let olmamıştır ve süngüsünü daima çocuk veya kadın karnı deşmek için kullanmıştır. Kıbrısta türk katliamı- nın bir evin banyosu içinde bir türk kadınıyla üç çocu- gunun vahşi şekilde katliyle başladığını hatırlamak çok şeyi iyi anlamaya yetecektir. Yunanlı nasıl durdurulabilir? Bu yazı serisinde, yunanlıların 1919'da Müttefikleri ta- rafından durdurulmadığı, hatta Venizelosun ihtiras- tatmin teşvik edildiği görülmektedir. Venizelosun bütün kabahati Müttefiklere yüklemek arzusu (o sunidir ama. Müttefiklerin gerçeklere doğru teşhis koyamamak sure- tiyle yunanlıların başının belâya girmesine fırsat verdik- Clemenceau suikasttan sonra leri odoğrudur, Lloyd George ve arkadaşları, tıpkı Veni- zelos gibi, türklerin baskı karşısında mukavemet etme- yeceklerini, silâha sarılmayacaklarını, korkup kaderlerine lirası olacaklarını, yedi düvelle savaşı göze alamayacakla- rını sanmışlardır. 1919'ların onbeş ohaftadır bu sayfalarda o anlatılan hikâyeni, bu tahminin neye dayanılarak ve nasıl yapıl- dığım gözler önüne sermiştir. 1922'lerin hikâyesinde ise bu tahminin ne netice verdiği vardır. Bugün, Kıbrıs konusunda yunanlıların ohuysuzluğu ve uyuşmama inadı nedendir? Yunanlılar bugün amerika- lıların bir lâfını kafalarına koymuşlardır.. "Bir türk-yu- nan harbi düşünülemez!" Bundan yunanlılar, amerika- AKİS 20/72 lıların "ne olursa olsun" türklerin elini tutacakları ma- nasını çıkarmaktadırlar. Böyle olunca da ne mantık ko- nuşmaktadır, ne basiret. Yunanlılar, tıpkı 1919'da Anadolu konusunda olduk- ları gibi, bugün Kıbrıs konusunda şu durumdadırlar: Meyhanelerde, zaman zaman, çelimsiz bir kabadayının kendi halinde oturan, güçlü kuvvetli bir müşteriye mu- sallat olduğu görülür. Lâf atar, sataşır, yanındaki kadını rahatsız eder, hattâ işi el peşrevine kadar götürür. Kendi halindeki adam "yapma" der, "etme" der, "aklını ba- şına al. sonra fena olacaksın" der. Çelimsiz kabadayı bir türlü lâf anlamaz. Güvendiği, bir kavga çıktığı takdirde derhal garsonların müdahale edip kendilerini ayıracağı- dır. Zira meyhaneciler, dükkânlarında kavga çıkmasını istemezler. Bir kavganın ne ihtilâflar yapacağım bilmez- ler. Çok zaman iki adam arasında çıkan bir kavga sürat- le meydan döğüşü halini alır ve meyhanede ne cam ka- lır, ne çerçeve. Ondan dolayı garsonlar tep tetiktedirler ve bir "buhranlı nokta" gördüler mi onun etrafında dört dönmeye başlarlar. - Tıpkı, Kıbrıs açıklarındaki ameri- kan altıncı filosu gibi..-. Bu, sorumluluk taşımanın ne- ticesidir. Fakat çelimsiz müşteri bunun sadece kendisine tanıdığı avantajı hesaplar, görür ve ondan öterimi dikkat nazarına almaktan hoşlanmaz. Madem ki bir kavga na- sıl olsa çıkmayacaktır, madem ki daha ilk ayağa fırlama- da, etraf müdahale edip yatıştıracaktır, madem ki ken- disi için dayak yemek korkusu yoktur, o halde veryansı- na devam edecektir. Öyle ya, belki güçlü kuvvetli, sakin müşteri "lanet olsun" deyip gidecektir. Belki, korkusundan yanındaki kadını, bırakacaktır. Belki siniri dayanmayacak- tır. Tabii, bunun meyhaneci için de bir zararı vardır: Müşteri böyle der ve çıkıp giderse bir daha o dükkâna gel- mez. Artık içkisini yandaki dükkânda içer. Hatta onun mezesi daha iyi olmasa bile.. Çelimsiz kabadayı buna da aldırmaz. Onun meyhaneyi veya meyhaneciyi de düşün- düğü yoktur ki... Ama, bu çeşit durumların bir tehlikesi vardır: Ra- hatsız edilen, kendisine durup dururken musallat olunan adamın bir tepesi atar ki ne garsonu dinler, ne e neciyi dinler, kalkıp çelimsiz kabadayıya bir şam dirir, çelimsiz kabadayı bunun acısını... evet, anlaşılıyor ki kırk, kırkbeş yıl unutamaz. Yunanlıların Anadolu Macerasının üzerinden kırk. kırkbeş yıl geçmiştir. Yunanlılar kırk, kırkbeş yıl evvel- ki hatalarım tekrarlamaya azimli görünüyorlar. Bari dükkânın sorumluları bu defa daha basiretli davranıp kendisini ya kapı dışarı etseler, ya da kulağına. musallat olduğu adamla başbaşa kalacağını kesin bir tarzda fısıldayıverseler.