S İ Filmcilik Az gelişmişlere doğru İkinci Dünya Savaşının sinemacı- lık alanına getirdiği en önemli de- gişikliklerden biri, sinemanın doğu- şundan elli yıl sonra, sinemanın ar- tık birkaç büyük ülkenin tekelinden çıkmasıydı. Savaş sonrası dönemi- - nin hemen başında yer alan bu o lay, günümüze kadar gerçekliğini ve ağırlığını her gün biraz daha faz- la duyurarak gelişmiştir. Bir baş- ka önemli değişiklik, yine buna bağlı olarak, sinemanın gittikçe daha çok, az gelişmiş ülkelere doğ- ru kaymasıdır. Önceki bir yazıda (Bk: -AKİS, Sayı: 669) "yeni sine- ma" dolayısiyle kısaca belirtileri bu olay, daha yan a geçiril- meğe değer. az gelişmiş ül- keler sineması, öleceği en önem- li sinemalarından biri, belki de bi- rincisi olarak ortaya çıkmağa aday- dır. Sinemanın az gelişmiş ülkelerde- ki önemi her şeyden önce seyirci- ler yönünden ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu ülkelerde ister yerli ol- sun ister yabancı, sinema için ge- niş bir seyirci kütlesi bulunmakta- dır. Sinemanın, dünya ülkelerinin üçte ikisi kadarını kapsıyan az ol lişmiş ülkelere kayması da her den önce bu seyirciler sayesinde ol. muştur. Savaştan sonra sinema en- düstrilerinin gösterdiği gelişmede, sinema alışverişinin hızlanmasında. en önemli rolü bu EN oyna- mışlardır. UNESCO'nun 1964'te ha- berleşme konusundaki raporunda dünyanın son on yıl içinde kaydet- tiği gelişmeyi (gösterirken verilen artış oranlan bu bakımdan ilgi çeki- cidir. Rapora göre, 1964'ten önceki on yıl içinde bütün dünyada gaze- 29 Nisan 1967 NEM A teler yüzde 20, radyo yüzde 60 ora- nında artış gösterirken, televizyon yüzde 300, sinema yüzde 200 oranın- da artış göstermiştir. Gazetelerin artış oranındaki yavaşlık, dünya nüfusunun hızla artışına rağmen o kuma yazma oranının düşük kalma- sından, radyo alanındaki artışın az- lığı ise bu alanın zaten büyük ölçü- de "doymuş" bulunmasından ileri gelmektedir. Televizyon alanındaki başdöndürücü artışın ise şaşılacak hiç bir yönü yoktur. Çünkü televiz- yonun geniş ölçüde kullanılmağa başlaması zaten bu belirtilen on yıl içinde başlamıştır. Fakat 1964'te yetmiş yılını dolduran sinemadaki hızlı artış gerçekten dikkati çek- mektedir ve bu durum, az gelişmiş ülkelerin asıl haberleşme ve sanat aracının sinema olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü artışın dökü- mü incelendiğinde, bunun, her şey- den önce, gelişmiş ülkelerde değil, azgelişmiş, hattâ gelişmemiş ülke- lerde olduğu görülmektedir. 20 milyar seyirci Salon ve seyirci omiktarlarındaki elişme bunu açıklıkla ortaya koymaktadır. İkinci Dünya Savaşı- nın başında dünyadaki kapalı sine- ma salonları bin civarındaydı. Bunun yarısı Avrupada, dörtte biri Kuzey Amerikada, geri kalan dörtte biri de Lâtin Amerika, Asya ve AF rikadaydı. 1960'ta bu salonların sa- yısı iki katma çıkmış, 160 bin ol- muştur. Ama yukarıdaki orantı ta- mamiyle değişmiştir: o Gerçi Avru padaki salonlar şimdi yüzde Gü bulmaktadır, fakat bu artış en çok, Doğu Avrupa ülkeleri gibi, savaşın sonunda az gelişmiş ülkeler ara- sında yer alan ülkelerdeki artışla sağlanmıştır. Kuzey Amerikada ise salon sayısı, artmak şöyle dursun, daha da azalmıştır. Lâtin Amerika- da salon sayısı savaştan öncekine göre 2,5 katına, Asyada ise beş katı- na çıkmıştır. Afrikadaki salon sayı- sı da yine iki katma yükselmiştir. 1960 yılında 20 milyar olan yıllık seyircinin ohemen yarıya yakınını Asya ülkeleri (o sağlamaktaydı. An- cak Kuzey Amerika ile Avrupanın seyirci sayısı birlikte ele alındığı vakit Asya seyircisinin sayısına ula- şılabilmekteydi. Gerçekte Avrupa ve Kuzey Amerikadaki salon sayısı toplamı -116 bin- ile Asya ülkeleri- nin a sayısı -26 bin- ele alının- ca, hele Asyadaki sinema e karşısında Kuzey Amerika ve Avru- pa sinemalarının büyüklük ve im- kânları karşılaştırılınca asyalı se- yircilerin sinemanın geleceği için ne kadar korkunç bir "gizli güç" oldu- gu kendiliğinden ortaya çıkmakta- dır. 1960'ta sadece 210 milyon olan Afrika seyircisi ile 1 milyara yakla- şan Lâtin Amerika seyircisinin de önümüzdeki yıllarda böyle "gizil güç" meydana getirmesi beklenebi- lir. Halk sanatı A? m e Gü sayı- ayılara ulaşması, gidere bu ülkelerdeki nüfus çok- luğundan ileri gelmemektedir. Ger- çekte, az gelişmiş ülkelerde sinema, şimdilik, bu nüfusun ancak küçük bir kısmına ulaşabilmektedir ve si- nema salonlarında yukarıda belirti- len artışa rağmen, nüfus bundan daha da çok artmıştır. Fakat buna rağmen az gelişmiş ülkelerde seyir- ci sayısının bu kadar yüksek oluşu, sinemanın bu ülkeler halkı için “i- deal" bir araç olmasından doğmak- tadır. Az gelişmiş ülke denilince, her şeyden önce, iktisadi yönden gelişmemiş ülke' kastedilir. Ama bu- na bağlı olarak sinema yönünden daha başka durumlar da ortaya çı- kar. Meselâ hayat seviyesinin dü- şük oluşu, satın alma gücünün az oluşu, eğlencelerin ve sanatların en ucuzu olan sinemayı bu halkın tek eğlence ve sanat aracı haline getirir. İktisadi yönden geri kalmış- lığa bağlı olarak kültür yönünden geri kalma, okuyup yazma bilmi- yenlerin sayısının yüksek oluşu, si- nemanın yine bu topluluklara ula- şabilen tek kültür ve sanat aracı ol- masını sağlar. Fakat asıl dikkati çeken gelişme, sinemanın bu ülkelerde yapım - ala- nında gösterdiği gelişmedir. Ra- kamlar bu alanda daha da açıktır. 1939 yılında bütün dünyada aşağı yukarı 2000 uzun film çevrilmektey- di. Bunun yüzde 55'ini Birleşik A- HERKES OKUYOR 25