AKİS şan fransız asıllı göçmenler, bu du- rumu bir türlü hazmedemedikleri gibi, son yıllarda, ortaya, çoğunluk- ta bulundukları oOuebec eyaletinin bağımsızlığı o isteğiyle çıkmışlardır. Ouebec içindeki bu akım, Ottowa' daki Federal Hükümeti son derece endişelendirmektedir ove aslında, sanıldığı kadar ufak ve önemsiz bu akım da değildir. İşte General De Gaulle'ün, 1967 Dünya Sergisini gez- mek için gittiği Kanadada ilk uğra- dığı durak olan Ouebec'te bağımsız- lık taraftarlarını destekler nitelikte bir konuşma yaparak "Yaşasın hür Ouebec! Yaşasın Yeni Fransa" diye bağırması, bir yandan bunları se- vinçten çılgına çevirirken, öteyan- dan Ottowa Hükümetini de pek kız dırmıştır. Generalin bu konuşması üzerine De Gaulle tarafından pek de kolay kolay yenilip yutulamıyacak bir bil- diri yayınlayıp, Fransız Devlet Baş- kanına "eseflerini Oo sunduğu, gibi, Fransa da dahil olmak üzere, çeşit- li ülkelerde çeşidi tepki ve yorum- lar belirmiştir. Bu arada Birleşik Amerikada yayınlanan "Washington Post" gazetesi, bir başyazısında, "Bu hafta Kanadayı ziyaret eden gerçek De Gaulle değil, onun bir karikatü- rüdür" derken, Fransada yayınla- nan "Combat" gazetesi de, Genera- lin tutumunun hem kendisini, hem de Fransayı güç duruma düşürdü- günü belirterek, "De Gaulle'ün bu davranışları Fransanın hem otoritesini, hem de itibarını ve şansını o azaltacaktır. Ufak birkaç grupun dostluğunu kazanmak için bu kadar ağır bir bedel ödenemez" DÜNYADA OLUP BİTENLER muhalefet de, fırsatı ganimet bile- rek, bütün gücüyle De Gaulle'e yük- lenmeye başlamıştır. General De Gaulle gibi, gururunu herşeyin üzerinde tutan bir devlet adamının bu kadar gürültü karşısın- da hareketsiz elbette ki beklenmezdi. Nitekim, bir skandal yaratmak pahasına da olsa, gezisi- ni yarıda kesmiş ve Kanadanın baş- kenti Ottowa'ya uğramadan Parise geri dönmüştür. Bütün bu olup- bitenlerden sonra gerçi artık bir Kanada - Fransa dostluğundan söz açmak mümkün değildir ama, Ka- nada nüfusunun dörtte biri, bugün hiç şüphesiz, her zamankinden daha çok Fransaya dönüktür ve Ottowa Hükümetinin bunların görüşlerini artık eskisi kadar küçümseyemiye- derhal toplanan Kanada Hükümeti, demiştir. çatışması gi okulda okutmak, istediği işte çalışmak, istediği ev- de oturmak, istediği yerde eğlenmek gibi, daha so- mut amaçlar peşinde koşmaktadır. Başka bir deyiş- le, "güneşteki yer"İni almak istemektedir. Bunu ya- parken de, kendisine, ucundan da olsa, ilişecek Ur sandalye bulabilmek için, başkalarını biraz öteye it- meye çalışmaktadır ki, işte bu başkaları, sayıları mil- yonları aşan ortahalli beyaz amerikalılardır. Amerikan siyahının, istediği okulda okumasından istediği işte çalışmasından, istediği evde oturmasın dan, istediği yerde eğlenmesinden zengin amerikalının hiçbir korkusu yoktur. Çünkü zenci, nasıl olsa, bugün için onun okulunu, işini, evini, eğlence yerini paylaşa- cak ekonomik güçte değildir. Bu yüzdendir ki, Güney- deki XIX. yüzyıl artığı birkaç toprak sahibi dışında, amerikan zenginlerinin çoğu, zencinin haklarının ko- runması ve uygulanmasından yanadır. Fakat durum ortahalli amerikan için böyle değildir. Amerikan siya- hı, biraz durumunu düzelttikçe, onun oturduğu evlere yerleşmeye çalışmakta, çocuklarını onun çocukları- nın gittiği okula yollamak istemekte, onun eğlendiği yerlerde, hattâ onun karısı ve kızlarıyla eğlenmeye başlamakta, daha önemlisi, şimdiye kadar onun te- kelinde bulunan işlere girmeye kalkışmaktadır. Zen- ciler çoğunlukla bu İşleri beyazlardan daha az ücret- ler karşılığında yapmaya hazır oldukları için de, ame- rikan işvereni onları seçmeye başlayınca, ortahalli beyaz adam sadece yerinden . yurdundan değil, İşin- den de olmaktadır. Siyah adamın kâğıt üzerindeki eşitliğinin günlük hayata uygulanmasına en büyük engel, işte, ortahalli beyaz amerikalının kendi yaşantısı açısından duydu- ğu bu gerçek korkudur. Birleşik Amerikada zencilerin kimsenin yaşantısını ve çıkarlarını tehlikeye düşür- 5 Ağustos o 1967 Öteyandan Fransadaki O Ceği de apaçık ortadadır. A. Halük ÜLMAN meden gelişmelerini sağlayacak bir yol bulunmadıkça, bu korku, azalacağına, hergün biraz daha çoğalacak ve Harlem, Watts, Cleveland, Newark, Detroit olayları bundan sonra da birbirini kovalıyacaktır. Bu yolun bulunması ise, Federal Hükümetin, zenciler için özel bir gelişme plânı hazırlayarak sosyal ve ekonomik alanda daha geniş yetkilerle daha geniş çalışmalara girişmesiyle mümkündür. Bir zamanlar Senatoda Teksas temsilcisiyken ırk ayrımının, yani ortahalli amerikalının şampiyonluğunu yapan Johnson bile Başkan olduktan sonra bu gerçeği anlamıştır ama, bir yandan eskilik ayrıcalığına (odayanarak Kongre Komisyonlarında (obaşkanlık koltuklarını (o ellerinde tutan güneyli muhafazakâr Demokratların her türlü yeniliğin karşısına dikilmeleri, öteyandan amerikan devlet düzeninin federal hükümetin sosyal ve ekono- mik hayata karışmasını önemli biçimde kısıtlayan bir düzen olması, şimdiye kadar gelen bütün yöneticiler gibi onun da elini kolunu bağlamakta, etkisiz ve yü- zeyde kalan bazı geçici tedbirlerle yetinmesini gerek- tirmektedir. Kendi devlet düzenlerinin dünyadaki en ileri ve insancıl düzen olduğunu sanan ve her fırsatta bunu bütün dünyaya kabul ettirmeye çalışan amerikalılar, amerikan siyahlarına ortahalli beyazların yaşantı ve çıkarlarını tehlikeye düşürmeden gelişme yeterli- ği bulamadıkları, önlerindeki büyük sosyal ve ekono- mik soruna bu düzen içinde geçerli bir çözüm geti- remedikleri sürece, kendilerini kimseye akıl vermek durumunda görmemelidirler. Tam tersine, bu soru- nu çözmekte başarısızlık gösterip gittikçe, dünyadaki en ileri ve insancıl saydıkları düzenlerinin aksayan yönleri üzerinde oturup iyice düşünmek zorundadır- lar.