YURTTA OLUP BİTENLER Üniversite Bir üniversite doğuyor (Kapaktaki anlaşmazlık) Soru, şuydu: — Hacettepede bol deneyle ye- tişen doktorların belirli bir seviye- ye ulaşınca derhal Amerikadan tek- lif aldıkları ve meslek hayatlarını orada tamamladıkları iddia ediliyor, burada amerikan metodlarının uy- ii ileri sürülüyor, ne dersi- Doğramacı, yanından geçmekte olan 34 yaşlarında, lor saçları kısa kesilmiş, zayıf bir adamı durdurdu, — Sorunuza doktor arkadaşım cevap versin" dedi ve sordu Burada yetişen doktorlar hep Amerikaya EE Sen git- mek istiyor musun Genç doktor, mi kelime ile cevap verdi: — Annemi razı edersem.." Hafif irkilen Doğramacı, derhal gülümsedi ve gazeteciye, — Cevap sizi haklı çıkardı" dedi. Ardından da doktora, — Niye gitmek istiyorsun?" di- hususi olarak görüşmek istiyordum" dedi. Doğramacı, sorunun ikinci kıs- mını doktora nakletti: "— Burada amerikan metodları uygulanıyormuş; fikrin ne?" Genç adam, " o Daha da fazla uygulanmalı" dedi ve sonra izah etti: Kendisi de milliyetçi, memleketsever bir insan- dı arna, özellikle tıpta ileri teknik- lerin en ileri şekilde uygulanması gerektiğine inanıyordu. Olay, haftanın başında Pazartesi günü, Hacettepe Üniversitesi Kafe- teryasında geçti. Daha sonra, Üni- versitedeki son anlaşmazlıklar hak- kında fikrini öğrenmeğe gelmiş o- lan gazeteciyi makamına davet eden Rektör İhsan Doğramacı, "— Olayın içyüzünü ilk defa tam olarak size açıklıyorum. Bu yazdık- larınız tarihi bir vesika olacak" de- di Bir an durdu. Yumuk gözkapak- lı siyah gözlerine muzip ve kurnaz bir bakış yerleşmişti. — Yaptığım oyunu da anlataca- ğım" dedi ve — Eğer oyunsa.." diye ekledi. Sonra ceketini çıkardı, Kızılaya bakan duvarları tahta kaplama oda- 10 İhsan Doğramacı Üç bilinmiyenli denklem sını arşınlıyarak, Üniversite çevrele- rini birbirine katan olayın en kritik anlarını anlatmağa başladı: "— Ve biz üç arkadaş, Doğan Ka- ran, bizim Fakültenin Sekreteri ve ben, Senato kararlarını elden aldık; bizim, Hacettepede kendi hazırladı- ğ&ımız 16 maddelik tasarı ile birlikte Milli Eğitime götürdük. Yalnız, bi- zim 16 maddelik tasarı ile Üniver- site Senatosunun, Hacettepe Üni- versitesinin uygun görüldüğüne, dair iki kararını 100'er tane teksir ettir- miştik. Ankara Üniversitesi Senato- sunun 6 maddelik tasarısı ise sadece bir nüsha idi. Onu teksir ettirmedik. Neden ettirelim? O bir, 'ön-tasarı' idi. Dosyayı, Milli Eğitim Bakanlı- ğında Vecihi beye verdik. 'Bunlara Talim Terbiye bakıyor' dediler ve Talim Terbiyeye gönderdiler. Talim Terbiyede, 'Nerede tasarınız?' dedi- ler. Biz artık, o 6 maddelik tasarıdan filân bahsetmedik, 'Bizim tasarımız bu' diye, 16 maddelik tasarıyı gös- terdik ve kendi tasarımızı izah et- tik. Hepsi ortak dosyaya kondu. Fa- kat Milli Eğitim Bakanlığındakiler, 6 maddelik tasarıyı biç görmemiş, dikkat etmemiş olabilirler. Zaten biz de bahsetmedik. Ama biz, öyle, sahtekârlık filân yapmadık. Dam- gayı alıp da, kendi tasarımızın AKİS üzerine Ankara Üniversitesi Se- natosunun damgasını basmadık. Hem, bizim tasarının özelliklerini daha önce ben, Ankara Üniversitesi Senatosuna şifahi olarak anlatmış- tım. Sorulduğunda, kendi hazırladı- $ımız tasarıyı gösterip, 'Bizim tasa- rımız bu' dedik. Ama kendi tasarı- mızı gösterip, Üniversite los nun tasarısı bu' demedik ki!.. Milli Eğitimin ilgili döirelerine ve mütaleaları sorulmak üzere Ba- kanlıklara sadece bizim 16 madde- lik tasarı gitti. Kimsenin, Üniversi- te Senatosunun 6 maddelik tasarı- sından haberi olmadı. Belki bunda, bizim tasarının teksir edilmiş ol- masının Bakanlıktakiler için yarat- tığı kolaylık da rol oynadı." Doğramacı "Belki" diyordu ama, bu arada kurnaz kurnaz da gülüyor- du. Türkiyedeki devlet mekaniz- masının işleyiş farzım, zaaflarını çok iyi bilen ve bir iş adamı gibi hareket eden bu Üniversite yönetici, si, gerçekten de, gözle görülür, elle tutulur bir sahtekârlık yapmamıştı. Ama yaptığı, bal gibi "uyutma" idi. Skandal patlıyor "Hükümet Tasarısı" ünvanını da kazanmış olan Doğramacı Ta- sarısı Mecliste süratle kabul edildi ve Senatoya sevkedildi. Becerikli Profesörün Meclis kulisindeki başa- rısı yabana atılır cinsten değildi. Bütün partiler -TİP de dahil-, Doğ- ramacıyı ve Hacettepeyi överek, ta- sarıya sahip çıkıyorlar, oy veriyor- lardı. Tasarı Senatoda görüşülmeğe başlandığı sırada Üniversite çevre- lerinde durumun farkına varıldı. Profesörler ve öteki üniversitelerin rektörleri harekete geçtiler. İstan- bul Üniversitesi Rektörü Ekrem Şerif Egeli, oOAnkaraya geldi. Üni- versitenin tepkisi özellikle şu nokta, da toplanıyordu: "Nasıl oluyor da Hükümet, Üniversiteler Kanununa aykırı bir tasarıyı (oüniversitelere sormadan benimsiyor ve Meclise sevkediyor?" Ekrem Şerif Egeli, Hükümetle, AP Senato Grup Başkanı Cahit Oku- rer ile ve Ankara Üniversitesi ile temas etti. İşin içyüzü araştırıldı. Amerikadan dönmüş olan Ankara Üniversitesi Rektörü Cumhur Fer- mana durum soruldu. Ankara Üni- versitesi Senatosunda Hacettepenin ayrılması ile ilgili görüşmelerde bu- lunmuş ve daha önceki gelişmeleri tam olarak izlememiş olan Ferman, Senato dosyasını inceledi ve gördü 5 Ağustos 1967