S | Filmler Yabancı filmler toplamı Türkiyedeki o getirtici yirciye karşı oson derece laübali davrandıkları, hattâ ve hattâ seyirci- yi hiçe saydıkları bir gerçektir. Ancak bunun bir takım sebepleri vardır. Mev- sim başında liste yayınlamak, artık gelenek haline getirilmiştir. Fakat ge- tirtici şirketler, Haziran, ortalarına ka- dar sürdürülen mevsim içinde, ilân et- tikleri bu filmlerin ne tamamını se- yirci karşısına çıkarırlar, ne de bu film- şirketlerin se- NE M A mevsimi içinde, başlangıcından sonu- na kadar, büyükler ve küçükler, ilân ettiklerinin ancak dörtte birini - bazı- ları bu oranı bile tutturamamışlardır - gösterebilmişler, bunun dağında kalan liste içi öbür filmler ise, dolayısıyla 1964165 sinema mevsimine kalmış bu- lunmaktadır. Bir mevsimden kalanlar Geçen yılın en önemli filmi, hiç şüp- hesiz italyan sinemasının en ilginç rejisörü Antonioni'nin "La Notte - Gece"sidir. Uluslararası (Berlin Film Festivalinde Altın -Ayı armağanını ka- Kirk Douglas ile Jean Simons Tarihi lerin ilginç olanlarının çoğunu. Çünkü transfer güçlüklerinin yanı sıra salon bulma güçlüğü, bunların ardından ge- len hafta hafta (gümrüklerden film çekme alışkanlığı, bu türlü bir lâü- baliliği doğuran ana sebeplerdendir. Türkiyede getirticilik eden şirketle- rin Sayısı üçü, dördü geçmemektedir. Gerçi arada perakende film alan getir- ticiler de yok değildir ama, bunlar, çokluk kaptıkaçtı şirketlerdir ve ilan ettikleri listelerini ne sinema salonla- rı sahipleri pek ciddiye alırlar, ne de Seyirciler. Geride bıraktığımız 1963-64 sinema AKİS/32 Jilmlerde “muhteva” zanan "La Notte -Gece"de, Antonioni, mutsuz ve tedirgin iki insanın yalın hikâyesini büyük bir şiir gücü ve du- yarlıkla vermekte, çağımızın problemi olan evlilik müessesesi üzerine eğilerek meseleyi enine boyuna incelemektedir. Antonioniye göre kadın, biyolojik ya- pısı dolayısıyla tabiata daha yakın ka- labilmiştir ve kadınlığından, yalnızca kadın olan sezgi ve duygularından 6ö- türü XX. yüzyıl onu, erkeği olduğu ka- dar etkileyememiştir. (Fakat değişen erkekle daha yavaş değişen kadının dünyaları birbirinden bütünüyle ayrıl- mıştır. Ancak, Antonioni'nin bu hayli yük- lü filmi "La Notte - Gece", türk seyir- cisinden pek büyük bir ilgi göstermemiş- tir. Yalnız, tenkitçilerin, gazeteler yo- luyla İstanbul, seyircisine yararlı ol- duklarını da gözönünde bulundurmak gerekir. "La, Notte- Gece"den sonra yılın önemsenen ikinci filmi yine bir İtal- yan rejisörü, genç kuşaktan Mauro Bolognnini'nin "II Bell (OAntonio - Acı Nikâh"ıdır. "La Viaccla - Toy bir De- likanlı"dan sonra Bolognini, ikinci fil- mi olan "II Bell Antonio-Acı Nikâh" da kendi çizdiği yolun dışında değildir. Bolognini, toplumun ferde o baskısını, büyüklü küçüklü toprak ağalarının davranışlarım, gelenek ve görenekle- rin baskısı altında kişinin ne türlü karışıklıklar içinde bunaldığını ortaya koymaktadır. Bu ortaya koyuş da, son derece gözüpek bir yoldandır. Bugün en ileri toplumlarda bile cinsel yaşa- yışın taassup karşısında bocaladığı göz- önünde tutulursa, sinema gibi etki gü- cü büyük bir organda bunun tartışma- sını yapmak - bırakınız Bolognini a- çısını - sinema için de büyük önem ta şırnaktadır. Bolognini çevreyi, çevrenin insanla rını, gelenek ve görenekleri içinde, ele almakta ve sonuca bu yoldan giderek, kendi başarısını sağlamaktadır. İyi o- yuncu seçimi - Pierre Brasssur. Mar- cello Mastroianni ve Claudia Cardina- le gibi- ve iyi senaryocular -Pasolini ye Visentini gibi- Bolognini'nin başa- rısında itici kuvvet rolü oynamakla, dırlar. Lindsay Anderson'a gelince... Dünün sinema teorisyeni ve düşünü- rü, bugünün fili sinemacısı Lindsay Anderson'un filmi, odüzenlenecek bir “en iyi 10 film" listesinde hemen, An- tonioni ve Bolognini'nin arkasından ü- çüncü sırayı alacak güçtedir: "This Sporting Life - Sporcunun Hayatı' Anderson, sporcu. Machin'in hikâ- yesini -bütün açık ve kapalı yanla- rıyla- anlattığı "Sporcunun Hayatı"n- da, sinema dili bakımından o klâsik, yâni bilinen bir yolda değildir. Olay- lar dizisi ortaya kadar gelmekte, son- ra düğümler, atılmakta ve en sonda da bütünüyle çözüme o gidilmektedir. Hikâyeye - aşağı yukarı, Resnais"nin "Hiroshima, Mon Amour - Sevgili Hi- roşima'sına benzer- şimdiki zaman- la girilmekte ve sonra yine şimdiki za- mana dönülmektedir. Anderson, ayni özüm yolunu sinemada deneyen Res- nais'ye karşılık, bilinen sinema nokta- lamalarına pek ayak uyduramamakta ve çokluk “kesmeyi kullanmakta- dır. Bu, normal ve bu çeşitten bir ye-