AKİS nayi malı ihraç edenlere veya ihraç edeceğini taahhüt edenlere tam ola- rak tanınmalıdır. Odalar Birliği, "Bu kadarı da a- yıp!" diyeceklere opeşin bir cevap olmak üzere, bu konuda tedbirler de almıştır! "Kanuni mücbir sebep- ler hali mahfuz kalmak şartiyle 18 ay içinde taahhütlerini yerine ge- tirmeyenlerin veya ithal ettikleri malları tahsis amacı dışında kulla- nanların -örneğin, tutup karaborsa- cılık yapanların-, teminat mektup- ları Hazineye irad yazılmalı, bunla- ra iki yıl Süre ile döviz tahsisi ya- pılmamalıdır." Böyle yasaklara rağmen kimin ne dümenler çevirdiğini herkesten iyi bilmesi gereken Odalar Birliği- nin bu müeyyide tekliflerinin, sula- rın dalgalanmasına yol açmadan is- tenen hakları koparmak amacından başka bir anlam taşımadığı anlaşıl- maktadır. 2 — Sanayi mallan ihraç edenle- re gelir ve kurumlar vergisinden -ihracatları oranında munzam a- mortisman ve bilançokarşılığında muafiyet tanınmalı, bu muafiyet on yıl yürürlükte kalmalıdır. 3 — İhracatçılara ucuz faizli krediler verilmeli, bunlar yeter de- recede olmalı, faiz oram hiçbir şe- kilde yüzde 6'yı açmamalıdır. İstenenlerin bunlarla sağlanabi- leceğini düşünmek, yürekler acısı bir Türkiye tablosunu düzeltmek için bunlara güvenilebileceğini san- mak, düpedüz safdilliktir. Raporun, "herşeyden önce biz varız" felsefe- siyle yazıldığını söylemek boş bir lâf olmıyacaktır. Örnek olarak, ge- ne rapordan sadece bir görüşü ele almak yeter: "Destekleme -taban- fiyatları dış piyasalar ve rekolte durumu ile il- gili bütün teşekküllerin görüşü alı- narak kararlaştırılmalı, maliyetler bu seviyenin üstünde olduğu yıllar - da fiyatların, ihraç imkânlarını tı- kayacak surette arttınlmaları yeri- ne müstahsil, prim ile desteklen- melidir." Yani, ihracatçının rahatı kaçma- sın diye, memleketin, ürününün şu -fiyattan, bu fiyattan ihraç edilmesi- ne, ürün tarlada iken dış pazarlarla fiyat anlaşması yapan "kökü dışar- a" ve bencil ihracatçıların binbir dölap çevirmesine göz yumulmalı- 5 -Ağustos 1967 dır. Bu arada, eğer ihraç fiyatları düşük tutuldu diye iç fiyatlar da çok düşer ve vatandaşlar sızlanırsa, özel sektörün "sağdıc"ı AP iktidarının başı derde girmesin diye müstahsi- le de devlet kesesinden prim veril- melidir. Talan ortamı mı? Bu mekanizma, tam anlamiyle, "Con Ahmedin devridaim maki- nesi"dir. Ama bazı soruları kurca- lamamak şartiyle... Örneğin "Müs- tahsile prim olarak verilecek para- ların devlet bütçesine kimlerin sır- tından girdiği" sorusu gibi.. Prim diye dağıtılacak paraları, memleke- tin malım, dış piyasa şartlarını bek- demiyerek ithalâtçılar lemeden ucuz - pahalı satacak olan ihracatçı . YURTTA OLUP BİTENLER mı vergi olarak vereceklerdir, yoksa fakir . fukara çoğunluğu m u? Köy- lünün vergi vermediğini söyleyecek- lere, köylünün, okulsuz, susuz, sağ- lık şartlarından yoksun bir hayat yaşamaya mecbur bırakıldığı için, Türkiyede, aslında en yüksek vergi- yi veren kütle olduğunu hatırlatmak yerinde olacaktır. Bu şartlar altında ve Türkiye gi- bi geri bir ülkede, AP'nin tuttuğu ve Mehmet Turgutun ballandıra ballandıra tasvir ettiği yolu savun- mak olacak iş değildir. İşin acı yanı, akılsız temsilcileri ile özel sektörün de, uzun vadeli çıkarlarını bir yana bırakıp, bin ta- lan ortamı kurmak için "fırsat bu fırsattır" havası içinde bulunması- ır.