YURTTA OLUP BİTENLER racı durumundaki köylülerin hep- , başka yerlere yerleştirilmeye ra- EN idiler. Bu sözleri söyleyen, CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevitten başkası değildi. Temmuz ayının son hafta- sını Tunceli ve yöresindeki deprem- de büyük can ve mal kaybına uğra- yan köy ve mezralarda, bu arada depremin ağırlık omerkezini teşkil eden Pülümürde incelemeler yapa- rak geçiren Ecevit, Başkente dönü- şünden hemen sonra, haftanın ba- şındaki Pazartesi günü, Parti Genel Merkezinde bir basın toplantısı dü- zenledi ve izlenimlerini, alınması gerekli tedbirlerle ilgili düşüncele- rini açıkladı, meselenin çözüm yol- larını akılcı bir görüşle ortaya koy- du. Ecevite göre, bu şartlar altında, AP İktidarının henüz lâfını etmekle yetindiği yardımlar gerçekleşse bi- le, bu yardımlar, felâketzede köylü- lere ulaşmıyacak, köylüyü sömüren- lerin eline geçecektir. âf çağı Ecevitin belirttiğine göre, İktidar sorumlularının ve hele" de Baş- bakan Süleyman Demirelin çok süs- lü nutuklarına rağmen, aradan gün- ler geçmiş olduğu halde, deprem bölgesindeki köylülerin çoğu, daha hiç yardım görmemiştir. Hattâ o , depremin üçüncü günün- de Ecevit, gezdiği yerlerde sadece iki çadıra rastlamıştır. Yardım ça- lışmaları çok yavaş ilerlemekte, or- tada olağanüstü bir durum bulun- masına rağmen bazı ilgililer, bu a- rada Karayollarının bazı personeli, mesai saatleri odışında çalışmaya yanaşmamaktadırlar. Örneğin, grey- derlerin makinistlerini bile çalıştır- mak, yolların yapılmasını sağlamak mümkün olmamaktadır. Halbuki sürekli vardiya sistemi uygulanabil- se, bu sorun kısmen halledilmiş o- lacaktır. Özetle, yaşayanlar hâlâ aç ve çıplak, ölüler, kefensizdirler. Deprem bölgesinden yeni dön- müş olan Ecevit ve arkadaşlarının bu açıklamalarına karşılık, aynı günlerde, devletin resmi haber ajan- sı ve bu arada Radyo, deprem böl- gelerine yapılan geniş yardımlar- dan bahsediyor ve ortalığı tozpem- be gösterebilmenin o çabası içinde bulunuyorlardı. Ancak, bunda ajans ve Radyonun suçlu bulunduğunu söylemeğe imkân yoktur. Çünkü on- lara bu bilgiler Hükümet yetkilileri tarafından verilmişti. Halbuki aynı günlerde, binlerce meskenin oturu- lamaz hale geldiği oODoğu deprem bölgesine (Sadece 2500-3000 çadır gönderildiğini, özellikle köy ve mez- ralarda yaşayan köylülerin, her gör- düklerine, bu arada bazı Bakanlara, "Üç gündenberi açız, neredesiniz?" şeklinde dert yandıklarını Türkiye- de pek çok kimse biliyordu. Hükümet yetkililerinin, bütün bu ilgisizliklere ve organizasyon bozuk- luklarına buldukları, tek kılıf, Doğu bölgesindeki Oo ulaşım imkânsızlığı- dır. Elbette ki buna, "hayır!" deme- ge imkân yoktur. Edebiyatı yapılan "Altın Çağ" ve onun maddi . manevi mirasıyla övünen AP İktidarı, Doğu- yu sadece eşkiya yatağı olamak dü- şünmüş ve buralara yol yapma- yı, eşkiyayı yakalamak için lüzum- AKİS durum çıkmıştır. Çünkü, Sakaryanın değil ilçe ve bucaklarına, köylerine bile her türlü motorlu vasıta ile ko- layca gidilebilmektedir. Hattâ Tür- kiyenin en düzgün yollarından bi- riyle Ankara Ve İstanbula bağlı o- lan Adapazarına bile zamanında yardım yapılamayışının "yolsuzluk" gerekçesiyle açıklanmağa çalışılma- sı, espri konusu olmuştur. Herkes kendi derdinde Halk, böyle mazeretlere inanma- maktadır. Adapazarı depreminin üzerinden bir hafta geçmiş, olması- na rağmen şehir içindeki enkazın bile kaldırılmamış olması, halkın bahçelerde ve parklarda çadırsız yatması, bazı yerlerde ekmek sıkın- tısı çekilmesi ve hele köylere hiç- Ecevit, depremle ilgili basın toplantısında Görünen köy lu görmüştür. Sorun böyle ele alı- nanca, içinden çıkılmasına elbette ki imkân yoktur. Aynı günlerde, birçok yardımın, halka, ordunun imkânlarıyla ulaşa- bildiğini bilenler, endişelerini "Or- du da bir kenara çekilirse, bu insan- ların hali ne olur?" şeklinde ifade etmekten çekinmiyorlardı. Çünkü gerek Doğu bölgesinde, gerekse Sa- karyada vukubulan depremlerde he- men her tarara ordunun imkânla- rıyla ulaşılabildiğini, hemen her işin askerler tarafından yapıldığını bil- meyen yoktu. İlgililerin oDoğu için buldukları "ulaşım imkânsızlığı" mazereti aynı şekilde Sakarya için de kullanılma- ya kalkışılınca ortaya gülünç bir bir yardımın ulaşmamış olması, böylesi mazeretlerle açıklanacak gi- bi değildir. Adapazarına çok yakın olan ve şehre asfalt bir cadde ile bağlı bulunan Akyazı ilçesine ge- rekli oyardımın ancak o geçtiğimiz haftanın son günü gittiğini duyan- lar, buna hiçbir anlam verememek- Çadır verilmesi bir yana, birer battaniye bile sağlanamamış- tır. Çaresizlikten, yarı yıkılmış evle- rine girmekten başka çıkar yol bu- lamayan yurttaşlar ikaz edebilecek bir yetkiliyi ortalarda görebilmek ise hayaldir. Köyler tamamen ba- şıboş bırakılmıştır. Halk, bahçeler- de, kilim ve tahtalarla uydurduğu barınaklarda sabahlamaktadır. Bu- ralardaki zarar - ziyan tesbitini ne- 5 Ağustos 1967