SOSYAL Belediyeler Her derde deva bir başkan Saatlar 19'u gösteriyordu. Günler- den Cumartesiydi. Gri pantalonlu, açık gri gömlekli, dalgalı gri saçlı ve iri gri-mavi gözlü, ortayaşlı ka- dın, da ln yürüyüşle, yarı korkudan, rı da acıdan bay- gın bir halde bekleyen ogençkı- za yaklaştı ve onu o 1956 modeli Chrysler marka arabaya attıktan sonra, kolundaki siyah çantayı bı- rakmadan, direksiyona geçti, kon- takt anahtarını çevirdi. Araba, İz- mitin Değirmenderesindeki yeni a- çılan sahil yolundan Gölcük Hasta- hanesine doğru hareket etti. Direksiyondaki kadın, Değirmen- dere Belediyesinin başarılı Başkanı Saniye Altuncu idi. Saniye Altuncu, geçtiğimiz haftanın sonunda o Cu- martesi akşamı, dostlarıyla (Sahil gazinosunda (buluşup günün yor- gunluğunu çıkarmaya hazırlanır- ken, birdenbire sanki yer yerinden oynamış ve Sahil gazinosunun otel- le deniz arasında uzanan 20 metre genişliğindeki toprak şeridi yedi yerinden yarılmış, uğultu ile baş- layan deprem, halkı sokaklara uğ- ratmıştı. Talihsiz Adapazarı, bir de- fa daha canevinden sarsılırken, İz- mit ve civarı da depremi şiddetli şekilde duymuş, camlar kırılmış, halk sokaklara dökülmüş, fakat fe- lâket, can kaybına uğramaksızın at- latılmıştı. Sadece bir gençkız, bir bacadan düşen tuğla ile başından HAYAT yaralanmış ve ailesi hemen, her derde deva Belediye Başkanına koş- muştu. Saniye Altuncu, henüz, dep- remin ne derece zarar verdiğinden habersiz olmakla beraber, gene pantalonu bacağına çekmiş, taban- casını koltuğundan ayırmadığı çan- tasına yerleştirmiş, Chrysler marka arabasını, balkonu çiçeklerle' do- natılmış evinin önüne park etmiş durumda hizmete hazır bekliyordu. 4457 nüfuslu, yüzyıllık meşhur çı- narları, yemyeşil dağ yamaçları, fındığı, eriği, kirazı ve üzüm bağ- larıyla ün yapmış bu şirin bucağın Belediyeye, ait bir pikabı, iki kam- yoneti, bir grayderi vardı ama, Baş- kanın 1956 model Chrysler'i de hal- kın hizmetine tahsis edilmiş bir e- mektardı. Gençkızın başındaki ya- ra, öyle, büyük bir yara değildi. Değirmendereliler, okuvvetle oduy- dukları depremi birkaç maddi za- rarla ve 12 saat elektriksiz kalarak atlatmışlardı. En çok gurur'duyduk- ları birşey de, elektriksiz kaldıkla- rı halde, ekmeği, birçok yerde ol- duğu gibi elle yoğurmak zorunda kalmamaları (oolmuştu. Başkanın hayat hikâyesi Saniye Altuncu, yirmi yıla yakın bir süre CHP saflarında çalıştık- tan sonra, 1963 mahalli seçimlerin- de, Demokratı bol bir bölgede, ra- kibi, AP adayı Saadettin Bayarı ye- nerek, Türkiyenin bu devre için tek kadın belediye başkam seçil- miştir. O gündenberi de, pantalo- nu ayağına geçirerek, güler yükü Saniye Altuncu makamında ve işbaşında Çanta 5 Ağustos o 1967 koltukta ve bol esprilerine rağmen, gerekli otoriteyi sağlamış, görevini rıyla yürütmüştür. lursa, ,iki tane odacısı vardır. Biri, Belediyenin her işine koşan emek- tar Hatice Çelebi, öbürü ise, Bele- diye binasının kapısından hiç ay- rılmayan ve Başkanın her hareke- tini çok yakından izleyen, AP'li ra- kibinin yerleştirdiği o bir gönüllü muhafızdır. e Özellikle ilk seçildiği yıllarda, rakiplerinin, Saniye Altun- cuyu hırpalamak amacıyla taktık- ları "Korkunç Yenge" lâkabı, çok geçmeden, onun enerjisinin ve di- namizminin bir ifadesi anlamını ta- şımaya başlamış ve bu yüzden der- hal terkedilmiş, kullanıldığı zaman de sempatik bir deyim olarak kul- lanılmıştır. Sade giyimine rağmen o saçları- nın çok bakımlı ve modern hali, herkes gibi, gazetecinin de dikka- tini çekmişti. Gazeteci, saçlarını mi- zanpli yaptırıp yaptırmadığını ken- disine sordu. Saniye Altuncu, gev- rek bir kahkaha atarak, "— Kadınların berbere gitme ih- tiyacını anlıyorum ama; Allahtan, benimkiler tabii (oOolarak . böyle... Yoksa, hiç gidemezdim. Çünkü, ha- yatta en çok iki şeye acırım. Bun- lardan biri berberde, diğeri de o- yun masası başında kaybedilen za- mandır. Bunları hesaplayacak olur- sak, bu sırada neler yapabileceği- mizi çok daha iyi anlıyabiliriz" diye cevâp verdi. Saniye Altuncu, gerçekten de, hiç zaman kaybetmemiş, evlenmiş, iki çocuk doğurmuş, çok iyi bir ev kadını olmuş ve boş zamanlarını da daima kendi kendisini yetiştire- rek, memleket sorunları ile ilgile- nip, bu sorunların, çözümünde kendisine Oo düşebilecek Oo görevleri yapmakla geçirmiştir. Çok sevgili kızı Mineyi Üsküdar vapuru facia- sında kaybettiği zaman, Saniye Al- tuncu gerçekten, bir annenin duya- bileceği en büyük acıyı duymuş, fa- kat bundan sonra bütün sevgisini jeolog olan diğer kızı Ayla ve to- runu Yeşime vermekle yetinmemiş, memlekette aksayan herşeyin, her kaza ve felâketin sebepleri ile mü- cadele edip, bu yolda görevini ye- rine getirerek, teselli aramıştır. İş- te bunun içindir ki o, kendisini yal- nız Belediye işlerinden değil, yaşa- dığı çevrede her işten, iyi bir va- tandaş gibi sorumlu (duyduğunu, her vesile ile tekrar etmektedir. Ufuktaki Değirmenderenin bağları, ri meşhurdur. "Ürün iskelesi" denilen iskeleden hergün Oomeyva yüklenir. Pazarı İstanbuldur. Tabii, umut bahçele- 23