mıştır. O zamanlar da vatandaşlar sa çer, İflas Eden Efsane Kısmi senato seçimlerinde oyların nasıl dağılmış olduğu tesbit edilmiş- tir. İki büyük parti, AP ve CHP & 40'ların içindedir. Ancak AP 96 40'ların tepesindedir, oyların 90 49'undan fazlasını almıştır; o CHP ise 96 40 'ların tabanındadır. oyların 96 41 'nden biraz fazlasını toplamış- tır. Geri kalan & 10 ise küçük partiler ve bağımsız adaylar arasında tak- sim olunmuştur. A.P. nin mahalli seçimlere olduğu gibi kısmi senato seçimlerine de nasıl ve hangi iddialarla girdiği hatırlardadır. En mübalağacılar 96 80 ler den bahsetmişler, çok ölçülü kimseler 9 60 'ı tabu saymışlar, en ihtiyat- lılar "kesin ekseriyet" ten bir an şüphe etmemişlerdir. Her iki seçimde de A. P. W 50 'nin altında kalmıştır. Ak koyunla kara koyunun köprü başında belli olmasından önce iki kaynaktan bir propaganda kuvvetle üflenmiştir: Türkiyede millet A.P. ye oy vermektedir! Bunu A.P. liler, Meclisin teşekkül tarzı ne olursa olsun iktidarın kendilerine verilmesinin mucip sebebi diye göstermeye ( çalış- mışlardır. Bunu demokratik rejimin karşısında olan bir zümre, böyle bir ortamda oyla iktidar kurulamayacağının delili olarak kullanmıştır. Bu A. P. alaala, "öldü, bitti"'denilen C.H.P, den & 8 fazla oy alabil- miş ve 96 50 'yi dahi bulamamıştır. Bu aslında, tabii 9 4 'lük bir fark demektir. İki parti arasında dalgalı oylar" 96 4 nisbetinde bir oynama yaptığı takdirde tam eşitlik hasıl olacaktır. Memlekette böyle bir istidat var mıdır? Kısmi senato seçimlerinin ne- ticesi bu suale "Evet" cevabının verilmesini gerektirmektedir. 1961 seçimlerinde, iktidarda olmadığı halde iktidarda bulun- duğu zehabının millete hâkim olduğu bir devreden sonra, avların W 37 sinden azını almıştır. Bu C.H.P. bir "A.P, ortaklığı", bir de "Y.T.P., * C.K.M.P. ortaklığı" denemesinden sonra tekrar bir seçime katılmıştır. O mahalli seçimlerde 9 37 'den kıl payı fazlasını kazanmıştır C.H.P. kendisini bundan sonra bulmuştur. "Kuvvetli Hükümet"in Mecliste oyu çok, ama hareketsiz ve daimi çekişme içindeki, hükümet ol- madığı, tam aksine, kararlı, azimli, planlı ve reformcu, fikir sahibi (o bir hükümet olduğu anlaşılınca C.H.P. bu hükümete geçmiştir. Bu hükümet, memleketin muhtaç olduğu reformlara henüz sadece bir ucundan başlayabilmiştir. Bu hükümet, reformdan çok reformun adıyla ve reform niyetiyle geçinmiştir. Ama niyetlerini belli etmiştir: Vergi ada- letini, sosyal adaleti, toprak reformunu kendisine bayrak yapmıştır. Eli kota serbest çalışmıştır. Alaturka "ey kaygısı" nı elinin tersiyle itmiştir. Geniş kütlelerin yavaş yavaş ihtiyaç ve gerçek temayüllerini anlamıştır. Bu hükümeti kuran C.H.P. oyların 96 41 inden fazlasını bir çırpıda toparlayabilmiştir. Hem de, kendi teşkilâtında artık gerekli olan reorga- nizasyonu daha yapamadığı halde... Bu, C.H.P. 'ye, hiç olmazsa, tutulacak yolun ne olduğunu gösterecek bir ışıktır. önümüzdeki günlerde partiyi dece iki partiye yönelir görünmüşler, fakat CKMP hayatiyetini yine m halaza etmiştir. Biz mesaimize ode- vam edeceğiz." Dinçer, seçim şanslarını tükettik: lerini farkedip CKMP' yi terketmeğe hazırlanan milletvekili ve senatörle rin varlığını kabul cimektedir, Bu konuda dediği — O fikirde DİE Bi birer ikişer gidiyorlar!" CKMP' nin bütün bunlara rağ- men nasıl olup da ümidini muhafaza edebildiği hakkındaki soruya ise Din AKİS/16 canlandırmak ve yaşayacak hale ge- tirmek için bir büyük kongre yapıl masının düşünüldüğünü, bu kongrede günün ileri fikri ve sosyal akımlarına uygun yönde program değişikliği ya pılacağını ifade ederek cevap verdi. liler de konuşmalarında bunlara benzer sözler söylemektedir- ler. Onların dillerinde de bugünkü du rumun geçici olduğu, vatandaşın bir gün memleketin iki kampa ayrılma- sının zararını anlıyacağı ve kendi par tilerine teveccüh edeceği hikâyeleri dolaşmaktadır. Bunlar A. P. nin ne kötü parti olduğu hususunda vatan aşın akşama sabaha ( ayılıvereceğini tekrarlamaktadırlar. Ağlı öyle söyler ama Lâfa bakılırsa, memlekete en fay- dalı, en vatansever, istikbâl obakı- mından yaşamaları en fazla (o zaruri çek bünyelerinin büyüklüğüne iniver- mekte ve denize düşenin yılana san- labileceği prensibinden bol bol yarar lanma yatana tutamaktadırlar. CKMP, büyük parti olma sevdasıyla, önüne gelen-makbül gayrimakbül-bütün fir satlardan faydalanmak için olağan üstü bir gayret göstermekte. YTP de kader birliği ettiği arkadaşından bu konuda geri kalmamaktadır. "Yaşatmak için" gerekçesi oObu 'ki partiyi kılıktan kılığa sokmaktadır. Meselâ CKMP, kafalarının içi artık iyice ortaya çıkan Türkeş grupunu partiye dahil ederek, o Türkiyedeki gerici oylardan yararlanma tasavvuru na rahatça girebilmiştir. Hâlen de bu hevesten vazgeçmiş değildir. - Me- selâ YIP, kendi bünyesinden çıkan bir Sağlık Bakanının devletin sosyal yardımlarını oTürkiyenin belli bir bölgesine teksif etmesini o hoşgörü ile, hattâ-bu politikacıyı Genel (Başkan vekili seçmek suretile - alkışla kar- şılıyabilmiştir. Bu, "memleketçi" iki parti her türlü iç ve dış politika gelişmesini ken di partilerinin yararı oağsından tah- lil edebilmekte, "belki hükümete gi rersek büyürüz!" "belki AP-CHP ko- alisyonu olur da. muhalefette yalnız kalırsak teşkilâtımızı yerliden o kurabi liriz..." şeklindeki mülâhazalarla en kritik devrelerde bile omemleketi hü kümetsiz bırakabilecek Oo davranışlara yönelebilmektedirler. Nihayet, demokrasiyi ne kadar sev- dikleri konusu açıldı mı, desteksiz atan bu iki parti mensupları, istikbâllerini hesaplarken. OA.P. iktidarı kazanır, fakat iktidara kavuşamazsa, kendileri- ne ne güzel sahalar açılabileceği ta- hayyülüyle mestolmaktadırlar. Bütün bu çelişmelerin neticesine yazık ki - yine küçük parti olarak kal- maktan ve gündengüne eriyerek, sa- rarıp solmaktan ileri gitmemektedir. Haftanın başlarında Hükümete güven oyu verip vermemek (o konusu- nu görüşmek için toplanan CKMP grupundan çok geç saatlere kadar ses seda çıkmayınca, bir gazeteci, Mec- lis koridorunda rastladığı bir o politi- kacıya: «— CKMP ne oldu?” diye sordu ve aynen Şu cevabı aldı — Aranıyor! Eğer bulunabilirse, ne karar aldığını öğrenmek omüm- kün olacak..."