordu. Bu istek üzerine söze ka- TIştı: — Getirin şu mukaveleyi!. Bu- rası benim, bal gibi meskenim işte!. Kirasını da ben veririm, eşyalar da Adapazarında parklarda depremzedeler İşte gerçek manzara!