YURTTA OLUP BİTENLER ertesi gün, ikinci milli ligin şampi- yon adaylarından Adanademirspor ile karşılaşacaktı. Meydanlara 15- 20 metre boyunda Boluspor bayrak- ları asılmış, şehir tam manasıyla maçın havasına girmişti. Esmer adam, kendisine maçtan SÖZ MY Boluluya ciddi ciddi baktı, '— Maçtan ümitli olmasına ü- mitliğimi. “de, başka bir mesele var. Bizim kaptana söyledim, 'yahu, be- ni de takıma al. Hiç olmazsa yedek olarak çıkar' diye teklif ettim" de- di. Karşısındaki merakla bakınca, — Oynayacağımdan değil, maç primi bin lira be hemşerim. Hiç ol- mazsa bir elbise yaptırırdık.." di- ye izah etti ve kahkahayı patlattı. Neşeli halka genişledi. Neşenin ve esprilerin kaynağı olan bu esmer adam, Bolu Belediye Başkanı ve Boluspor Klübü Başkanı İsmail Ö- zerdi. Özer biraz sonra kalktı, Beledi- yenin giriş kapısına yöneldi. Kapı- da başörtülü, yaşlı bir kadınla kar şılaştı, onunla biraz konuştu, derdi- ni öğrendi, bunu nasıl halledeceği- ni tarif etti ve merdivenleri çıkıp makam odasına girdi. Kapıyı kapat madan gitti, masasına oturdu. Kori- dorla Başkanın masası arasında ne bir özel kalem odası, ne bir sekre- ter masası vardı. Az sonra fakir kı- lıklı, fakat güleç yüzlü adamlar açık kapıdan, izne lüzum görmeden gi- rip çıkmaya başladılar. Bunlar hem- şehrilerdi. İki işçi kardeş, ellerinde bir tapu ile geldiler. — Abi, bizim arsamız dar; ö- nündeki kısmı bize ver, ev yapaca- $ız" dediler. Onlara formül gösterildi. Bu de- fa, daha iyi giyimli, gençten biri geldi. "— İsmail âbi, bende bir çim kırpma makinesi var; tam, bizim stadyumun çim sahasına göre. Bu- nu satın alsanıza" dedi. Başkan fiyatı sordu, suratı sert- leşti, "— Bana bak! Ffelik vurmakla, ağalık vermekle olur. Sen o çim kırpma makinesini kırmızı beyaza boya -kırmızı beyaz (o Bolusporun renkleridir-, Boluspora hediye et!" edi. Beriki şaşırdı, gülümsedi, müte- reddit bir edayla çıkıp gitti. Bu sırada içeri çayırkeyf, fakat pejmürde kılıklı biri girdi. Yaka- sında Yeşilay rozeti vardı! Başkan, misafirine, yeni geleni, "— Bu, bizim şairimiz" diye tak- dim etti. Yeşilaycı çakırkeyf, okumak istiyordu. son şiirini aşkan, "— Oku bakalım Mustafa Çok- bilen" dedi. Şair, gözleri öfkeden çakmak çakmak, okumaya başladı: "Zabıta teşkilâtı yoksun kalmış ahlâktan. Komiseri, polisi okorkmuyorlar Allahtan, Din iman küfredenler çekinmez- er günahtan, AKİS Müslüman mezarlığı haram ol- sun onlara. Çok fırıldak dönüyor Çarşı Ka- olunda, Komiserler okumuş gangister o- kulunda, Helâl lokma arama onların kur- sağında, Müslüman mezarlığı haram ol- n onlara." Manzum şikâyetname böylece devam edip gidiyordu. Şairi baş- ka dertliler, iş sahipleri, Belediye- ye teklifi olanlar ve Başkana mer- haba demek için uğrayanlar izledi. Kimse fazla oturmuyor, fakat kim- se kapıda da beklemiyordu. Baş- kan, misafirine, "— Benim kapı hep açıktır" de- di. Eski Yunandaki gibi u ufak tefek, fakat anlamlı olay- Bır, geçen haftanın sonunda Cu- martesi sabahı cereyan etti. Asıl tuhaf olay ise öğleden sonra geçti. Saat 15'te yeni düğün salonunda başlıyacak olan bir toplantıya Bolu halkı gelecek, Belediye Başkanını denetliyecek, dileklerini ve tenkitle- rini bildirecekti. Eski Yunanda va- tandaşların devleti doğrudan doğ- ruya yönettikleri ve denetledikleri gibi... Bugün Türkiyede böyle bir usul herhalde sadece Boluda uygu- lanmaktadır. Nevi şahsına münha- sır bir yönetici olan İsmail Özer, Bolu Belediye Başkanını dinleyenler ve Başkan İsmail Özer İşte asıl demokrasi! 29 Nisan 1967